❇
Konsey binasının devasa kapıları büyük bir gürültüyle iki yana açıldığında sanki tüm öz güvenim uçup gitmişti. Oldukça geniş ve tavanı yüksek koridorlar aynı zamanda karanlık, soğuk ve son derece de sessizdi. Belirli mesafelerle duvara sabitlenmiş meşalelerin ışığı ancak duvar diplerini aydınlatıyordu ve bir yere takılmadan yürümek için başımızı hafifçe öne eğip bastığımız noktayı görerek adımlamamız gerekiyordu.
"Sana söylediğim her şeyi hatırlıyorsun değil mi?"
Mimi'nin sakin çıkmasına rağmen gergin olduğunu ele veren cümlesi, dikkatimi ona vermemi sağlamıştı. Gergin olduğunu anlamıştım çünkü bu, aynı soruyu tam sekizinci soruşuydu. Beni benden bile daha iyi tanıyor oluşunu, henüz yeni yeni kabullenebilmişken bir de bana olan düşkünlüğü ve koruyucu tavrı hakkında ne düşünmeliydim bilmiyordum. Yanlış yapıp ceza almamdan deli gibi korktuğunu gözlerindeki endişe kıvılcımlarından görebiliyordum ve bunu görmek, ister istemez onu rahatlatmak istememe sebep oluyordu. Yüzümdeki zoraki gülümsemenin sebebi de tam olarak buydu.
"Evet, Mimi. Bana anlattığın her şeyi hatırlıyorum. Önce eğilip selam vereceğim ve ancak soru sorarlarsa, sorularını yanıtlamak için konuşacağım. Onun dışında konuşmak yok. Az kalsın unutuyordum, yalan söylemek de yok ve düşüncelerime de dikkat etmeliyim. Çünkü zihnimi okuyacaklardır."
Tüm bunları tek seferde sıralamam Mimi'yi gülümsetmişti. Sanırım amacıma ulaşmış ve onu biraz olsun rahatlatabilmiştim.
"Aferin, benim zeki kızıma. Üstesinden gelebileceğine tüm kalbimle inanıyorum..."
Keşke ben de inanabilsem... İçeride beni tam olarak neyin beklediğini bile bilmezken attığım adımlar ileri gidiyor olsa da ruhum her adımda bedenimi biraz daha terk ediyor gibiydi.
Tam o esnada yine o tanıdık sıcaklık birden bire etrafımı sarıverdi. Üstelik bu kez çok daha yakındı varlığı... Emindim. O, buradaydı! Bana gölgem kadar yakındı.
"Sakın korkma kızım! Kendine güven. Ben sana güveniyorum..."
Aynı sesi ikinci kez duyuyor olmama rağmen ilk seferde olduğu gibi yine irkilmiştim. Göremediğin birisinin varlığını hissediyor olmak yeterince ürperticiyken bir de benimle konuşuyor olması alışabileceğim bir şey değildi.
"Beria iyi misin? N'oldu?"
Az önce hissettiğim sıcaklık artık yoktu. Tıpkı geldiği gibi sessizce gitmişti. Yutkundum ve hızla Mimi'ye dönüp yaşadığım şaşkınlığı onunla paylaştım.
"Mimi, o... O, buradaydı!"
"Kim?"
"Rima!"
Mimi birkaç saniye duyduğu ismi doğru duyup duymadığından emin olmak ister gibi susmuş olsa da en sonunda "Beria, bu imkansız. Yani... Daha önce de söylediğim gibi o... O, öldü." diyebilmişti. Ağzından çıkan kelimelerin gerçekliği canını yakmış gibiydi.
"Bana inanmalısın Mimi. Onu duydum! Bunu nasıl yapıyor bilmiyorum ama benimle konuşuyor. Beni Dünya'da da bulmuştu. Sesini duyduğuma, benimle konuştuğuna eminim."
Mimi bana hala anlamadığı bir dilde konuşuyormuşum gibi bakıyordu. Neyse ki kendini toparlaması sadece birkaç saniyesine mal olmuştu.
"Peki... Madem bu kadar ısrarcısın, daha sonra bunu yeniden konuşalım olur mu? Ama şimdilik Konsey'e odaklansak daha iyi olacak. Onları bekletmemeliyiz."
Mimi'yi kafamı sallayarak onayladıktan hemen sonra ikimiz de yeniden önümüze döndük ve adımlarımızı biraz daha hızlandırdık. Her ne kadar konuyu kapatmış olsak da onun da tıpkı benim gibi içten içe bunun mümkün olup olamayacağını tarttığına emindim. Yine de bu konuda düşünerek bir yere varamayacağım için dikkatimi biraz sonra vereceğim sınava yönelttim. Aklımda Rima'ya dair bir şeylerin dolaşması, Konsey'in bunu duyma ihtimalinin olduğu bir ortamda rahatça yapabileceğim bir şey değildi. Malum çok saygıdeğer 'ÖZ' annem artık ne yaptıysa, o ve kuşağına ait her şey Konsey tarafından sansüre tabii tutulmuştu. Bu yüzden zihnimi ondan ve gizeminden uzak tutmak şu an yapabileceğim en mantıklı hamle olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI
FantasyAYKIRI SERİSİ'NİN İLK KİTABIDIR! *** Her gece pembe yalanlarına sarılıp uyuyan, tuhaf olduğunu reddeden aykırı bir kız düşünün. Hayatını 'sıradan' kelimesinin sözlük anlamı olarak nitelendirirken, yeni gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan bir kız...