Sabaha kadar toplasam sadece bir kaç dakika uyuyabilmiştim. Yağmur az önce durmuştu. Yataktan çıkmak istemiyordum, evime dönmek istiyordum. Kendimi tükenmiş ve pes etmek üzereymiş gibi hissediyordum. Elim yine kolyeme gitti. Sanki böyle durumlarda beni kurtarmak için oradaydı. Arat' ın kolyesinin de benimkinin aynı olduğunu hatırladım. Doğal olarak artık bu element kolyesi işi de bana gayet inandırıcı geliyordu. Ayrıca Arat gücünü kullanırken gri bir ışık saçmıştı kolyesi. Acaba benim kolyem de ışık saçacak mıydı? Acaba ben de( Şu varolduğunu söyledikleri) güçlerimi kullanabilecek miydim bir gün? Çalan kapı beni düşüncelerimden sıyırıp almıştı.
Mimi kapıyı açtı ve içeri girdi. Benim hala yatakta olduğumu görünce şaşırdı ve koşarak yanıma geldi.
-Neyin var Beria? Hasta mısın yoksa?
-Hayır, sadece tüm gece uyuyamadım.
-Anlıyorum. Yağmurdan dolayı mı yoksa aklında bir türlü cevaplayamadığın sorulardan dolayı mı?
-Her ikisinin de büyük payı var ama en büyük pay evimi ve annemi özlememe ait.
Mimi yine sessizleşti. Beni teselli edemediği konulardan birisine denk gelmişti yine. Kalkmam ve yemek saatine kadar hazır olmam gerekiyordu ama kafamı bile kaldıracak gücüm yoktu. Mimi de bunu sezmişti ama ne onun ne de benim yemek saati kuralını bile çiğnemeye hakkımız yoktu. Burada kurallar hayatlardan bile önce geliyordu. Ben de Mimi' yi üzmemek için daha fazla oyalanmayıp yataktan çıktım ve olabildiğince hızlı bir şekilde üstümü giyindim. Kolyemi gömleğimin üzerine çıkardım. Onun varlığı bana huzur ve cesaret veriyordu. Bu gün bu ikisine gerçekten çok ihtiyacım vardı. Aynanın karşısına geçip son kez kendime baktım. Kolyemi tuttum ve gözlerimi kapayıp: 'Lütfen bana yardım et!' dedim. Daha sonra Mimi' ye döndüm.
-Hazırım. Artık gidebiliriz.
Yemekhaneye kadar hiçbir şey konuşmadık. Yemekhanenin önündeyse Mimi'yle ayrıldık. Bundan sonrasında yalnızdım. Tek başıma tüm engellerin üstesinden gelmem gerekiyordu. Derin bir nefes aldım ve bu günün de kazasız belasız en az yoruculukla bitmesini dileyerek içeri girdim.
İçerisi yine çok kalabalıktı. Bilinçaltım balıklama atladı tabii yine: Sakın her zaman son gelen olduğun için olmasın. Başımı dikleştirdim. Bu gün hata yapmayacaktım. Elbette ki üstesinden gelebilirdim. Eve dönmek istiyorsam başarmaktan başka çarem yoktu. Kendimden emin adımlarla yürüyordum ki bir kol boynuma dolandı:
-Günaydın! Arat' ın keyfi her zaman ki gibi yerindeydi.
-Günaydın, dedim halsizlikten kısılmaya yüz tutmuş sesimle. Hemen boğazımı temizleyip tekrar olabildiğince yorgunluğumu çaktırmamaya çalışarak:
-Günaydın! dedim.
-Tüm gece uyumamış olmalısın, güzel gözlerinin etrafı çökmüş.
-Hayır, uyudum tabi hatta o kadar çok uyudum ki az önce ancak çıkabildim yataktan. Gözlerimde fazla uyumaktan bu haldeler, dedim inanmasını umarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI
FantezieAYKIRI SERİSİ'NİN İLK KİTABIDIR! *** Her gece pembe yalanlarına sarılıp uyuyan, tuhaf olduğunu reddeden aykırı bir kız düşünün. Hayatını 'sıradan' kelimesinin sözlük anlamı olarak nitelendirirken, yeni gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan bir kız...