Birbirinden değerli gizli takılmayı tercih edip okuyup boş geçenler adınaaa 🙄
Ayy çok bir şey istemedim sizdeen 😁
İyi okumalar 🐾Korku, beni sımsıkı sarıp sarmalayan, biran bile yalnız bırakmayan, gerçek dünya ile arama giren beni paranoyak hale getiren, geçen her dakika yahut her saniye ayrı bir hücremi yakan ve onların isyan bayrağı çekmesini sağlayan, hiçbir şekilde yakamı kurtaramadığım şimdi olduğu gibi beni yerle bir eden bu duygu ile başbaşayım.
Kendimi bu duygudan kurtaramamış aklımda oluşan bin bir senaryo ile donuk bir halde ve oturduğum yerde ileri geri hareket etmekteydim. Göz yaşlarımın ardı arkası kesilmiyor ve lanet olsun ki yalnız kalmaktan abimi kaybetmekten çok korkuyordum. Daha fazla bu halde burada kalamaz abimin yanında olmalı varlığımı hissettirmeliydim.
Aldığım kararı aktif hale getirmek üzere hiç vakit kaybetmemiş ve yerden kuvvet alarak ayağa kalkmayı başarabilmiştim. Ayaklarım beni taşımak istemiyor ve zangır zangır titriyorlardı. Daha fazla duvarlar üzerime gelip beni boğmasını istemediğimden karşımda bulunan saate bakmış ve gecenin bir yarısı olduğunu almış başını gittiğini fark etmiştim. Bu saate yola düşmem ve aksine hastaneye varmam ve dahası bu korku, korkunun verdiği tedirginlik, endişe ile hastaneye varmadan ben hastanelik olabilirdim.
Korkularım kadar gözyaşlarım da beni yalnız bırakmıyor ve çaresiz bir o kadar acınacak bir insan haline getiriyordu. Tek çarem Yiğit'e gitmek ondan yardım istemekti beni ancak abime o kavuşturabilirdi. Hızlı bir şekilde evden çıkmış ve hatta darmadağın olduğumu bir saniye bile umursamamıştım. Ben ağlarken görülmekten nefret ederken kendi ayaklarımla gidiyordum. Tek düşündüğüm abimdi. Beynimdeki siren sesi adete Mete için çalıyordu ve onu görmedende susmayacaktı.
Yiğit'in kapısını ne şekilde çalıyor olduğum umrumda değildi ama fazlasıyla abandığımın farkındaydım. Kısa süren ama benim için bir o kadar fazla gelen bekleyişin ardından kapı açılmıştı. Havada olan iki elimde kapının açılmasıyla yan taraflarıma düşmüş ve fazlasıyla sefil bir görüntü ortaya çıkmıştı. Şuan benim ne durumda olduğum hiçbir şekilde umrumda değildi dolu gözlerle baktığım Yiğit'in gözlerinden geçen duygu değişiminin farkına varmamakta mümkün değildi.
Kapıyı açar açmaz yüzünden geçen şok dalgası hiç vakit kaybetmeden korku ve endişeye bırakmıştı. Ne yapacağını bilemez bir halde ağzını açıp açıp kapatıyordu. Benim sayemde adamında beyni yanmıştı. Sonunda ağzını açmış ve konuşmaya başlamıştı. Yüzündeki endişe her geçen saniye daha da artarken "Elif bu ne hal? Ne oldu?" demiş ve sesindeki korku ve endişeyide bir o kadar fark ettirmişti.
Bense hiçbir şekilde konuşamış ve dakikalardır tuttuğum hıçkırıklarımı özgür bırakmıştım. Bu halime daha da tedirgin olan Yiğit bana doğru bir adım atmış ve dik durmam için kollarımdan tutmaya başlamıştı. Daha fazla sabrı kalmayan Yiğit tekrardan sormuştu ne olduğunu öğrenmek istemesi bu durumda en doğal hakkıydı.
Ağlamaktan boğuklaşmış olan sesimle "Mete" diyebildim. Derin bir nefes alıp başımı kaldırdıktan sonra ise hızlı bir şekilde konuşmaya devam ettim. "Hastaneden aradılar. Mete hastanedeymiş en son devriyedeydi Yiğit. Lütfen beni ona götür. Abimi kaybedemem. Onsuz yapamam çok korkuyorum lütfen yardım et." Bir solukta konuşmuştum ve bu durumda yanan boğazımı umursamadan Yiğit'in hareketlerini izlemeye başlamıştım.
Sakin olmam gerektiğini ve beni götüreceğini söylemişti ancak benim kadar aceleci bir şekilde hareket edip arabasının anahtarını aldıktan sonra evden çıkmıştı. Koşar adımlarla asansöre geçip zemin kata gelene kadar geçen süreye bin bir lanet ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Uğruma
Novela JuvenilBu programda "Benim Uğruma" adıyla yayımlanan ilk hikayedir. Kimler aklını yitirecek kadar sınanmadı ki? "Yiğit! Yeter artık yeter! Bunu bana neden yapıyorsun ha söylesene neden?" Bunu söyleyen Elif'e cevabım "Lanet olsun Elif Lanet olsun o günden...