36) SIR PERDESİ (2)

824 101 10
                                    


Evet yine been bu defa çok çabuk geldim öyle değil mi haydi bakalım okumaya!
Ponçikkalpler destek olmayı unutmayın lütfen..
İyi okumalar

Küçük yaşta en büyük acıları tatmıştı Cansu. Çocukluğunu unutup benliğini kaybetmiş ve yaradanın taktiridir ki ailesinden acı bir şekilde kopmuştu. Hatırlamıyordu ancak yıllardır bu anılardan en ufak bir kesit elde etmek için çabalamıştı. Kendini harap edişine şahitlik etmiştik. O kadar zor bir süreçti ki kendisi dahi tam olarak kabullenmediğinden bizlere de hissettiklerini net bir şekilde aktarmıyordu. Belki çekiniyor belki de bizleri de üzmek istemiyordu. Az bir süre değildi.

Yıllardır beraber olduğumuz her zaman dilimde zaman zaman dalıp gidişlerine zaman zaman aile temalı görsellerin ardından sessizliğine bürünüp odasına kapanışlarını elbette ki gözlerimden kaçmamıştı. Yanına gidip onu sıkmak istemediğimden odasının önüne çöker onun sessiz ağıtlarını dinlerdim. Oysa bilirdim sessini kısmak için delicesine çabaladığını. O da bilirdi dışarıda onu beklediğimi ne o gelirdi ne de ben giderdim. Onu hiçbir zaman boğmak istemediğimden acısına elimden geldiğince ortak oldum. Lakin öyle bir zaman geliyordu ki elimden hiçbir şey gelmiyordu.

O zamanlar olduğu gibi şimdi de Cansu'yu yalnız bırakmayıp en büyük destekçisi olacaktık fakat hiç beklemediğim bir anda hiç tanımadığım birinden bu olanları duymak bizlere dahi çok ağır gelmişken biliyordum ki Cansu'ya bu ağırlık katlanıp o şekilde binecekti sırtına. Onu ezmesine asla izin vermeyecektik. Asla yalnız kalmayacaktı. Bunlardan o kadar emindim. Emin olup kestiremediğim bir durum ise bu olanları Cansu'ya hangimiz eksiksiz bir şekilde aktaracaktı. Bilemiyordum. Benim cesaretim bu noktada buhar olup uçmuştu. En olması gereken durumda dimdik ayakta durmam gerekirken korkuyordum.

Karşımda nefret barındıran Mete'nin gözleri ve eğlendiğini bariz bir şekle gösteren Ceren'in gözlerinin birbirine bakmasını izliyordum. İkisi arasında volta atan ve daha neler öğreneceğimi merak eden bakışlara sahiptim. Sadece sessiz kalmayı tercih ederken ayaklarımın stresten ritim tutmasına izin vermiştim.

"Ne oluyor Mete?" Bu soru Yiğit'den gelmişti. En az bende onun kadar bunu merak ediyordum. Ne oluyordu Allah aşkına daha ne olabilirdi? Mete bizlerle göz teması kurdu ve sıkıntılı bir nefes bıraktıktan sonra konuşmaya başladı. "Hatırlar mısın bilmem görev gereği İzmir'e gitmiştim. Yine bir gün dışarıdayken ben bunu gördüm. Cansu olduğunu zannettim ve orada gördüğüm için oldukça şaşkındım. Cansu diyerek arkasından bağırdım ancak dönüp bakmadı. Ben de yanıldığımı düşündüm ve Cansu'yu aradım. Seninle beraber olduğunu söylediğinde yanıldığımdan emin oldum ve üzerinde durmadım." Bu olanlardan bize bahsetmemişti.

"Adamım bana Cansu dediğin için sana çok teşekkür ederim." Bu kız cidden manyaktı. "Ben onu öldürdüm zannederken hala yaşıyor olması inanır mısınız beni hiç mutlu etmedi." Bu kız kesinlikle sınırlarını zorluyordu. "Hiçbir zaman onu mutlu görmeyi istemezdim. Böyle istediğim için de elimden geleni yaptım ve tabi ki başarılı oldum. Cansu her defasında üzüldü dahası oldukça ağladı." Sakinliğimi koruyacaktım. Beni öfkeli görmek onu mutlu ediyordu buna izin vermeyecektim.

"Ne düşündüğünü merak etmiyoruz Ceren! Anlatmaya devam et." Güya sakin olacaktım. Ancak sesim beni ele vermişti bile. Ceren karşımda sırıtmaya devam edip "Sakin olmayı dene tatlım." Demiş beni daha da sinirlendiren bir ses tonuyla kahkaha atmıştı. Kesinlikle bu kızı elime alacaktım. Daha fazla bir şey yapmadan durmak zor geliyordu. Kaba kuvvete karşıydım lakin şu anda olan kişi ben değildim içimdeki canavar direniyordu. Çıkarsa o zaman kendimi asla durduramazdım.

"Mete'yi elbette duymuştum. Tarifi imkansız bir şokun etkisiyle sadece adımlarımı hızlandırıp ondan uzaklaştıktan sonra kısa bir süre onu izlemeye başladım. Düşünsenize yıllardır doğru bildiğim aslında büyük bir yanlış vardı. Elbette Cansu misali ağlayıp zırlamadım. Araştırma yaptım. Şöyle ki ikizimin bulunduğu yetimhaneye gittim ve Cansu olarak orada bilgi almayı planladım ve her şey yolunda gitmiş hiçbir aksilik olmadan gereken bilgileri almıştım. Bunlar hiç zor olmamıştı. Öylesine şans benden yanaydı ki bizi bilen Müdüre yıllar yıllar önce çıkan yangında hayatını kaybetmiş ve tüm arşiv kül olmuştu. Haliyle Cansu'nun ne kadar da bilinmezde olduğunu bilmek beni daha da mutlu etmişti."

Benim UğrumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin