22) UZUN SÜRE SONRA

2.3K 118 10
                                    


Elif-Mete ikilisine birazda yer vermeden geçmek olmazdı 🙃 Buzullar çözülecek mi 🤔 Zamanla görecez elbette 😁
İyi okumalarr 😍

Gerçekler, her boyutta can yakabiliyordu. Öğrenmekten bir an olsun kaçmadan eksiksiz bir şekilde yüzleştiğim gerçekler canımı yakmaya yetmişti. Evet, gerçekler acıydı. Bu lanet olası söz kanıtlanmış bir şekilde karşıma çıkıyordu. Her defasında da acıydı. Hiçbir şüphem yoktu acıtıyordu işte.

Peki ya şu anda acı duyduğum için pişman mıydım? Hayır, değildim. Her ne olursa olsun cevapsız kalan sorularım cevapları ne derece acı dolu olsa da hasretle kavuşmuşlardı. Acı bir kovuşmaydı onlarınki lakin acıyı sevince çevirmenin yolları mutlaka olmalıydı.

Peki ya Mete'yi anlatmaya zorladığım için pişman mıydım? Aslında değildim. Çünkü bir şekilde iyi bir şeyler yaptığımı düşünüyordum. Hala da düşünmeye devam ediyorum. Halbuki bu durumlarda pişman olurdum.

Karşımdaki kişiyi bu denli öfkelendirmek benim yapımda yoktu. Her şeyi sakin karşılardım oysa. Her an her şey olabiliyormuş anlaşılan. Olanlara bakılırsa bu tespiti yapmak zor gelmiyordu tabi. Pişman değildim ve bu durum karşısında büyük bir rahatlama hissiyatıyla baş başaydım. Bu tavrım kesinlikle bencillik değildi ben gerçekleri öğrendim diye hiç bir şey bitmiş sayılmazdı.

Adım gibi biliyordum ki karşımdaki bu sevimsiz bir şekilde bana öfkeli bakan ve bakışlarıyla beni mahçup olmaya zorlayan Mete'nin anlattıkları karşısında her ne kadar acı günlerinden dolayı anıları depreşmiş olsa da rahatlamıştı. Bu sevimsiz adamı tanıyordum elbette. Rahatladığı için bana kızmayacaktı hatta bana teşekkür dahi edebilirdi. Tabi hüzün çöken tarafı için elimden ne gelirse yapmaya hazırdım. Bir şeyi daha biliyordum ki Mete ilk defa bu konuyu biriyle konuşmuştu.

Sınırlarımı zorladığımın farkındaydım ancak onun bu hüzün denizinden çıkması gerekiyordu. Yoksa boğulacaktı ve ben bunun olmasını istemiyordum. Ona sürekli 'Sınırlarımı zorlasam da sen hep gül.' derdim. O da gülerdi elbet. Sınırlarımı zorlamıştım. Şimdi sıra gülmeye gelmişti ancak bu hemen olacak bir şey değildi. Uzun bir süre zaman alacakta olsa zamana ihtiyacı vardı. Tabi uzun sürecek gibi durmuyordu ya neyse.

Ne kadar inatçı bir adamdı bu böyle. Bana bu sevimsiz bakışlarıyla baka baka illa beni konuşmaya teşvik edecekti. Konuşacaktım elbet ancak nasıl bir giriş yapacağımı seçemiyordum. Dalgaya vuracak kadar basit bir konu değildi.  Daha önceleri işe yaramış olabilirdi ancak şimdi ters tepecek olması kesin bilgiydi. O bana sevimsizce öfkeli öfkeli baktı ve iliklerime kadar işlemese de mahçupluk hissine kapılmamı sağlamıştı. Bense gözlerimi kaçırıyordum tam bir suçlu edasıyla ordan oraya bakışlarımın yönünü değiştiriyordum. Kaçamayacaktım konuşmalıydım. Ama nasıl?

Uzun uzuncaya düşünmeye devam ettim. O yaşımdaki halimi düşündüm. Bu denli hir problem yaşamamıştım lakin biliyordu ki bende aldatılmıştım. Ancak böyle bir durum içine girmemiştim. Onun ki farklıydı. Aşk ve arkadaşlık aynı anda yok olmuştu onun için. Düşünüyorum da gerçekten de altından kalkamayacağım bir deprem söz konusuydu. Nasıl olurda bu kadar inatçı olup anlatmakta direnebilmişti bunu da tahmin etmemek zor değildi.

Söz konusu Mete idi. Tüm dondurucu soğukları ve en yakıcı yangınları içinde yaşardı işte kapalı bir kutuydu adeta. Onun da sırrı buydu. Anlatmıyor susmayı tercih ediyordu. Gerçi bir şekilde konuşmasını sağladığım için kendimle ayrıca gurur duyuyordum. Bu kutunun kapağını açmak sıkışmış kavonoz kapağını açmaktan farksızdı. Her ikisinde de zorlanıyordum ancak vazgeçmiyordum. Sonunda da açıyordum.

Her şeyi bir kenara bırakıp tekrardan Mete'ye odaklanacak olursam eğer durum her şekilde değerlendirilebilirdi. Önemli olan olaya hangi gözle bakıyor olmamdaydı. Bildiğim ve kesin olan tek şey ortadaki tek mağdur olan benim sevimsiz bakışlımdı. Hala bana öfkeli bakmaya devam ediyordu çünkü. Her neyse suçlu suçsuz yönünden değerlendirmek yanlıştı.

Benim UğrumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin