Bölüm boyu Mete'nin anlatımı olacaktır. İyi okumalar :)
METE YILMAZ'dan
Ölüm, o kadar ani gelişen bir olay ki ölecek olan her kimse bunun farkında bile olmuyor. Geriye dönüp bakacak kadar fırsat kalmıyor elinizde. Çoğu insandan duyarsınız ya hani 'Tüm yaşadıklarım film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden' derler. Yok şerit falan. Zamanınız bile olmuyor. Öleceğinizi düşündüğünüz anda aklıma koskoca bir senaryo kadar olmasa da eski günlerim yer edindi. Evet, senaryoya fırsat yok dedim fakat Serkan ve Murat başımda beni kendime getirmeye çaba gösterseler bile ben onları değil başka sesleri duyuyordum. Unutmak istediğiniz bir olayı unutmak hiç kolay değildir. Okuduğum bir yazıda en ummadık zamanda unutmak istedikleriniz zihninizde dahi canlanır. Nedeni ya çok unutmak istiyorsunuzdur ya da sizin için bir dönüm noktasıdır. Oysa ben unutmak istiyordum. Olanları. Yaşadıklarımı.
"Bundan sonra kardeşiz"
"Tamam kardeşiz"
Sonrası ise sıkıca olan sarıldığımız o an gerisi yoktu. İlerisi de yoktu.
Korkmaya başlıyorum. Ölmekten mi korkuyorum yoksa? Evet, ölmekten korkuyorum. Oysa ölmeyi ne çok istemiştim yıllar önce. Kardeşimi kaybedince bende kaybolmak istemiştim. Halbuki şimdi ne ölmek ne de kaybolmak istiyorum. Benim ailem var hem de kaybettiğim kardeşimin ardından kazandığım iki kardeş Elif ve Cansu var. Ölüp gitmekten korkmuyorum ben sadece ailemi bensiz bırakmak istemiyorum. Tek korkum buydu işte.
Annemin ve babamın tek evladı. Cansu'nun hiç olmayan yıllar sonraki ailesi. Elif'in ise anne ve babasının yanı sıra abisi olmuştum ben. Hep böyleydim. Korumacı davranırdım ve şuana kadar birçok kişinin de abisiydim. Fazlasıyla büyük bir ailem vardı benim. O yüzden ölmek istemiyordum.
Ambulans ve polis araçlarının karanlık ve kasvetli olan gecede gözlerime hücum etmesiyle daha fazla direnemedim. Dakikalarca vücudumdan akan sıcak sıvı beni daha da direnemez bir hale getirmişti. Kulağımı dolduran uğultular ise daha da çekiyordu beni karanlığa. Direnmedim ve bıraktım kendimi.
Müthiş bir yorgunluk ve bununla bütünleşen müthiş bir ağrıyla gözlerimi aralamaya çalıştım. Kulaklarımı dolduran ritmik sesler ve burnuma gelen koku sayesinde ise hastanede olduğumu anladım. Başımda ise adımı tekrarlayan birinin olması daha da çekilmez kılıyordu yaşadıklarımı.
"Geçmiş olsun Mete Bey. Elif Hanım dışarıda çağırmamı ister misiniz?"
Sadece kafamı olumlu yönde hareket ettirebildim. Konuşabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Boğazımı yakan kuruluk hissiyle yüzümü buruşturmaktan ise kaçınmıyordum. Bunun yanı sıra yatağa yapışmış gibi hissediyor ve kolumu hareket ettiremiyordum.
Annemler geldi birden aklıma öğrenmişler miydi acaba? Öğrendiyseler eğer durmazlar iki dakika düşerler hemen yollara. Elif söylememiştir. Bilir Aytül Sultan nasıl tepki verecek ya da söyledi bilmiyorum. Kahretsin yine ve yine ben hastanelerde sürünüyorum.
Ah Elif Ah şimdi nasıl da ağladın ve bir o kadar da korktun. Kardeşim benim. Bilmiyor muyum sanki sayısız senaryolar yazmıştır aklında. Hatta beni öldürmüş gömmüş yasımı tutmaya başlamıştır. Uyandığıma göre iyi olduğumu biliyordur. Fazlasıyla rahatlamıştır. Kesin Cansu'ya söylememiştir. Elif bu şekildeyse Cansu daha ehvamlı bir yapıda olduğu için hastaneyi ayağa kaldırır hatta bizim tayfaya bile saldırmaktan çekinmez. Bunu biliyor hatta benden daha iyi biliyor hastanede az günlerimiz geçmedi tabi. Siktir Ali! Ali de yaralanmıştı. Onu da görmem şart. Yerimden kalkabilsem gideceğim de olmuyor adeta yapışmış gibiyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Uğruma
Teen FictionBu programda "Benim Uğruma" adıyla yayımlanan ilk hikayedir. Kimler aklını yitirecek kadar sınanmadı ki? "Yiğit! Yeter artık yeter! Bunu bana neden yapıyorsun ha söylesene neden?" Bunu söyleyen Elif'e cevabım "Lanet olsun Elif Lanet olsun o günden...