Çok uzun bir aradan sonra buradayım! Bölüm sonu notunu okumayı unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar! :)
*** *** ***
İkinci dersten çıktıktan sonra koridorda ilerlerken midesinin düğüm düğüm olduğunu hissetti Belma. Sıradaki dersi Yasemin'leydi. Onu görünce ne demesi gerektiğini bilmiyordu.
Kafede onları gördükten sonra Yasemin'i aramıştı, doğru seçeneğin bu olduğunu düşünerek. Vakti varsa bir kahve içmeyi teklif etmişti. Bir yandan da camdan arkadaşına ve karşısında oturan Doğukan'a bakıyordu. "Belma, ben şuan annemle alışverişteyim, buradan da eve dönüp dershane ödevlerimi yapacağım." demişti Yasemin rahatça. Tereddütsüzce. Onun bu kadar kolay bir şekilde yalan söyleyebilmesi yaralamıştı genç kızı. Yaşadığı hüsranı sesine yansıtmamaya dikkat ederek cevap vermişti arkadaşına. "Tamam, yarın okulda görüşürüz."
Yalan söylemesinin ardında mantıklı bir neden olduğuna inanıyordu genç kız. Yasemin onun en yakın arkadaşı hatta kardeşiydi. Onu bilinçli bir şekilde isteyerek kandırmazdı.
Peki, neden ondan saklama gereği hissetmişti Doğukan'la görüştüğünü? Belma bu duruma kötü bir yorum getirmezdi ki. Bunu bilmesi gerekirdi.
Önünde sallanan bir elle irkilip durdu. Başını sola çevirince endişeli gözlerle ona bakan delikanlının safir gözleriyle kesişti ela gözleri. "E-efendim?"
"Beştir sana sesleniyorum." dedi Okyanus gülerek. Tebessüm etti genç kız.
"Özür dilerim, dalmışım."
"Onun farkındayım. Neyin var Belma?"
"Yok bir şey, uykumu alamadım ondandır." dedi Belma gülümseyerek. Tek kaşını kaldırdı Okyanus.
"Sen hiç uykunu alamıyorsun ki. Bu farklı bir şey, çok açık. Geçen ders arasında da biraz gergindin. Şuan bile beni dinlerken dipte bir yerlerde başka bir şeyi düşündüğünü görebiliyorum. Hala meslek meselesi mi?"
Başını iki yana salladı genç kız. "Hayır." dedi zayıf bir sesle. Bunu birine anlatmaya kesinlikle ihtiyacı vardı. Genelde böyle hissettiğinde Yasemin'e giderdi ancak bu durumda bir hayli garip olurdu. Ayrıca Okyanus'la bir şeyleri konuşmanın ne kadar rahat olduğunu biliyordu.
Kolunu genç kızın omzuna attı delikanlı. "Gel, bahçeye çıkalım. Sen ne neler var o güzel kafanda anlat."
Her kelimesini dikkatle dinledi Belma'nın, Okyanus. Anlattıkça biraz da olsun rahatladığını hissetti genç kız. Bu ilgiyle bakan safir gözlere ruhunun üzerindeki yükleri hafifletiyordu.
Sözlerini bitirince dudaklarını büzdü ve kısa bir süre düşündü delikanlı. Tek elini ensesine attı. "Bence Yasemin'le konuş. O en yakın arkadaşın, böyle bir nedenle aranıza soğukluk girmemeli. Eminim ki haklı bir nedeni vardır." Kaşlarını çattı genç kız.
"İyi de nasıl diyeceğim, aslında telefondayken ben sizi camın diğer tarafından izliyordum diye?"
"Seni oraya Hakan çağırmadı mı?" Başını salladı Belma.
"Tamam, o haber vermiş olsun sana."
"Evet, Hakan yemedi içmedi bana bu haberi yetiştirdi." dedi genç kız gözlerini devirerek. Yasemin buna neden inansındı?
"Hayır, öyle değil. Hakan seni aradı, bir şeyler yapmayı önerdi ama sen Yasemin'i arayacağını söyledin. Aradın ama o sana annesiyle alışverişte olduğunu söyleyince sen de eve döndün. Akşam Hakan'la mesajlaşırken, sana 'Yasemin'le planınıza Doğukan'ın da dâhil olduğunu bilmiyordum.' dedi. Tabi, sen ilk önce bağlantıyı kuramadın, ne demek istediğini sordun. O da sana Yasemin ve Doğukan'ı bir kafede otururken gördüğünü söyledi. Hikâye bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Fincan Kahve ve Biraz da Gökkuşağı
FantasíaBelma'nın sakin bir hayatı, memnun olduğu bir düzeni ve henüz oluşturamadığı hayalleri, idealleri var. Düşkün olduğu kitaplardaki gibi ufak müdahale sonucu bu sabitler değişime uğruyor. Yeni komşuları nasıl insanlar? Ya basket takımının kaptanı? Ş...