Bölüm 14 - Mavi Yıldız

457 31 8
                                    

Dişleri birbirine çarpıyordu genç kızın. Titreyerek arabanın konsoluna uzandı. Isıtıcıyı son seviyeye getirdi. Kollarını yeniden kendine dolayarak arkasına yaslandı.

Ne yaşanmıştı orada öyle?

Utanmak o an için tam Belma’lık bir hareket olurdu ama kimden utanacaktı ki? Seda’dan mı? Hakan’dan mı? Yoksa isimleri dışında başka bir şey bilmediği Yiğit ve Doğukan’dan mı?

Yüzüne kocaman bir gülümseme yayılmaya çalışırken başını iki yana salladı ve ciddileşmeye çalıştı. Ama ne mümkündü?

Okyanus’un oradaki korumacı tavrı içinde bir şeye dokunmuştu sanki. Yüzünü yırtıp geçmek isteyen bir gülümseme dürtüsü vardı. Mutlu sonla biten bir filmin finalini izlerken battaniyenin altında yatıp sıcak çikolata içmek gibiydi hissettikleri. Hatta belki de daha fazlası…

Yan kapı açılınca soğuk havayla birlikte Okyanus da girdi içeri. Çantayı ve ayakkabıları arka koltuğa bırakırken elindeki siyah şalı kendisinin bile varlığını unuttuğu ceketiyle birlikte Belma’ya uzattı.

“Nehir yolladı. Bacakları üşümüştür, dedi.”

Genç kız ceketi üzerine geçirdikten sonra gülümseyerek şalı üzerine örttü. Ailecek fazla düşünceliydiler. Okyanus arabayı profesyonel bir manevrayla park yerinden çıkardı.

“Sen sormadan söyleyeyim. Ehliyetim var. Okula bir yıl geç yazdırıldım.” diyen genç adam göz ucuyla Belma’ya baktı. Genç kız başını sallayarak cevap verdi.

Arabanın içi giderek ısınmıştı. Ana caddeye çıktıklarında yolun boş olmasının sağladığı rahatlıkla kısa sürede kendi mahallelerine ulaştılar. Belma’nın gözü saate takıldı. Daha on ikiye yarım saat vardı. Eve bu kadar erken dönmesi ailesinin soru sormasına neden olacaktı.

Tabi, üstümün ıslak olduğunu göz ardı edersek.

Eve biraz dolaşarak mı gitsek acaba?” diye sordu dudağını dişleyerek.

“Kıyafetin kurusa da saçlarının ve makyajının bozulmuş olması gözden kaçacak gibi değil.” dedi onun üstü kapalı sorusunu anlayan Okyanus özür dileyen bir ifadeyle sonra da yarım gülümsemelerinden birini sundu. “Benim aklımda başka bir fikir var.”

Belma tek kaşını kaldırdı. “Neymiş o?”

Sekiz dakika sonra yanında delikanlı ile birlikte Nehir’in odasında dikiliyordu. Gözleriyle odayı taradı.

Pembe bir fil istifra etmiş gibi.

Okyanus dolap kapaklarından birini açarak içinden bir tişört ve tayt çıkardı. Onları yatağın üzerine bıraktıktan sonra tuvalet aynasının ikinci çekmecesini açtı.

“Burada makyaj malzemelerini çıkaran mucizevi sulardan var ve pamuk. Onları giyebilirsin.” dedi yatağa bıraktığı kıyafetleri göstererek. “Elbiseni de kurutma makinesine atarız. Üstünü değiştirince seslen.”

Belma başını sallayarak “Tamam.” dedi.

Bu Nehir’in eşyalarını ilk kullanışım değil zaten.

Delikanlı son bir kez genç kıza baktıktan sonra odadan çıkıp kapıyı arkasından kapattı. Belma kısa bir an bocalasa da zaman kaybetmek istemediği için aceleyle ıslak elbisesinden kurtuldu. İç çamaşırları da nemliydi ama böyle idare edecekti kısa bir süre için. Taytı giyince Nehir’in gerçekten oldukça zayıf olduğunu fark etti.

Benim kilom da normal ama bu kız şu sıfır beden dediklerinden sanırım.

Sonunda tayta yerleşmeyi başarınca tişörtü geçirdi üzerine. Minnie Mouse baskılı tişört de tıpkı tayt gibi üzerine oturmuştu. Gülümseyerek aynaya baktı. Bu kızın kardeşiyle sandığından daha fazla ortak noktası vardı.

Bir Fincan Kahve ve Biraz da GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin