Bölüm 16 - Sakın Denize Düşme

526 32 49
                                    

Sevgili okurlarım,

Bu önemli notumu okumanızı rica edeceğim. 

Bir kaç gün önce 'Kısa Hikaye'  kategorisi altında bir çalışmamı paylaştım. İsmi Kalbin Ritmi. Göz atarsanız çok sevinirim.

Multimedia'da son zamanlarda büyük bir keyifle dinlediğim bir parçayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Ed Sheeran - Thinking Out Loud 

İyi okumalar :)

“Hakan’cığım, hadi. Sen neredeysen evine dön. Bir güzel uyu. Yarın konuşuruz.” Sabrının son damlalarını kullanıyordu genç kız.

“Gel, lütfen.” diyen Hakan’ın sesindeki çaresizliği telefondan bile duyabiliyordu. O an gerçekten yanına gitmek istedi. Ama böyle bir olasılık dahi yoktu. Tam konuşmak için ağzını açtığı sırada kulağına gelen gürültülerle kaşlarını çattı. İyice yükselen erkek sesleri arasında Hakan’ınkini seçebilmişti.

“Hakan, neler oluyor orada?” diye sordu endişesinden incelen sesiyle.

Birileri kavga mı ediyordu?

Kulağında patlayan sesle hattın kesilmesi bir oldu. Telefonun ekranına bakarak kaşlarını çattı. Hakan’ın numarasını çevirerek telefonu tekrar kulağına götürdü. Ama açan olmadı.

Yüreğinden yükselen paniğin tadını alabiliyordu. Ne yapacaktı şimdi? Ne yapması gerekirdi?

Telefonu yatağa atarak avuç içlerini şakaklarına bastırdı. Derin bir nefes çekip ne yapması gerektiğini düşündü. Hakan’ın başı gerçekten belada olabilir miydi? Öyleyse de ona nasıl ulaşabilirdi? Nerede olduğunu bilmiyordu, bilse bile gece gece nasıl tek başına gidecekti ki? Tekrar telefonuna uzanıp saate baktı. İkiye çeyrek vardı.

Başka ne yapacağını bilemez bir şekilde yeniden Hakan’ın numarasını çevirdi. Uzun bekleyişin ardından yine açan olmadı. Genç kız iyice endişeleniyordu. Hiç yapmadığı bir şeyi yaparak baş parmağının tırnağını dişlemeye başladı. Bir yandan da odayı arşınlıyordu.

Kime haber verebilirdi? Yiğit’in numarasını bilmiyordu. Başka haber verebileceği bir arkadaşını da tanımıyordu. Durumun polis ya da ambulansa haber vermesini gerektirecek kadar büyük olduğunu sanmıyordu. En azından öyle umuyordu.

O sarhoş mankafa… Elime geçirirsem ben benzeteceğim onu. Aptal!

Telefonunun tekrar çalmasıyla adım atmayı kesip hemen yanıtlaya bastı. “Hakan?”

“Güzellik?” dedi delikanlı kelimeyi yayarak. Sesi oldukça neşeli geliyordu.

“Ne oldu? O gürültü neydi? Sen iyi mi-

“Sakin ol.” diye sözünü kesti Belma’nın genç adam.

“Ne sakin olması Hakan? Ne oldu, diyorum sana!” Mankafa! Nasıl sakin olmasını beklerdi?

“Küçük bir arbede diyelim.” dedi genç adam kelimeleri yuvarlayarak. Arkadan bir kırılma sesi daha geldi. Derin bir soluk aldı Belma.

“İyisin yani?” Sesin hiç öyle gelmese de.

“Hm… Alnımdaki sıcak kırmızı ıslaklık dışında mı?” diye sordu Hakan gülerek. Çığlık atmamak için zor tuttu genç kız.

“Neredesin, Hakan? Yanında kim var? Daha doğrusu yarana bakabilecek biri var mı?”

“Sanmıyorum, burası biraz… Loş.” dedi delikanlı ş harfini j gibi okuyarak.

Allah’ım sana geliyorum!

Bir Fincan Kahve ve Biraz da GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin