1.1

4.6K 161 14
                                    


Dean'ın ardında kalan kapıdan içeriye biri girdiğinde topuk seslerinden bunun bir kız olduğunu anlamıştım. Düşündüğüm kişi olmaması için dua ederken hepimiz o yöne bakmaya başladık. İçeri girdikten sonra ışığı yaktığında onun düşündüğüm kişi yani Amy olduğunu anladım. Nefret damarlarımda dolaşırken büyük ve boş bir yerde olduğumuzu anladım. Kırık dökük bir yapıydı. Belli ki terk edilmişti.

"Kimler buradaymış?" dedi kulak tırmalayıcı sesiyle Amy. Sesini bile duymak bile sinir bozucuyken birazdan olacakları düşünmek bile istemiyordum. Onun çirkin kırmızı ojeli ellerinin Justin'e değmesini istemiyordum.

"Bir de iş birliği yapmadığınız kalmıştı!" dedi Justin tiksinerek Dean ve Amy'e bakarken. Sinirden yüzünün kızardığını fark ettim. Bağırırken boynundaki damarlar belirginleşmişti.

"Şşş bebeğim sakin ol. Birlikte mutlu olacağız." Amy Justin'in karşısına geçtiğinde uzun çarpık bacaklarına bir tekme geçirmek istedim ama daha yüzüme gelen saçı çekebilecek kadar bile hareket edemiyordum.

"Sen kendini ne sanıyorsun?" Justin yüzüne doğru bağırdığında buradan sağ çıkabilmeyi umuyordum. İkisi de iyi tanıdığım insanlar olmadığı için bizi öldürecek kadar gözlerinin dönüp dönmediğin kestiremiyordum. Göz yaşlarım artık durmaksızın akarken ağladığımı hissetmiyordum bile.

Amy, Justin'in önünde çekilip Dean'a yaklaştı. Sonunda aramızdan gittiğinde göz göze geldik. Bana bakarken ne hissettiğini merak ederken Amy'nin "Sen bunları bana bırak ve git." diye fısıldadığını duydum. Bulunduğumuz yer, boş ve sessiz olduğundan en ufak şey herkes tarafından duyuluyordu.

"Olmaz, daha işim bitmedi." dedi Dean çok kısık bir sesle. Hala bana ne yapacağını merak ederken çok korkuyordum. Daha hayattan yeni zevk almaya başlamışken, Justin'le bu kadar yakınken ölmekten çok korkuyordum.

"İnadı bırak ve git, ben hallederim!" dediğinde Dean ikna olmuştu. Doğruyu söylemek gerekirse Amy ondan daha deliydi ve bizi bırakıp gitmesini istemiyordum. Amy çok daha hırslıydı ve kin doluydu. İstediğini almak için her şeyi yapardı.

"Peki, ama onun canını fazla yakma." diyerek kafasıyla beni işaret etti. Onları duymadığımızı zannediyorlardı. Bakışlarım Justin'de sabitlenirken onun da çaresizliği aynı bende olduğu gibi içini yiyordu. Nasıl bu kadar kolay ikimizi de kaçırıp buraya getirebilmişlerdi? Ne kadar süredir bunu planlıyorlardı?

"Tamam." dedi üfleyerek ve Dean'ı kapıya doğru ittirdi. Onunla yalnız kalmak korkumu artırırken derin bir nefes aldım ve kendimi her şeyin düzeleceğine inandırmaya çalıştım.

Amy arkasını döndü ve kısık bir sesle "Sen öyle san." dedi ve güldü. Dean'ın sözünü tabii ki dinlemeyecekti. Onun kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Gözü karaydı. Ölümüme sebep olsa bile vicdanı sızlamazdı. Onun bir kalbi yoktu. Şımarıktı.

"İşte başlıyoruz." Bize doğru dönüp kahkaha attığında içim titredi. Justin gittikçe çığırından çıkıyordu ama yapabileceği hiçbir şeyi yoktu. Tüm enerjisini zincirlerden kurtulmak için harcıyordu ama bu imkansızdı.

"Onu bırak seni sürtük!" diye bağırdığında gözlerinden alev saçıyordu sanki. Onu hiç böyle görmemiştim. Emindim ki onu da iyi tanımıyordum. Onun da daha görmediğim binlerce hali vardı. Ama hiçbir şey onu sevmem için engel değildi.

Amy sinirden Justin'e bir tokat attığında onun ellerini kırmak istedim. Benim bakmaya kıyamadığım adama o tokat atamazdı. Kalbim acıyla kavruldu. Daha sonra bana döndüğünde aramızdaki mesafe yüzünden yüzüne tükürmekten vazgeçtim.

"Orospu!" Justin tüm gücüyle bağırdığında ondan bile korkmuştum.

"Dean'ın sana sorduğu soruyu unut çünkü her şekilde sen acı çekeceksin!" dediğinde bana dönmüştü. Justin zarar görmeyeceği için biraz rahatlamıştım. Ona daha fazla bir şey yapmayacaktı. Buna inanmak istiyordum.

"Justin'e dokunma, bana istediğini yap." dedim hıçkırıklarımın arasında. Artık hiçbir şey umurumda değildi. Daha yeni kazandığım yaşama sevincimi erkenden kaybetmiştim. Ruhum bedenimi terk etmiş gibi hissediyordum. Duygularımın bir önemi yoktu.

"Peki, o zaman başlıyoruz." Dedi ve bana doğru eğildi.

Justin, "Onun canını yakamazsın! Melissa lütfen ağlama, ben buradayım." Diyerek beni teselli etmeye çalışıyordu. O buradaydı, tam karşımda. İkimizin de eli kolu bağlı, birbirimize bakmaktan başka hiçbir şey yapamıyorduk. Onun karşısında en aciz halimleydim. Korkudan titriyor ve ağlıyordum.

Amy, bana bir jilet uzattığında yüzüne anlamsızca baktım.

"Eğer Justin'in ölmesini istemiyorsan bileklerini kesmen gerekecek." Dediğinde hiç düşünmeden elindeki jileti aldım. Artık hayallerim yoktu. Tek düşünebildiğim Justin yaşayacak olmasıydı. Son zamanlarda onunla birkaç saat geçirerek istediğimi almıştım. Artık aşkımı unutup buradan gitme vaktiydi. Ölümle yüzleşebilirdim.

"Bırak lütfen, ne olur yapma bunu!" diyen Justin'in gözlerine baktım. Kızarmıştı. Gözlerinde bir duygu aradığımda acıyı gördüm.

"Sen ölürsen bende ölürüm!" dedim ve jileti bileğime götürdüm. Hafifçe bastırdığımda ilk kesik oluşmuştu bile. Justin'e son bir kez baktım. Neredeyse ağlayacaktı ve ben bunu görmeye dayanamazdım. Daha fazla acı çekmesine katlanamazdım. Onun için her şeyi yapardım.

"Ne olur yapma!" Justin yalvardığı sırada Amy bir köşede bizi seyrediyor ve bundan zevk alıyor gibi gözüküyordu. Kollarını göğsünde birleştirmiş ve yüzüne en mutlu gülümsemesini yerleştirmişti. Ondan iğreniyordum. Topuklarımla karnını tekmelemek, yüzünü yere sürtmek istiyordum. Justin bunları hak etmiyordu, bana söylediklerine rağmen.

"Sen benim ilk ve son aşkımsın Justin. Beni hiç sevmedin, beni görmedin bile. Sen beni hatırlamıyorsun ama ben seni çok iyi hatırlıyorum. Hiç unutamadım ki zaten. Ben sana lisedeyken âşık olan Melissa. Benimle dalga geçmiştin hatırlıyor musun? O masada oturmuş telefonunla uğraşırken umursamazca söylediğin sözler her gün, her gece beynimde nasıl yankılandı biliyor musun? Sen beni hatırlamayınca bende sana kendimi başka biri gibi tanıttım ama yapamam. Sana bu kötülüğü, sevdiğim adama bunu yapamam. Sen beni üzsen de ben seni üzemem. Beni sevmedin biliyorum ama beni unutma olur mu? En azından dün kafede ettiğimiz sohbeti hatırla. Bu anları değil. Bir arkadaşın olarak kalbinin bir köşesinde durayım hep. Sana söylemek istediğim tek şey, bana yaptığını başka kimseye yapma olur mu? Kötülükten uzak dur. Seni seveni önemse, ama kimse için kendini üzme. Ve beni unutma olur mu? Gece kulübünde sana göre yeni tanıştığımız anı hatırla. Nasıl değiştiğimi, artık o sivilceli, gözlüklü ya da diş telli kız olmadığımı hatırla. Seni seviyorum." dedim ve jileti bastırdığım yerden hızla çektim. Derim yarılıp kanlar akamaya başladığında hiçbir fiziksel acı hissetmiyordum. Ağlıyordum ama acıdan değildi, onu artık göremeyeceğimden dolayı içimi kaplayan hüzün yüzündendi.

Onun da gözlerinden birkaç damla yaş süzüldüğünde kalbim ağrıdı. Onu hiç böyle görmemiştim, onun üzülmesine dayanamıyordum.

"Melissa ben de seni seviyorum. Ne olur dur yapma! Beni yalnız bırakma! Özür dilerim." diye yalvarıyordu ve sesi sonlara doğru kısılmıştı. Onun böyle acınası durumda olması beni daha da üzüyordu. Söylediği sözlere inanmak istesem de artık çok geçti. Biz onunla asla birlikte olamayacaktık. Kaderimizde bu yoktu. Onun için öleceğimi tahmin edemezdim. Bu şekilde onun karşısında intihar eder gibi öleceğimi bilemezdim. Onun beni sevebileceğini bilemezdim.

Dudaklarımı birbirine bastırıp son bir kez yüzüne ezberlercesine baktım. Daha hiç tadamadığım dudakları bükülürken nasıl acı çektiğini gördüm. Oysaki gülmek ona çok yakışıyordu. Şu an bana gülmesini isterdim.

Nasıl bir aptal olduğumu söyleyip bana hakaretler etmesini isterdim. Yine çirkin olduğumu söylemesini isterdim. O da beni seviyorken ölmek zorunda kalmayı değil.

"Ölürken de olsa senin ağzından bunu duymak güzel Justin." Dedim ve diğer bileğime de aynısını yaptım. Artık ölümü bekleyecektim ama onun yanında ölmek güzeldi ya da onun için ölmek.

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin