1.2

4.7K 160 11
                                    

Justin'in Gözünden

"Sikeyim!" diye bağırdım. Hala hiçbir şey düzelmemişti. Ona gerçekten değer vermeye başlamışken onu kaybetmiştim ve hepsi benim suçumdu. Benim için kendini feda etmişti ve ben onun için hiçbir şey yapamamıştım. Bugün o olayın üstünden tam bir ay geçmişti.

Sadece ona söylediğim sözleri hatırlamış, içimi kavuran acı ve utançla baş başa kalmıştım. Ne zaman bu kadar adi biri olabilmiştim? Kimse böyle sözler hak etmezken nasıl bu kadar umursamaz olmuştum? Artık kendimi bile tanıyamıyordum.

"Elimizden geleni yapıyoruz, üzgünüm." dedi ve gitti doktor. Onlar için bu kadar basitti işte. Gözlerimin önünde elimden kayıp giderken ben öylece izlemekten başka bir şey yapamıyordum. İçim paramparçaydı. Bağırıp çağırmak, etrafı dağıtmak ya da birilerini dövmek istiyordum ama artık o kadar tükenmiştim ki gücüm yoktu. Bu vicdan azabıyla nasıl yaşayacaktım, bilmiyordum.

Onun elini tutmak gözlerinin içine bakarak yaptığım her şey için özür dilemek, açtığım derin yaraları sarmak istiyordum. Bunları yapabilme şansım varken o orospu çocukları her şeyin sikip atmışlardı. Onun gözlerimin önünde canı için mücadele etmesine katlanamıyordum. Olanlar gözümde canlanırken o anları tekrar tekrar yaşıyordum.

Melissa, gözümün önümde bileklerini kesmişti ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. El ve ayak bileklerimdeki zincirler tüm hareketlerimi kısıtlarken tek yapabildiğim bağırmaktı.

Amy, Melissa'ya bunları yaptıktan sonra ona baktı ve elinden jileti alıp "Şimdi son bir dokunuş." dedi. Bağırıyordum ama o umursamıyordu.

Melissa bilincini kaybediyorken tişörtünü kaldırıp jileti karnına sapladı. Yaptığı şeyle acı bir çığlık attım ama o soğuk kanlılığını bozmadı. Jileti tekrar ve tekrar saplarken beyaz teni kanlar içindeydi.

"Seni sürtük! Bunları çok ağır ödeyeceksin!" dedim, gözlerim yanıyordu. Kalbime saplanan ağrıyı yok sayıyordum.

"2-3 saate seni almaya gelirim, bebeğim." Dedi bana göz kırpıp o iğrenç gülüşünü gösterip gitti. Melissa'nın hayatı ona bağlıyken ne dediği önemli değildi. Melissa 2-3 saat dayanamazdı.

"Onu hastaneye götür, lütfen, yalvarırım." dedim acınası bir halde. Arkasından ne kadar bağırırsam bağırayım faydası yoktu. Sesim kısılmaya başlamıştı.

"Görüşürüz." dedi ve gitti. Onu öylece ölüme terk etti. Onun ölüyor olduğu gerçeği beynime ok gibi saplanırken tüm gücümle bağırıyor ve zincirleri sökmek için çırpınıyordum. Kanlar yerlere düşmeye başladığında çok kan kaybediyordu.

"Yardım edin!" diye bağırmak tek yapabildiğim şeydi. Ellerimi çözemiyordum. Yerde oluşan kan gölü neredeyse benim ayaklarıma ulaşacaktı. Nefesim tükenirken pes etmiyordum.

Ağlıyordum çünkü değer verdiğim kişi, Melissa gözümün önünde öylece kanlar içinde yatıyordu. Göz yaşlarımın artık bir önemi yoktu. Onu kurtarmalıydım.

"Sen ölemezsin! Tamam mı? Ölemezsin! Daha yaşayacağın onca şey varken bu kadar çabuk pes edemezsin." diye bağırdım. Beni duymasını umuyordum ama çoktan bilincini yitirmişti. Başı önüne düşmüş, sarı saçları yüzünü kapatmıştı. Kanla kaplı bilekleri iki yanına düşmüştü.

Son söyledikleri hala aklımdaydı, ben onu nasıl hatırlamazdım, nasıl tanımazdım? Kendime kızıyordum. Ona neler yaşatmıştım! Şu an ona olanları fazlasıyla ben hak ediyordum. Şu siktiğimin zinciri hala çözülmemişti!

Her şey Amy, Dean ve benim yüzümdendi. Onun inadını dinlemeyip eve bıraksaydım belki de böyle bir şey hiç yaşanmayacaktı.

Aradan tahminimce bir saat geçmişti ve ben onun hala yaşıyor olmasını diliyordum. Sonunda ellerimi çözebildiğimde ayaklarımdaki zincirleri de zorlukla çıkardım. Yerimden hızlıca kalkıp ona ulaştım. Nabzına baktığımda hala yaşıyor olduğunu görmemle tuttuğum nefesimi verdim.

Onu kucağıma aldım ve hemen bu harabeden çıkıp caddeye doğru koştum. Bütün arabalar hızla geçerken bütün kan bana da bulaşmıştı.

"Yardım edin!" diye bağırıyordum.

O, bir aydır komadaydı. Bileklerini çok derin kesmişti ve karnına saplanan o jilet çok büyük hasara yol açmıştı.

Amy ise kaçmıştı, onu aradım ama bulamadım. Bulursam çok kötü şeyler olacaktı. Onun yaşamasına izin vermek istemiyordum. Biz bu haldeyken o hayatını yaşıyordu.

Dean kaçmamıştı. Onunla konuşmadan önce bir güzel dövdüğümde hiçbir şey yapmamıştı. Bana her şeyi anlattığında tek amacının bizi korkutmak olduğunu söylemişti. Amy'nin nasıl bir kaçık olduğunu bilmediğini ve onun da böyle bir şey beklemediğini anlattığında onunla daha fazla uğraşmamıştım. Hastanede Melissa'nın yanında olmak istiyordum.

Dean da her gün geliyor ve Melissa'yı ziyaret ediyordu. Onu yakınımızda görmek istemesem de o da gerçekten pişmandı ve benim onunla yüzleşecek gücüm yoktu. Ne fiziksel ne de ruhsal olarak.

Elimden gelen tek şey ise uyanması için dua etmekti.

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin