Ayağa kalktım ve hızla kafeden çıktım. Daha fazla yüzüne bakamazdım. Gerçekten ona anlattıklarımdan sonra bana destek olmak yerine yaptığı bu muydu?
Hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım. Arkamdan geldiğini yaklaşan adım seslerinden anlayabiliyordum. Daha da hızlanmama rağmen kolumda eline hissetmemle durdum.
"Melissa, dur bekle!" Arkamı döndüm tiksintiyle yüzüne baktım.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Ben seni arkadaşım olarak gördüm, derdimi anlattım, sevdiğim adamı anlattım, onu ne kadar sevdiğimi söyledim. Sen bunu bile bile beni öptün. Amacın ne senin?" diye bağırdım sokağın ortasında. Ağzımdan çıkan gereksiz itiraflara aldırmadan mantıklı bir cevap bekledim.
"B-ben özür dilerim. Sadece b-bir a-an geçmişe döndüm sanırım. T-tekrar özür dilerim." Zorlukla konuşmuştu. Ancak yaptığının affedilebilir bir tarafı yoktu.
"Özür dileme Dean! Defol git buradan!" dedikten sonra arkama bakmadan tekrar yürümeye başladım. Peşimden gelmemişti. Olanları bir an önce unutup, evime gitmeyi diledim. Artık olan biten hiçbir şey hakkında düşünmek istemiyordum.
1-2 dakika sonra evimin önüne gelmiştim. Çantamdan evin anahtarını bulmaya çalışırken kapının yanındaki kaldırımda oturan siyah giyinmiş adamı fark ettim. Onu önemsemeden önünden geçerek evin kapsını açtım. Tam içeri girip kapıyı kapatacaktım ki o siyahlı adamın bana doğru yaklaştığını gördüm. Şapkasını açtığında Justin olduğunu anladım.
Gözlerimi devirerek yüzüne bakmayı kestim.
"Lütfen, dur ve dinle beni, lütfen." Gözleri kızarmıştı. Onu böyle görmek istemiyordum ama yaptıklarını daha fazla kaldıramazdım.
"Seni dinlemek mi? Her şey ortada Justin! Beni asla gerçekten sevmedin. Her zaman ki gibi o küçük oyunlarından birini oynadın. Senin için bu kadar zor olmamalı." Bu iğneleyici sözleri söylerken sesim titremişti. Kendimi toparlamam gerekti, ona karşı güçsüz olmak istemiyordum.
"Bak gerçekleri bilmiyorsun, lütfen dinle." Acınacak haldeydi. Belki bu da bir oyundu. Artık dediği hiçbir sözün güvencesi yoktu.
"Nasıl öpüştüğünüzü falan mı anlatacaksın?" Sıkıca kolumdan tutmuş gitmemi engelliyordu.
"Bak bunları bana zorla-" Sözünü kestim. Daha fazla yalan dinlemek istemiyordum.
"Yüzünü de görmek istemiyorum, sesini de duymak istemiyorum. Şimdi defol git buradan!" diye bağırdıktan sonra içeri girerek yüzüne kapıyı kapattım. Kapıya yaslandım ve çöküp yere oturdum. Dakikalardır kendimi o kadar kasmıştım ki vücudum gevşedi ve göz yaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı.
Ona böyle davranmak çok zordu. Bu kadar vicdansız bir insan değildim ama ona iyi davranmak da gelmiyordu içimden. Düşüncelerimin arasında kapının arkasından konuştuğunu duymuştum. Sakinleşmeyi deneyip ses çıkartmadım. "Melissa, lütfen dinle."
O benim en zayıf noktamdı. Ama ne olursa olsun onu affedecek kadar gurursuz değildim. Yani böyle bir şeyin nasıl bir açıklaması olabilirdi ki? En fazla sarhoştum diyebilirdi ki bu duyabileceğim en saçma bahanelerden biri olurdu. Sanki sarhoşken tüm duyguları siliniyor, aşkını unutuyordu. Saçmalık! Sesini duymaya dayanamıyordum, gitmesi lazımdı. Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle sildim ve kapıyı açtım.
"Melissa." dedi titreyen sesiyle. Artık gerçekle yalanı ayırt edemiyordum.
"Git o seviştiğin kızın yanına. Evimin önünden git!" diye bağırdım ve evimin önünden gitmesini işaret ettim. Sözlerimin kontrolünü kaybetmiştim.
"Bak ben-" Yine sözünü kestim. "Justin git dedim!"
"Gitmiyorum!" dedi ve inatçılığını ortaya koyarak bir adım daha yaklaştı.
"İyi o zaman!" dedim ve onu iterek bahçeden çıkarıp bahçe kapısını kilitledim. Ne olduğunu anlamadığı için öylece kalmıştı.
"Melissa!" En son bunu duymuştum ama umurumda değildi. Bir an önce uyumak istiyordum. Odama çıktım ve üstümdekilerle öylece yatağa girdim. Uyuyamayacağımdan emindim ama düşünmekten kurtulmanın tek yolu buydu.
Saatlerdir yatakta dönüp duruyordum. Bütün gece uyumamıştım ve hala uykum yoktu.
Bugün görüşmeye gidecektim. Kendimi motive etmeye çalışıyordum. En azından bu işi alırsam bu benim için yeni hayatımın ilk adımı olabilirdi.
Saat 12'ye geliyordu. Üstümü giyindim ve biraz makyaj yaptım. Normalde çok hoşlanmasam da bugün gerçekten gerekliydi. Göz altlarım resmen mordu. İyi bir izlenim bırakmak için saçlarımı da düzelttim. Daha fazla gecikmemek için evden çıktım. Kısa bir yürüyüşün ardından kafeye gelmiştim.
İçeri girdiğimde her zamanki gibi yeni bir şokla karşı karşıyaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge Of The Fire || Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"
FanfictionVe şimdi karşımda en sevdiğim ve en nefret ettiğim adam varken ben neyi seçecektim? Her şeyi geride bırakıp kollarına atlamayı mı, yoksa yıllardır içimde yanan intikam ateşini söndürmeyi mi? © Tüm hakları saklıdır. / © All rights reserved. ...