Melissa'nın Gözünden
Roude yanımdan gitmişti. Üzerimde elbiseyle boş ve soğuk bir depoda sandalyeye bağlı bir şekilde oturmaktan başka bir şey yapamıyorum. Hala yerdeydim. Başımın altında biriken kanın sıcaklığını hissediyordum. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Artık güçsüz gözükmek istemesem de elimden tek gelen şey ağlamaktı. Sessiz gözyaşlarım akarken tek umudum Justin'in ya da başka birinin beni bulmasıydı. Ancak o kadar uzun zaman geçmiş gibi hissediyordum ki umudum tükeniyordu.
Onu tekrar yalnız bırakmaktan korkuyordum. Daha her şey yeni yoluna girmişken bu kadar çabuk bitemezdi. Bitmemeliydi.
Justin'in Gözünden
Öfke damarlarımda dolaşırken daha fazla yerimde duramayacaktım. Onu bulabileceğimi tahmin ettiğim bir yer vardı ve ilk önce oraya bakmaktan başka bir şansım yoktu.
Düşüncelere dalmışken Kevin'ın konuşmasıyla irkildim, "Bu da ne demek?" dediğinde açıklamaya karar verdim.
"Çok iyi bir geçmişe sahip değilim Kevin. Bana ve bize zarar vermek isteyenler var!" dedim ve hemen arabaya ilerlemeye başladım. Sinirimi onlardan çıkarmak istemiyordum ama saçma sorulara katlanacak değildim. Kevin ve Zack arkamdan geliyordu. Bir anda durdum ve döndüm.
"Zack sen gelme dostum, bu senin düğünün, tadını çıkar." Dedim ve omzunu sıvazladım. Başını salladı ve itiraz etmeden otele geri döndü.
Kevin'la birlikte arabaya atladık. Gaza yüklenirken trafik kuralları zerre umurumda değildi. Melissa'nın canı söz konusuydu ve ben onu bir daha kaybetmeyecektim. Onu gerçekten seviyordum. Ona aniden aşık olmuştum ve bu benim için beklenmedikti. Başta bu korkutucu gelse de artık tüm kalbim ona aitti. Hayatımın merkezinde o vardı. Ailem bile beni uzun zamandır aramazken onun da gitmesine dayanamazdım. Eski hayatıma geri dönmek istemiyordum.
"Nereye gidiyoruz?" Kevin'ın sesini duyduğumda sinirle iç çektim. Şu an canını seviyorsa benimle konuşmamalıydı.
"Sikeyim Kevin! Bunun önemi var mı? Onu bulabileceğimiz bir yere gidiyoruz." Melissa'nın Amy gibi acımasız birinin elinde olmamasını umuyordum.
Örgütün toplandığı yer hatırladığım kadarıyla yarım saat uzaklıktaydı. Yıkık dökük bir fabrikaydı. Oradaki yaşanmışlık o kadar karanlıktı ki atmosferinde boğulmak mümkündü.
Yarım saatlik yolu çok daha kısa bir sürede geldiğimizde arabadan inmeme gerek yoktu. Birkaç ay öncesine kadar geldiğim bu fabrikaya yerle bir olmuştu. Elimdeki tek teori çürürken zaman kaybettiğimiz için daha da sinirleniyordum. Melissa'yı kaçıran orospu çocuğunu bulduğumda elimden kurtulmak için yalvaracaktı.
"Dostum, burada enkaz dışında bir şey yok ve yeni yıkılmış gibi durmuyor." Kevin duran enkaz yığınını işaret etti.
"Haklısın ama başka nerde olabilirler ben bile bilmiyorum." dedim sinirli bir sesle. Stresle elimi saçıma geçirdim ve çekiştirdim. Çaresiz hissediyordum. Arabayı tekrar çalıştıracakken telefonumun çaldığını duydum. Melissa'nın aramış ve iyi olduğunu söyleyecek olmasını dilerken telefona baktığımda gizli numarayı gördüm. Bu onların tarzıydı. Hemen açtım.
"Selam dostum, beni tanıdın mı?" Gelen tanıdık ses kanımın donmasına neden olmuştu. Örgütteyken onunla iyi anlaştığımı bile söyleyebilirdim. Ben ondan daha yeni olmama rağmen o benden daha ödlekti. Yapılan işlerden çoğu kez kaçardı. Diğer hepsinden para için bunu yapmasını beklerdim ama ondan beklemezdim. Bu insanların hepsi güvenilmezdi. Bunu aklımdan bir daha çıkarmamalıydım.
"Seni tabi ki tanıyorum, orospu çocuğu!" diye bağırırken elimde tuttuğum telefonu sıkıyordum. Diğer elim direksiyondaydı.
"Sen çabuk anladın bakıyorum." Dediğinde arkadan sesler geliyordu. Büyük ihtimalle Melissa'nın yanındaydı. Onu yaralamış olabileceği düşüncesi kalp atışlarımın hızlanmasına neden oldu.
"Melissa nerede, söyle! Yoksa olacaklardan sorumlu değilim!" diye kükrediğimde kısa süreliğine Kevin'a baktım. Öfkenin tuzağına düşmüş haldeydim.
"Düşündüğün gibi Melissa eski fabrikada değil. Kendini zeki sanma." deyip kahkaha attı. İğrenç kahkahası yankılandığında gittiğim yere benzer bir yerde olduklarını tahmin ettim. Kendimi zorlayarak örgütün başka böyle bir yere sahip olup olmadığını düşündüm.
"Ona değil bana hesap sor!" dedikten sonra arkadan Melissa'nın sesini duydum. Korktuğum şeyin gerçekleşmemiş olması biraz da olsa içimi rahatlatırken ona dokunmuş olabileceği gerçeği bile beni deli ediyordu.
"Justin sakin ol, ben iyiyim!" Sesi boğuk ve ağlamaklı geliyordu. Ne kadar korkmuş ve çaresiz hissettiğini tahmin edebiliyordum. Onun için tekrarlanan bir gün olması daha da kötü hissetmesine sebep oluyor olmalıydı. Bu sefer tek başınaydı. Onun yanında olabilmeyi diledim.
"Seni kurtaracağım bebeğim." Dedim onu sakinleştirmek istercesine.
"Kendinden bu kadar emin olma Bieber." demesine kalmadan telefonu yüzüme kapattı.
"Lanet olsun!" Kendimi lanetlenmiş ve bu laneti etrafımdaki herkese bulaştırmış gibi hissediyordum. Elimi saçlarımdan geçirirken gaza bastım.
"Justin, sakin ol!" diyerek beni teselli etmeye çalışsa da bunu bir faydası yoktu.
"Onu nereye götürdüğüne dair hiçbir fikrim yokken nasıl sakin olabilirim?" Hırladım ve ellerimi havada salladım.
"Polise gitmek en mantıklısı." Diye önerdiğinde gözlerimi devirdim. Bunu yapamazdım. Polis işin içine girdiğinde her şey daha da kötü olurdu. Buna adım gibi emindim.
"Unut bunu!" Ona detayları anlatamadığım için yaptığı saçma öneriyi görmezden geldim.
Nereye gittiğimiz bilmeden yabancı sokaklardan geçerken kendimi zorlamaya çalışıyordum. Onların sahip olduğu pek çok yer vardı. Geçirdiğimiz bunca zaman içinde gittiğim tek bir yer vardı ve orası da yerle bir olmuştu.
Çıldıracak gibi direksiyonu sıkarken sinirle vites değiştirdim. Kevin'ın beni daha önce böyle görmediğine emindim. Bana baktığının farkındaydım ama umurumda değildi. Melissa o haldeyken başka hiçbir şey umurumda değildi.
Kafamın içinde binlerce tilki dolaşırken gün yüzüne çıkan anıyla duraksadım. Elimdeki plastik poşet bir kez daha boşaldığında ne yapacağımı şaşırmıştım. Örgütte konuşulanları gizlice dinleyerek tüm mallarının bulunduğu yeri nasıl öğrendiğimi hatırladım. Tekrar bir krize yakalanmamak için her şeyi yapacak durumdaydım.
Roude'un Melissa'yı oraya götürmüş olabileceği düşüncesi aklıma dank edince direksiyonu sağa doğru kırıp ilk sokağa saptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge Of The Fire || Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"
FanfictionVe şimdi karşımda en sevdiğim ve en nefret ettiğim adam varken ben neyi seçecektim? Her şeyi geride bırakıp kollarına atlamayı mı, yoksa yıllardır içimde yanan intikam ateşini söndürmeyi mi? © Tüm hakları saklıdır. / © All rights reserved. ...