2.9

3.1K 85 4
                                    

Düşündüğüm başıma geldiğinde nefesimin altından küfrettim. İçeriye girip ışıkları açtığında yüzü aydınlandı ve ben emin oldum. "Demek uyandın bebeğim." deyip ağzımdaki bandı çıkardı. Sert çektiğinden canım acımıştı. Yüzümü buruştururken en son böyle bir yerdeyken çektiğim acıyı düşündüm. Bu onun yanında hiçbir şeydi.

"Seni arkadaşım sanmıştım, benden ne istiyorsun?" diye bağırdım Roude'a. Benim gibi biriyle ne işi olabilirdi ki? Otelde tanıştığım sıradan bir çocuktu. Daha doğrusu ben öyle sanıyordum. Kesinlikle sıradan değildi, akıl hastasıydı.

"Sadece biraz eğleneceğiz bebeğim." Dedi göz kırptı. Şu an ondan ölesiye nefret ediyordum. Bileklerimdeki ipler kurtulmak için çabaladıkça etimi kesiyorlardı.

"Beni neden kaçırdın seni pislik herif?" Bağırarak sordum. Daha fazla gizemle uğraşmak istemiyordum. Aklıma düğün geldiğinde umarım her şey yolunda gidiyordur diye düşündüm. En yakın arkadaşımın düğününü mahvetmek istemiyordum. Yokluğumu fark ettiklerinde ortalığın karışmasından korkuyordum. Ama onların yardımına ihtiyacım olduğu bir gerçekti. Buradan tek başıma kaçmamın imkanı yoktu.

"Bunu sevgiline sormalısın güzelim." dedi tehditkâr bir şekilde. Masum bir suratı olmasına aldanmamak gerekti. Amy'nin içinde yaşayan şeytan onda da vardı.

"Sen o örgüttensin, değil mi?" dedim gözlerimi kısarak. Daha önceden neden bu ihtimali düşünememiştim, bilmiyordum. Justin'le aramız düzeleli çok olmamıştı ve hemen başımıza üşüşmüşlerdi. Ancak ben artık korkmuyordum. Beni öldürebilirdi. Ölümden korkmayı uzun zaman önce bırakmıştım. Justin'den ayrı kaldığım zamanlar da yaşadığım söylenemezdi çünkü. Aşkıma kavuşmuşken kolay kolay vazgeçemezdim.

"Güzelsin ama geç anlıyorsun bebeğim." Dedi ve bana doğru yürümeye başladı. İçimdeki korku uçup gitmişti. Bana yapacaklarından korkmuyordum ama gerçekten Justin'i yalnız bırakıp gitmekten korkuyordum. Bu sefer onu kurtaracak biri olmayacaktı.

"Bana bebeğim demekten vazgeç!" Bağırırken bir yandan bileğimdeki ipleri açmaya uğraşıyordum. Ancak bu canımı acıtmaktan başka bir işe yaramıyordu.

"Çeneni kapa sürtük!" Yüzüme doğru eğildi ve bağırdı. İğrenerek ona bakarken yüzüne tükürdüm.

"Bakıyorum da senin dilin fazla uzamış küçük hanım!" dedi yüzünü elinin tersiyle sildikten sonra.

"Bunun bedelini çok kötü ödeyeceksin Roude!" diye kükredim. Belki de beni kimse kurtaramayacaktı ve yaptıkları yanına kalacaktı. Bana daha da yaklaştı ve elinin yanağımla buluşmasını hissettim. Çıkan ses depoda yankılanırken tokadın şiddetiyle sandalyeyle birlikte devrildim.

"Senden korkmuyorum!" dedim kolumun acısıyla kıvranarak. Kafamı yere sert bir şekilde çarpmıştım ve şu an kanadığına emindim. Acıyı yok saymak için dişlerimi sıktım.

"Bu kadar salak olduğunu bilmiyordum, güzelim." dedi itici bir şekilde. O kelimeyi Justin'den duyduğum da kalbimin nasıl attığını hatırladım. Roude'dan duyduğumda tüm anlamını yitirmişti.

"Korkusuz olmak salaklık değil, senden korkmuyorum, korkmayacağım da! Kendini yenilmez falan sanıyorsan çok yanılıyorsun!" dedim kendimden emin bir şekilde. Bana tepeden bakarken ona bakmakta zorlanıyordum.

Justin'in Gözünden

Düğün hala devam ediyordu. Onların düğününü bozmak istemiyordum ama bu alttan alınacak bir durum değildi. Düşündükçe aklıma kötü şeyler geliyordu. Peşimize takılmaları ihtimalini düşünmek istemiyordum.

Ama şu an gerçekçi olmak gerekiyordu ve aklıma gelen tek ihtimal buydu. O örgüte bulaştığım için kendime bir kez daha küfrettim. Ailemden alabildiğim son parada suyunu çektiğinde krizler başlamıştı. Daha fazlasını istiyordum. Param olmadığı için karşılığında tabi ki benden istedikleri bir şey vardı. Onlar için hizmet etmem gerekiyordu. Ve ben o kadar aciz durumdaydım ki ne isterlerse yaptım. Melissa'yı bulmadan önce gittikçe beni daha kötü şeylere bulaştırıyorlardı. Benden istedikleri her şeyi yapabilirdim. Katil olabilirdim. Duygusuzca bunu yapabilirdim. Gözümü bile kırpmazdım, daha önce de böyle olmuştu. İçimdeki saklanan canavarı en iyi ben tanıyordum. Melissa'yı bulduğumdan beri o canavar kimsenin bulamayacağı bir kulede kilitli gibiydi ve öyle olmaya da devam edecekti.

Lobiden hızlıca çıkıp bahçeye ilerledim. Herkesin bulunduğu masaya oturdum.

"Çocuklar, size anlatmam gereken önemli şeyler var." dedim hızlıca. Yeterince zaman kaybetmiştik ve her saniye değerliydi.

"Seni dinliyoruz dostum." Diyerek konuşmamı işaret etti Kevin.

"Melissa'yı bulamıyorum ve kaçırıldığını düşünüyorum." Sinirden titriyordum.

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin