Aradan bir ay daha geçmişti ama Melissa hâlâ Justin'in yanına gitmemişti. Saklanıyordu. Karşısına çıktığında olacaklardan korkuyordu. Justin'in ondan nefret etmesini istemiyordu. Ancak Justin'in durumu gün geçtikçe kötüleşiyordu. Zayıflamış, göz altları çökmüştü. Sağlığı yerinde değildi. Hala her gece mezara gidiyor, saatlerce cevap beklemeden konuşuyordu. Anlatacak pek bir şeyi yoktu aslında. Sadece affedilmeyi diliyordu. Yavaş yavaş kabullenmeye başlamıştı. Alışmak istemiyordu ama elinden gelen buydu. Melissa ise hala ne yapacağını hala bilmiyordu.
Melissa'nın Gözünden
Yine onu izliyordum. Mezarım sandığı yerin başında konuşurken görüntüsü çok değişmişti. Özensiz gözüküyordu. Yüzü çökmüştü. Gözleri kan çanağı gibiydi. Her gün özenle yaptığını bildiğim saçlarını hiç böyle dağınık görmemiştim.
Saklandığım çalının arkasında onu dinlerken kalbim göğsümü yırtarcasına çarpıyordu. Neden bu kadar heyecanlıydım bilmiyordum. Söylediği her kelime kalbime kazınırken koşup ona sarılmamak için kendimi zor tutuyordum. Onu bir canavara dönüştürmüştüm ve bu yüzden kendimi asla affetmeyecektim.
"Sen gittin. Farkındayım artık, yoksun yanımda. Herkes kabullendi, ben yapamamıştım ama bende anladım artık, dönmeyeceksin, sen öldün. Bunu kabulleneceğim aklıma gelmezdi ama oldu işte. Seni unutacağımı asla düşünme. Yine her gün geleceğim yanına. Tek kalmayacaksın burada. Sana söz veriyorum kötü alışkanlıklarımı bırakacağım. Seni seviyorum." Dedi ve her gün yaptığı gibi elindeki beyaz gülü mezarın üzerine bıraktı. İç geçirerek son kez mezara baktı.
Sonunda benden vazgeçecek olması içimi biraz da olsa rahatlatırken onu takip etmeye devam edecektim. Kendine çeki düzen verdiğini gördüğüm andan itibaren tamamen hayatından çekilecektim. Ne ben onu ne de o beni bir daha görecekti. Ama önce bunu kendi gözlerimle görmeliydim. Dizlerinin üzerinde doğrulup ayağa kalktı ve üstündeki toprağı temizledi. Bu sırada saat ondu. Arkasından sessizce ilerlerken nereye gittiğini merak ediyordum.
Justin'in Gözünden
Nasıl olmuştu bende bilmiyordum ama artık bende kabullenmiştim onun öldüğünü. Her gün konuşup bir cevap alamamak anlamamı sağlamıştı. Tükenmiş hissediyordum ve daha fazla böyle devam edemezdim. Artık kendi hayatıma dönmeliydim. Üzdüğüm herkesten özür dilemeli, bir daha kimseyi kaybetmemek için çabalamalıydım. Gerçekler varken hayal dünyasında yaşamıştım. Onu asla unutmayacaktım. Sadece onun da benden isteyeceği gibi hayatıma devam edecektim. Kalbimin bir köşesinde duracaktı her zaman.
Şimdi ise biraz kafa dağıtmak için bara gidiyordum. Bu zaman zarfında hep oradaydım ama bu sefer bir arkadaşımla gitmeyi istiyordum. Bu gece her şeyi bir kenara bırakıp uzun zaman sonra gerçekten eğlenmeyi deneyecektim. Arkadaşım Ryan'ı hemen arayıp gelmesini söylediğimde kabul etmesi üzerine adresi verdim ve arabama bindim. Çok uzun süremeyen bir yolculuğun sonunda hala eğlenceyi hak ettiğimden emin değildim.
Ryan'la kapıda karşılaştığımda gülümseye çalışarak selam verdim.
"Dostum, iyi görünüyorsun." Bu kesinlikle bir yalanken bozuntuya vermedim.
"Hadi içeri girelim." Diyerek önden geçmesini işaret ettim ve onu takip ettim.
Bara girdikten sonra kendimize takılacak bir yer bulduk. İçkilerimizi aldıktan sonra bugün sarhoş olmayacağıma dair kendime söz verdim. Amaç sadece eğlenmekti, kendinden geçmek değildi.
Ryan'a verdiğim kararı anlattığımda beni desteklemişti. Aylardır kırdığım insanlardan biri olmasına rağmen yanımdaydı ve bana destek oluyordu. Gerçek dostlarım olduğunu ve onlara haksızlık ettiğimi fark etmiştim.
Tatsız konuları kapatıp eğlenmeye odaklandığımızda yanımıza gelen iki kızı başta fark etmemiştim.
"Asıl şimdi eğlenmeye başlayacağız." Ryan sadece benim duyabileceğim bir sesle söylediğinde güldüm.
Ryan kızlardan biriyle derin bir muhabbete daldığında sıkılmaya başlamıştım. Diğer kız ilgimi çekmiyordu. Ondan sonra bu kadar çabuk başka biriyle zaman geçirebileceğimi zannetmiyordum. Bu doğru hissettirmiyordu. Elbet bir gün yeniden aşık olacaktım ama daha çok erkendi.
Yanımdaki kızın söylendiğimi duyduğunda yan gözle ona baktım. Kaba davranmak istemediğimden tanışmaya karar verdim.
"Selam, ben Justin." Yaptığım şey sadece nezakettendi.
"Ben de Ashley." Aşırı güzel bir kız değildi ama çirkin de değildi. Esmerdi ve boyu pek uzun değildi.
Dakikalar geçerken o içmeye devam ediyordu. Ben ise sarhoş olmak istemediğim için ara vermiştim. O bana komik olduğunu düşündüğü anılarını anlatırken kısa cevaplar vererek kendimi onu dinlemeye zorluyordum. Her şeye gülmeye başladığında sarhoş olduğunu anlamıştım.
Onu dinliyormuş gibi yaparken bana bu kadar yaklaşmasına anlam verememiştim. Tam dibimdeyken bir elini koluma koymasıyla irkildim. Zaman kaybetmeden dudaklarıma yöneldiğinde gözlerimin radarına takılan sarı saçlarla birlikte onu hızlıca ittim ve koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge Of The Fire || Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"
FanficVe şimdi karşımda en sevdiğim ve en nefret ettiğim adam varken ben neyi seçecektim? Her şeyi geride bırakıp kollarına atlamayı mı, yoksa yıllardır içimde yanan intikam ateşini söndürmeyi mi? © Tüm hakları saklıdır. / © All rights reserved. ...