Bölüm 21

33.2K 2.4K 772
                                    

Corentini kanlar içinde gördüğümde ona haksızlık ettiğimi düşündüm. Kaçmamıştı! Kendimi kötü hissediyordum. Şok içinde Corentin'in haline bakıyordum ve üzülüyordum. Ama neden buraya gelmişti? Ve Adras onunla ilgileniyordu. Kendini bu aileye kanıtlamıştı. Bizim yanımızdaydı. Ona hem güveniyordum hem de içimden bir ses ona güvenmemem gerektiğini bunun bir oyun olduğunu söylüyordu. Adras Corentin'in kanlar içinde kalmış yüzünü silerken Corentin gözlerimin içine bakıyordu. Erastus sert bir biçimde 'senin evimizde ne işin var' diyerek Corentin'in üzerine yürüdü. Neden böyle davranıyordu? Halini görüyordu ama yine de geri kalmıyordu. Kolundan sertçe tutarak onu durduğumda sinirliydim.

"Halini görmüyor musun? Kötü durumda."

Erastus öfkeliydi. Kolumdan tutarak diğer odaya çekiştirdiğinde bana 'onu ne zamandan beri umursuyorsun' demişti. Bu sorusuna karşı şaşkına dönmüştüm.

"Ben sadece-"

"Sen sadece ne ? unuttun mu ben duyguları hissedebiliyorum. Sakın inkar etme!"

Kolumu sıkıca tuttuğu elini itekledim.

"Benim kimi umursayıp umursamadığım seni ilgilendirmez!"

Odadan Erastusu arkamda bırakarak çıktım. Erastus da bu halde olsaydı onun içinde endişelenirdim. Neden farklı anlıyordu? Belki de ona sert çıkışmamalıydım. Adras elindeki beze şişeden mavi sıvı dökerek Corentin'in yaralarına sürdüğünde Corentin yüzünü buruşturdu. Acıyor olmalıydı. Dimitri bulunduğumuz odaya geldiğinde onu bir kaç gündür görmüyordum. Erastus üzerinden sinirini atamamış bir halde odaya girdiğinde Dimitri yanımıza gelerek bizi selamladı. Adras Corentini kaldırarak Adonis'in odasına yöneldi. Kapıyı kapatmadan önce 'başında bekleyeceğim' dedi. Erastus öfkeleniyordu ve patlayacakmış gibi duruyordu.

"Aptal bir cine bakmak zorunda değiliz."

Ecterine sakince Erastus'u dizginlemeye çalışıyordu.

"O bir çocuk. En fazla iki yüz elli yaşında. Seninle aynı yaşta Erastus. Bildiğim kadarıyla ailesi yok. Neden cömert olamıyorsun?"

İnanılmaz derecede şaşırmıştım. İki yüz elli yaş benim âlemimde yirmi bir oluyordu. Ben on yedi yaşındaydım ve burada iki yüz on dememi istemişlerdi. Erastus'un yaşını hiç merak edip sormamıştım. Corentinle aynı yaşta olmasını öğrenmek beni birazda olsa şaşırtmıştı. Peki ailesinin olmaması? Bu beni en çok üzen şeydi. Ailesinin olmaması Corentine karşı üzülmemi sağlamıştı ve onun hakkında düşündüğüm kötü şeyler içinde pişman olmuştum. Hissettiklerimi Erastus hissediyordu ve eminim şu an ki durumumu da biliyordu. Erastus annesinin söylediği sözlere karşı sustu ve kapıyı çarparak odadan çıktı. Adras odadan çıkarak yanımıza geldiğinde önümde durdu ve 'istersen yanına gidebilirsin' dedi. Başımı 'olur' anlamında salladıktan sonra Adonis'in odasına girdim. Kapıyı arkamdan kapatarak bir süre Corentin'e baktım.  Ona üzülüyor muydum? Üzülüyordum.

Corentin gözlerini kısık bir biçimde açarak bakışlarını bana yönlendirdi. Adımları yatağın yanına yönlendirerek yatağın ucuna oturdum. Bakışları halâ üzerimdeydi. Gözlerimin içine bakıyordu.

"Kaçtın sanmıştım."

Bir süre cevap vermeden baktı. Ne düşünüyordu?

"Bana hiçbir zaman güvenmeyeceksin değil mi?"

Bir soru gibi değil de bunu üzüntü içinde kendi kendine konuşurmuş gibi kısık sesle söylemişti. Konuşmasına devam etti.

"Seni korkutuyor muyum?"

ATALANTE | [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin