Genç kız, yerde yatan genç adamın önünde diz çöktü. Parmakları onun yüzünü avuçlarken yutkundu, genzi yanıyordu. Acı; damarlarından sızarak âdeta kanına karışıyor, her bir zerresinin kavrulmasını sağlıyordu. Aciz bedeni bunu kaldıramayacak kadar düş...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kayral Alkanoğlu'ndan
2 haftasonra
Kalbinizin uğultusunu hissettiğiniz oldu mu hiç? Hissettim ben. Öyle bir hissettim ki, o tiz uğultu artık bana ölümün melodisi olmuştu.
Kalbimden verdiğimin o kaybın, kanatsız meleğimin acı dolu senfonisiydi bu...
Onun yumuşacık ses tonu, bana aşkı fısıldayan cümleleri buradaydı.
Her pazar akşamı olduğu gibi yine onu dinliyordum. Bana varlığını belli ediyor, bırakmadığını söylüyordu.
Birkaç adım attı, kitaplarımın olduğu rafa doğru. Eline aldığı kitapla yine gülücükler saçıverdi, gözlerime bakarken.
Pazar akşamının şerefine bana en sevdiğim kitabı okuyacaktı. Her defasında yarım kalan kitabı...
"Bir gün tamamlar mıyız dersin, Elis?"
Ona sorduğum bu soru aslında kendime haykırdığım bir gerçekti. Asla tamamlanmayacağını bildiğim bir gerçek. Yine de sormaktan alıkoyamamıştım kendimi.
Burukça gülümsedikten hemen sonra başladı okumaya. Her satırda gözleri dolar, ağlayıverirdi. Yine öyle oldu; o ağladı, ben ağladım...
Yarımkalanhikâyemizeağladık...
°°° O çoktan gitmişti, bense onun gidişinden kalan baş ağrısıyla kala kalmıştım.
Başımı hafifçe çevirdiğimde saat görüş alanıma girdi. 03:14
Ne bir uyku, ne de uykuya dair bir iz kalıntıları vardı bedenimde.
Usulca kalktım yataktan, birkaç saat önce yere fırlattığım ceketi yeniden üzerime geçirdim. Biraz hava almak iyi gelecekti.
Uzunca bir süre yürüdükten sonra bu saatte açık bir market bulmak imkânsız gelmeye başladı. En yakın petrolün marketinden aldığım 1 paket sigarayla sahilin yolunu tuttum.
Havanın soğukluğuna inat ceketimin fermuarını çekmedim. O an iyi gelmişti, soğuğu hissetmek. Sahi, sol yanı buz tutmuş biri daha ne kadar üşüyebilirdi ki?
Kayaların birine oturup, sigara paketini çıkardım. Dudaklarım usulca yukarıya kıvrıldı.
Sadece pazar akşamları buluştuğu sigaraya kendince 'merhaba' diyordu.
