Ellerini ceplerine ittirerek cama doğru nefesini üfledi. Camda oluşan buğu, dudaklarının hafifçe kıvrılmasına neden oldu. Lakin dışarıdan izleyen biri onu çok dikkatli izlemiyor ise bu gülümseyi fark edemezdi. Camdaki buğu yavaş yavaş kaybolurken, ona camdan yansıyan görüntüsünü gördü. Düşünceler sinsi bir fare gibi beynini kemirmek için atağa geçtiği anda sertçe yutkundu ve bakışlarını hızla yere eğdi. O lanetlenmişti. Uzun zamandır yaptığı gibi düşüncelerini hızla kara sandığa kapatıp bir çırpıda kilitledi ve kilidi sonsuzluğa yolladı. Düşünmek ona asla iyi gelmiyordu.
Titreyen çenesine odaklanarak titremeyi durdurmaya çalışırken kapısı yavaşça tıklatılıp birkaç saniye sonra açıldı. Hızla gözlerini yumdu. Hayır, kimseyle konuşmaması gerekiyordu. Özellikle duygularının yoğun olduğu tam bu an, seçilebilecek en yanlış zaman dilimiydi.
"Fidel," dedi naif ses. Neredeyse gülümseyecekti Fidel. Ama onun yerine gözlerini biraz daha sıktı. Genç kadın boğazını temizledi ve derin bir nefes aldı.
"Fidel, bana bunu yapma. Bana bakmanı istiyorum. En son ne zaman maviliklerinle buluştu yeşillerim bilmiyorum. Ben..." deyip durdu ve tekrar derin bir nefes çekti ciğerlerine. "Ben gözlerini özledim."
Kadının sesindeki çaresiz tını bir yük olup Fidel'in kalbine yaslanırken Fidel iç çekti. Bu ses tonu onu parçalara ayırıyordu. Bütün acımasız duygular ok misali kalbine saplanırken vücudu yavaşça zehirleniyordu.
"Ben normal değilim, Özgür. Gözlerine rahatça bakabileceğin normal bir insan seç." Özgür bozguna uğramış gibi gözlerini dehşetle açtı, lakin Fidel bunu göremiyordu. Çünkü gözleri hâlâ kapalıydı. Neden sonra gözlerini açtı ama bakışlarını eskimiş ve rengini kaybetmiş ayakkabılarından çekmedi. Gözleri Özgür'ü görmek için deli gibi sızlıyordu. Ama bunu ne ona ne kendisine yapamazdı.
Bundan üç yıl önce âşkına yenik düşüp Özgür'ün gözlerine baktığında yaşanılanları hatırlayınca kendinden bir kere daha nefret etti. Lanet olsun, diyordu iç sesi. Lanet olsun, neden normal değilim?
"Sen söylediklerinin farkında mısın, Fidel? Beni cezalandıramazsın. Sana ihtiyacım var!" dedi Özgür cılız bir ses tonuyla. Acısı sesine taşıyor, duyanları sağır ediyordu.
"Yeter!" dedi Fidel hiddetle. "Ne bana ne kendine bunu yapma. Gitme vaktin çoktan geldi, Özgür."
Söylediklerinin ağırlığı onu bile ezerken Özgür ne haldeydi düşünmek bile istemiyordu. Kendinden defalarca nefret etti. Gözlerini oyup, tenini yakmak istiyordu. Kendi vücudunu hiddetle parçalamak, lanetli kalbini söküp atmak istiyordu. Özgür hiçbir şey diyemeden, acılarını yüklediği gözyaşlarıyla odayı terk ederken kapıyı arkasından yavaşça kapattı. Kapatırken Fidel'in kulağına ulaşan mırıltı kalbine tekme yemiş gibi hissettirdi.
"Sen benim sevdiğim adam olamazsın," diyordu genç kadın. Ve aynı anda Fidel beyninden vuruluyordu sanki.
Özgür gideli kaç saat oluyordu farkında değildi ama acısı azalmak yerine git gide artıyor ve odayı yavaş yavaş ele geçiriyordu. Aldığı her nefes katran olup yüreğini sararken gözlerinden firar eden siyah gözyaşını sinirle sildi.
"Gözyaşım bile normal değil," dedi duygusuz bir sesle. Sonra hiddetle oturduğu sert zeminden kalktı ve kendini dışarıya attı. Hava kararmıştı. Kafasını gökyüzüne çevirdi ve yıldızları selamladı. Dışarıda bir insan bile yoktu. Uzun zaman sonra ilk defa düşüncelerine kapıyı araladı ve onların içeriye yığılmasına izin verdi. Hatırlamaya çalıştı. Uzun zamandır reddetse bile hatırladı o iğrenç geceyi.
Bundan tam altı sene önce Fidel daha önce yaşamadığı kadar şiddetli bir baş ağrısı geçirdi. Biraz uyumanın ona iyi geleceğini düşünerek uyku hapı aldı ve uyudu. Şimdi düşünüyordu da o an uyumamak için her şeyini verirdi. Çünkü Fidel tam altı yıl önce o uykusunda lanetlendi. Fidel'e bir güç verilmişti. Gözlerine baktığı her insanın mutluluklarını, sevinçlerini, güzel hayallerini yani olumlu olan ne kadar duygusu varsa siliyor, bugüne kadar yaşadığı tüm acıları ya da yaşayabilecek muhtemel acıları karşısındaki insana tam bir dakika elli altı saniye boyunca izlettiriyordu. Onlara bu acıyı izlettirirken kendi ruhu da acıyla sarsılıyor ve tüm gücünü kaybedip yere yığılıyordu. Bunu altı senedir sadece üç defa yaşamıştı. Ve biliyordu ki, bu bir kere daha olursa Fidel ölecekti.