Keyifli okumalar...
Aynı gün içinde ikinci defa büyük bir kapının önünde dikilmek genç kızın sinirlerine gerçekten iyi gelmiyordu fakat bu sefer içinde tedirginlik değil müthiş bir öfke duyuyordu. Hiç duraksamadan kapıyı yumruklamaya başladı.
-"Açın şu lanet kapıyı." diyerek bağırdığında ağır kapı yavaşça açıldı.
Kapı sonuna kadar açılmadan oluşan küçük aralıktan içeri süzüldü Lillianna. Arkasından gelen hizmetçi onu durdurmak için seslenmeye başlamıştı.
-"Hanımefendi, durun lütfen! Buraya istediğiniz gibi giremezsiniz. Durun lütfen."
Lillianna arkasında bağıran hizmetçiyi duymazdan gelerek yemek odası olarak kullanılan odaya doğru ilerledi. Kapıyı sertçe açıp içeri baktığında kimsenin olmadığını gördü. Aynı hızla merdivenlere yöneldiğinde hizmetçi genç kadının kolunu yakalamış durmasına neden olmuştu. Lillianna öfkeyle kolunu tutan adama baktı ama adamın kolunu bırakacağı yoktu.
-"Üzgünüm hanımefendi ama burada istediğiniz gibi gezemezsiniz. Gitmenizi istemek zorundayım." derken bir yanda da kapıya doğru sürüklüyordu Lillianna'yı.
Lillianna hiçbir zaman bu kadar çok öfkelenebileceğini düşünmemişti. Kolunu hızlıca geri çekerken adım atmayı bıraktı ve olduğu yerde dikildi. Gözlerini kısarak saf bir öfkeyle hizmetçi adama baktı.
-"Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun değil mi?"
Hayır anlamında kafasını salladı adam.
-"Güzel, birazdan öğrenirsin o zaman." diyerek topuklarının üzerinde dönmüş ve sert adımlarla merdivenlere yönelmişti.
Çalışma odasında oturan William ise düşünüyordu. Ne yapacağını düşünüyordu. Yüksek arkalıklı koltuğunda, dirseklerini masaya dayamış başını ellerinin arasına almıştı. Şimdi ne olacaktı? O bebeği buraya getirirken bunların hiçbirini düşünmemişti. Lillianna'nın buraya geleceğini, kendisinden hesap soracağını biliyordu. Bunu hak etmişti de. Lillianna buraya geldiğinde ona geçerli bir mazeret sunamayacağının farkındaydı ama o küçük kızın onun bebeği olduğunu biliyordu. Daha çok hissediyordu aslında. Kalbinde bir yerlerde bunu hissediyordu. Aşağıdan duyduğu seslere bakılırsa Lillianna gelmişti bile. Onunla konuşmak için oturduğu koltuktan kalkarak masanın arkasından çıktı. Odanın ortasına geldiğinde kapı hızlıca açıldı ve eşikte kızgınlıkla dikilen Lillianna göründü. Ona doğru hareket edebilmek için ayaklarına emirler vermek istedi genç adam ama bunun işe yaramayacağını biliyordu. Kendisine doğru hışımla gelen genç kıza takılı kalmıştı gözleri. Üzerinde ki sarı elbisesi ile o kadar güzel görünüyordu ki..
Genç kadının yüzüne o kadar odaklanmıştı ki elini kaldırdığını dahi görmemişti. Yanağında patlayan tokatla başı sola doğru savruldu.
-"Bebeğim nerede?" diye soran Lillianna öfkeden boğuklaşan sesiyle konuştu.
-"Lillianna-"
-"Daisy nerede seni aşağılık adam? Cevap ver bana."
-"Benim odamda uyuyor."
İstediği cevabı alan Lillianna başka hiçbir şey söylemeyerek arkasını döndü. Odadan çıkmak için adım attığı sırada William'ın kolunu tutmasıyla durakladı. Başını çevirerek kolunu tutan genç adamın eline baktı tiksinti dolu gözlerle. William genç kadının bakışlarını gördüğünde elini geri çekti ama onun hareket etmesine izin vermeden konuştu.
-"Lillianna, lütfen konuşalım. Konuşacağımız çok şey olduğunu biliyorsun."
-"Sizinle konuşacağım hiçbir şey olamaz bu saatten sonra ekselansları. Bu hakkınızı kaybettiniz." diyerek hızlıca odadan çıktı Lillianna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sevebilir Misin?
Historical FictionSevdiği adamdan vazgeçerek ülkesini terk eden genç bir kız... Yaptığı hatayı, onun için en değerli şeyi kaybettiğinde anlayan genç bir adam... İki aşık kalp, ama birinin diğerinden haberi yok. Lord William Campbell ve Leydi Lillianna Wilson'un kaçıp...