"♣" işaretli Alp'in ağzından olan bölüm:
Şubat 2012
Geniş ama boş sokakta, kurumuş asfaltta topuklarımızı sert bir şekilde vura vura koşuyoruz Yeşim'in küçük ellerinden biri, benim sağ kolumu kavramış, yavaş giden beni peşinden sürüklüyor. Aşağı meyilli yokuşu indik ve ilk sağdaki ara sokağa daldık.
"Onu atlattık mı sence?"
Yüzü ter damlacıklarıyla kaplı ufak kız, kesik kesik, yarı tedirgin nefesler alıyor ve duvarın arkasından başını çıkarıp etrafı kolaçan ediyor. Bu sırada parmakları hala açık tenimle temasta. Kalp atışı seslerimizin karıştığı anda, bu serin havada beton binaya sırtımı dayadım.
"Atlattık herhalde. Bizim burada olacağımız aklına bile gelmez."
Yeşim'in haklı paniği, benimse gereksiz rahatlığım, ağzımdan çıkan son sözlerle son buldu. Lafımı tamamlar tamamlamaz ileri savruldum. Yeşim bu sırada kolumu bırakmıştı. Destek alacak bir yer bulamadım. Tökezledim, ayakta durmakta zorluk çektim. Arkamdan cılız sesi gelene kadar, hala beni arkamdan itekleyenin Metin olduğuna inanmıyor, kendime ve ağzımdan çıkanlara o kadar güveniyordum.
"Ebe!" Yeşim bir anda çığlık çığlığa koşturdu, az önce bağladığı saçı açılmış, tokası yere düşmüştü fakat benim tarafımdan ebelenmek istemediğinden geri dönüp almadı. Arkama baktım, Metin de aynı şekilde koşturuyordu. Tellerin arkasına çoktan geçmiş. Şokum geçtiğinde, yeni ebenin ben olduğu ve onları kovalamak durumunda olduğum bilincine vardım. Yoksa neredeyse onlara katılıp ben de kaçacaktım boş boş. Önce Yeşim'in düşen siyah tokasını yerden kaldırdım. Yeşim'le koşarken birkaç kez yere düşmüş vakit kaybetmeyip tekrar kalkmıştık. Tıpkı onun pantolon askılığının arkasında kalan beyaz tişörtü gibi, benim de üstümdekiler toz olmuştu. Boşluktan istifade silkelendim ve peşlerine düştüm. İleride bir araya geleceklerine adım gibi emindim, o yüzden onları ayrı ayrı aramayacaktım.
"Alp!"
Duyduğum bu sesi garipsedim. Annemin sesine benziyordu fakat oyun oynadığım, evden en az 500 metre ilerideki bu sokakta annemin işi ne? Sağa sola bakındım. Çöp konteynerlerinin arkasına, eski evlerin dökülen panjurlarına, az ilerideki, kaydırağı gözüken çocuk parkına, gökyüzüne... Ses daha gür bir şekilde tekrarlandı. Artık emindim, bu annemin sesiydi. O ses gürleştikçe görüntü bulanıklaşıyor, anılar süzgecinden gerçek dünyaya yaklaşıyordum.
"Alp!" Yataktan aniden fırladım ve kendimi yerde buldum. Heyecanlanmış, nefes nefese kalmıştım. Sanki bütün o yokuşu ben koşmuştum.
"Tamam anne, geliyorum." Uzun süredir sıyrıldığım bu rüyaların, yarıyıl tatiline veda ettiğim bu günde geri gelmesi, onlardan hiçbir zaman kurtulamayacakmışım gibi hissetmeme neden oldu. Ben düşünmedikçe, bir şekilde rüyalarıma gelip buluyordu beni.
Elimi yatağın baş ucunda, tam da olması gereken yerdeki komodine attım. Hem ondan, hem de yataktan destek alarak kendimi yukarı çektim. Üzerimde benimle birlikte aşağı gelen mavi yorgandan da kurtulmuş oldum. İlk elimi attığım şey telefonum oldu. Yediyi çeyrek geçiyor. Hızlı olursam zamanında yetişebilirim. On beş dakika müdür herkesi büyük konferans salonunda oyalar zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Anlarım
Teen FictionGeçmiş, gelecek ve şimdi arasında bir yolculuk. Bir sevdanın oluşum, tutunma, ayrılma ve yeniden kavuşma serüveni... Alp, Yeşim ve Metin. Bir zaman sonra birbirinden ayrı düşmüş üç çocukluk arkadaşı. Aynı zamanda bir aşk üçgeni. Geçmişte atılan bi...