♣ Bölüm 6

448 27 13
                                    




"" işaretli Alp'in ağzından olan bölüm:

Şubat 2012

Hikayenin ne kadarını biliyorsunuz? Nasıl başladığını anlayabildiniz mi? Peki ya arada geçen zamanda ne olduğunu? Bu son söylediğim kısımda bende de büyük, henüz dolmamış boşluklar var. Ancak önce sizin düğümlerinizi çözeceğim. Hikayenin benden sonrası ile ilgili boşlukların ne zaman dolacağını söyleyemem.Ama merak etmeyin, er ya da geç o yüzleşme olacak. Belki yirmi yaşımda, belki otuz... Karşılarına çıkacağım ve soracağım. Sadece biraz cesaret gerek ve onların da bu konuda bana yardım etmesi. Ancak tepkilerinden anladığım kadarıyla benim ben olduğumun bile farkında değiller. Veyahut görmek istemiyorlar. O yüzleşmeden, en az benim kadar korktukları için.


Yeşim, Metin ve ben çok iyi arkadaşlar iken şimdi nasıl mı bu hale geldik? Bu fazla uzun olmayan bir hikaye. Son zamanlarda geçmiş günleri rüyalarımda fazlaca görür oldum. Gündüz düşleri de cabası.  Konu genellikle devamında yollarımızı ayırdığımız o lanet gece oluyor.


Aralık 2005

Her şey babamı kaybettiğim günden sonra kötü gitmeye başladı. Annemin o gün işinden, yani bankadan, eve her zamankinden geç dönmesinden belliydi bir terslik olduğu. Elif'i zar zor idare etmiştim, zaten çok küçüktü. Çocukların sürekli sorular sorduğu çağda, dört beş yaş arası. Ben de küçüktüm. Cevaplarım yetersiz geliyordu haliyle. Küçük çocuğa ondan daha küçük kardeşi emanet edilmişti. Ne bir haber var, ne bir gelen. Elif uyuduktan sonra, bense uykuya dalmak üzereyken kapının anahtarla açılma sesini duydum. Uykuyu koltukta bırakıp kapıya yöneldim. Geleni başta tanıyamadım desem yeridir. O kadın için hala benim annem diyemem. Harap olmuş, o yıkık kadın, benim güçlü annem olamazdı. Yüzünde kurumuş yaşlar, saçlarındaki dağınıklık, şişkin ve mor göz altları, on yıl yaşlanmış o hal... Hoş, onuncu yıla yakınız ancak hala o halden son derece uzak.


Bir gecede ömrünü tüketmiş o kadın, yürürken yalpalıyordu. Yanına koşup destek oldum. Küçük bedenimle, onu ayakta tutmaya çalıştım. Gözlerini sıkıca yumdu. Güçlü olmaya çalışmıştı. En azından benim yanımda öyle gözükmeyi kendine vazife edinmişti. Ancak ne kadar denerse denesin, gözlerinden yaşların süzülmesine engel olamıyordu. Vücudunu benim tesirimden kurtardı ve portmantonun karşısındaki duvara sırtını dayadı. Bir sorun olduğunu Mars'tan baksan anlarsın. Anca göğsüne kadar uzanan boyumla sarıldım ona. Yeniden gözlerini yumdu. Karşılık vermiyor ya da herhangi bir şey söylemiyordu.


Enkazın ne kadar büyük olabileceğini tahmin edemezdim. Geri çekildiğimde gözleri kapalı kadının sırtı duvarda kaymaya başladı. Ne olduğunu anlayamazken annemi hole boylu boyunca serilmiş buldum. Telaşla yan evde oturan Gülşah Abla ve Cihan Abi'nin evinin kapısını çaldım. Anneme bir şey oldu abi. Zor zamanlarımızda bize destek olan komşularımız yine feryadımıza yetişmişti. Cihan Abi ceketini almadan pijama takımıyla fırladı. Peşinden de geceliğinin üstüne geçirdiği sabahlığı ve kocasının ceketiyle Gülşah Abla çıktı. Evlerimiz yan yana olduğu için soğuk olan kış gecesinin azizliğine fazla uğramadılar.


Cihan Abi annemi kucaklayıp salondaki koltuğa taşıdı. Gülşah Abla ise bu sırada kolonyalı mendil hazırlamış, annemin burnuna tutuyordu. Ufak ufak yanağına da vuruyordu. Bir süre sonra annem kendine geldi. Yüzünde kapıdan ilk girdiğindeki ifadenin zerresi yoktu. Sadece şaşkındı. Hafif doğrulup etrafa baktı. Sonra tekrar o moda girdi. Sanki az önce kötü bir kabustan uyandığını zannetmiş ve yaşadıklarının kabus olmadığını yeni idrak etmiş gibiydi.


"Ne oldu Esma?" dedi genç sayılabilecek çiftten Gülşah Abla. Annem artık hıçkırarak ağlıyordu. Aklıma getirdiğim en kötü ihtimal, gerçekte olanın yanına yaklaşamazmış meğer. Sese Elif de uyanmıştı ki bu durumu daha da zorlaştırmıştı. "Bir şey söyle anne! Ne olursa!" Bazen istediğiniz şeyi tüm sonuçlarıyla düşünmek gerekiyor. Bu öyle bir andı. Annem durgunlaştı. Bir gözünü ovuşturan Elif'e bakıyor, ardından bana. Ağzını aralayıp içinde taşan duyguları dökülmek üzere serbest bıraktı. "Babanız öldü." Sesi kısık çıkmıştı. O yüzden daha gür bir şekilde yineleme ihtiyacı duydu. "Mehmet öldü! Babanız öldü çocuklar!" Ve yeniden bardaktan boşalırcasına yağan göz yaşları.


Ben AnlarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin