♦ Bölüm 7

399 22 7
                                    



   "♦" işaretli Aylin'in ağzından olan bölüm: 

Şubat 2012

   Okul sonrası, okula yakın bir kafede en acilinden bir kızlar toplantısı düzenledik. Kızlar dediğim Eda, Yeşim ve ben. Yoğun bir gün olmuştu. Önce Yasemin'in çıkardığı polemik ve Eda'nın bozulan morali; Metin'in yaptığı patavatsızlık; Yeşim'in Yasemin'le Eda'nın arasının düzeltmek için, Yasemin'e yardım edeceğini söylemesi ve döndüğünden beri beş karış asık suratı... Kızlar tuvaletinde arkadaşımızı toparladıktan sonra Yeşim ile dağılmıştık. O Yasemin'i bulacağını söylemişti. Bense Eda'yı Buse ve diğer dedikodu timine bırakıp Ceyhun'a gitmiştim. Eda daha iyiydi ve ben artık Ceyhun'un nasıl olduğunu merak ediyordum. Burnu iyiymiş. Ancak Metin'e çok öfkeliydi ve intikamını almayı kafaya koymuştu. Onu bu uğraştan vazgeçirmeye ve kafasını başka şeylerle oyalamaya çalıştım. Kantinde yanlarına gittiğimde Alp ve Sam de oradaydı. Yasemin'in iptal olan sergisine ait malzemeleri düzenlemek üzere masadan ayrıldılar. Ceyhun'la biz baş başa kalmış olduk ve daha fazla konuşma fırsatı yakaladık.


  "Çok kötü gözüküyor muydu?"


   Neyi kastettiğini anlamamıştım. "Ne?" Öyle direkt ne deyince de tuhaf olmuştu. "Çok kötü gözüken ne?"


   "Kafayı yemem." Anlamamayı sürdürdüm. "Hani olur ya, böyle filmlerde, kafayı gömen çocuk jöndür, havalı gözükür. Haliyle diğeri de sümsük gibi gözükür falan. Ben de öyle miydim? Ya da o çok mu havalı gözükmüştü?"


   Gülerek, büyük hareketlerle söyledim: "Hayır, kesinlikle öyle değildi!" Metin'i kastetmiştim. Sonra onun için konuştum, daha sakin bir tavırla söyledim: "Sen de öyle anlattığın kadar sümsük değildin."


    "Anlattığın kadar." dedi abartılı abartılı. Canım sürekli de öveyim mi seni? Üstelik gayet de öyleydin kafayı yerken. Bir fiske de sen vursaydın bari, iki metre boyun var! Şaka tabii ki. Başını belaya sokmasını istemezdim. İyi ki karşılık vermedi.


   "Peki yüzüm nasıl? Kötü gözüküyor mu?"


    Her zaman yaptığımdan daha detaylıca inceledim, bu sefer onun müsaadesinin olmasının verdiği bir rahatlık var tabii. Ve sorusunun cevabı hayır. Kötü gözükmek? Her zamanki gibi harikaydı. Üstelik yüzünde kavgaya dair en ufak bir kızarıklık, morarma veya kötü bir görüntü yoktu. Oradan cevabımı gözleyen yeşillere çıktım. 


   "Gayet iyi gözüküyorsun." Acaba bakışlarımdaki hayranlığı yeteri kadar gizleyebilmiş miydim?


    "İyi o zaman. Zaten çok fena taktım ona, bir de öyle olsaydı şimdi kalkar ve o çocuğu doğduğuna pişman ederdim." Hayranlığı fark etmemiş, güzel. Aklının hala Metin'de kalması ve intikam planlarına başvurması ise kötü. Bir atakta bulunursa Metin de karşı saldırı yapacaktır.


   "Ne var aklında?"


   "Henüz bilmiyorum. Ama elbet elime bir fırsat geçecek."


    "Bence bu iyi bir fikir değil. Metin'le uğraşıp başını derde sokmanı istemiyorum." Elimi, elinin yanına koydum. Kantin sırası, Almanca dersi ve geçen günkü dolap önünde muhabbetimizi saymazsak bu daha ilk adam akıllı sohbetimiz. O hareketi, yani elinin üstüne elimi koymayı yapacak cesaret bende yok. O da o sırada ellerimize odaklanmadı zaten. Gözlerini gözlerimden ayırmadı. Onun için endişelendiğime ikna oldu.

Ben AnlarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin