Anahtarı çevirip, kapıyı açtım. "Anne?" Çantamı yere bırakıp anahtarı üzerine fırlattım. Ayakkabılarımı çıkartırken tekrar seslendim. "Anne?" Ses gelmemesi üzerine kaşlarımı çatıp salona girdim. "Anne?" Salonda kimseyi bulamayınca adımlarımı bu sefer mutfağa yönlendirdim. Aralık kapıyı açıp etrafa bakındım. Burada da kimseyi bulamayınca omuz silkerek yere bıraktığım eşyalarımı aldım, odama doğru ilerlemeye başladım. Yatağın üzerine oturup eşyaları tekrar yere bıraktım. Yatağa yatmak üzereyken dolabın dibindeki kırmızı ve siyah renklerinin hakim olduğu kutu dikkatimi çekti. Ayağa kalkıp kutuyu alarak yatağa oturdum. Beyaz kurdelesini çözmeden önce üzerindeki notu okudum.
"Peri kızlarına özel..."
Asal'dan geldiğini sanarak heyecanlandım. Kurdeleyi özenle açıp, kapağını yavaşça kaldırdım. Kutunun içindekiler albüm, birkaç tane cd ve küçükken hayalini kurduğumuz şeylerden ibaretti. Asal'ın gönderdiği hakkındaki hislerim kesinleşmişti. Hayalini kurduğumuz yelkenlinin ufak bir maketi ve küçükken birlikte yaptığımız şeyler vardı. Bunca zaman saklamış mıydı? Cd'leri elime alıp sandalyeye oturdum. Bilgisayarı açıp her birini tek tek izledim. Birbirimize sarıldığımız, birlikte koştuğumuz, oynadığımız birçok an... Telefonun çalışıyla kendime gelip videoyu durdurdum. Masal mesaj atmıştı. Yatağa atarken albümün arasından dışarıya çıkmış bir kağıt gördüm. Elime alıp, üzerinde yazan şeyi okudum.
"Saat 19.30'da, sahilde. Her zamanki yer."
Hızlıca yatağa attığım telefonu elime alıp saate baktım. 18.54 olduğunu görmemle ayağa fırlayarak dolabı açmam bir oldu. Sıradan bir tişört ve siyah kot şortumu alıp, üzerimdekilerini çıkarttım. Olabildiğince çabuk davranarak üzerime giydim. Kutuyu toplamaya çalışırken birkaç defa ayağımın takılması dışında gayet hızlıydım. Kapağını kapatıp masanın üzerine bıraktım. Telefonu elime alıp aynanın önüne geçtim. Ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Şortumun içine soktuğum tişörtümü düzeltip koşarak kapının yanına gittim. Rastgele bir ayakkabı alıp hızla dışarı çıktım. Asansör yerine merdivenleri tercih ederek merdivenleri hızla inmeye başladım. Telefon kabımın arkasına çıkmadan aldığım parayı sıkıştırıp merdivenleri inmeye devam ettim. Girişe vardığımda nefes nefeseydim. Dışarı çıkıp taksi aradım, bulana kadar beş dakika geçmişti. Kapıyı açıp arabaya bindim. "Sahile lütfen." Tuşa basıp ekranın açılmasını sağladığımda yalnızca on dakikam kalmıştı.
"Şey... Biraz daha hızlı gidebilir miyiz?"
Adam başını sallayıp biraz daha hızlanırken heyecan ve sıkıntıyla karışık duygular içerisindeydim. Başımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım birkaç saniyeliğine. Neden çağırmıştı acaba? Gözlerimi aralamamla yaklaştığımızı fark ettim. Camdan dışarısını izlerken nefes alışverişlerim sıklaştı, sıkıntı yerini heyecana bırakıp kayboldu, aklım ve kalbim uzun bir savaş içerisine girdi.
"Kızım, geldik."
Yerimde sıçrayıp parayı uzattım. Heyecanım daha da artarken kapıyı açıp hızla indim. Her zamanki yer demişti. Küçüklükten beri geldiğimiz bankın olduğu tarafa doğru koşturmaya başladım. Bankı görmemle derin bir nefes alarak yavaşladım. Asal'ı görünce ise tamamen durdum. Aramızda birkaç metre vardı. Dikkatimi arkasında duran şeye verdiğimde ise gözlerim bulunduğumuz bu ana ihanet ederek doldu. Asal'ın bana karşı attığı her adımda ise yanaklarımdan süzüldü. Oluşan duygu karmaşasını sebebiyle ne yaptığımı bilemiyordum. Koşarak Asal'ın boynuna sarıldım.
"Asal... Bu... Bizim hayalimizdi."
Hıçkırarak kurduğum cümleyle kollarımı biraz daha doladım. "Unutmamışsın," fısıltımı duymuş olmalı ki o da fısıldadı; "Unutmadım." Beni geri çekerek gözlerini gözlerime kenetledi. Yüzümde oluşan kocaman gülümseme onu da gülümsetti. Ellerini omuzumdan aşağıya kaydırarak elimi tuttu. İrkilerek ellerimize baktım.
"Gel hadi."
Kolumdan çekmesiyle yürümeye başladım. Tekneye el ele attığımız her adım, yağtığımız her hareket kalbimi delip geçiyordu sanki. Teknenin içine girdik birlikte, ellerimizi ayırmak için bir hamle yapmıştım ama elini sıkmasıyla yapmaktan vazgeçtim. Merdivenleri etrafıma bakarak çıkarken ayağımın takılmasıyla Asal belimden tutup kendine çekti. Doğrulup teşekkür ettim, cevap vermeyip gözlerime bakmaya devam etti. Bir basamak üstte olduğum için yüzlerimiz neredeyse aynı hizadaydı. Bu kadar dikkatli bakması midemdeki kelebekli ayaklandırırken gözlerindeki farklı duygular kelebeklerin haraketlerinin hızlanmasını sağladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırırken nefeslerim sıklaştı, göğsüm hızla inip kalkmaya başladı. Gözlerimi kapattım anın etkisiyle. Dudağımın kenarında dudaklarını hissetmemle gözlerimi araladım. Tekrar gözlerimiz birleşti. Birden geri çekilerek "Yukarı çık," dedi. Dediğini yapıp yukarı çıkmaya devam ettim. Son basamağı da çıkıp etrafı inceledim. Etraftaki mumlar kalp şekli oluşturarak dizilmişti, ortasında da müzik çalar vardı. Diğer tarafa baktığımdaysa bir masa ve rahat minderler vardı. Elimi tutarak minderlerin olduğu yere çekiştirdi. Oturduğunu görünce ben de yanına oturdum. Elini elimin arasından çekerek ellerimizi serbest bıraktı. Bakışlarım ellerime dönerken ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Bir şey söylemeli miydim?
"Hale."
Sesini duyduğum anda başımı ona çevirdim. "Bir şeyler söylemeyecek misin?" Bakışlarımını etrafta gezdirerek mırıldandım. "Teşekkür ederim, yani... Bu bizim hayalimizdi ve sen hayallerimden birisini gerçekleştirdin." Bakışları farklı anlamlar kazanırken "Teşekkür etme," dedi. Ardından yüzlerimiz arasındaki mesafe azaldı. Kulağıma yaklaşarak fısıldadı.
"Bana karşı hislerini biliyorum peri kızı..." Gözlerim açılırken devam etti. "Şunu söylemeliyim ki hislerin karşılıksız değil." Gözlerim olması gerekenden daha da açılırken ağzım da açılmıştı. Ne ara açıldığını fark edemediğim müzik arkadan bu ana eşlik ediyordu. Fısıldamaya devam etti. "Kışıma güneş, yazıma yağmur olur musun Hale Erdem?"
Kelimeler anlamlarını yitirmişti sanki. Ağzımı açtığımda tek bir kelime söyleyemeyecekmişim gibi geliyordu. Bu yüzden başımı sallayarak onu onayladım. Anın yarattığı etkiden dolayı gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldığımda yakınlığımızdan dolayı kendine has kokusu burun deliklerime işlerken tekrar gözlerimi araladım.
"Evet, Asal Kara."
Sanki bu sözcükleri duymayı bekliyormuş gibi yüzünü yüzüme daha da yaklaştırdı. Bir hamlede, tek bir hamlede dudaklarımız birleşecekti. Dudaklarımızı birleştirerek hem onu hem de kendimi şaşırttım. Gözlerimi kapatarak aklımda beliren düşünceler sebebiyle gülümsedim. Mutluydum, ilk defa bu kadar mutluydum. Çekinmemi ya da utanmamı sağlayacak bir şey kalmamıştı. Çünkü Asal beni seviyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Aşkı | Hasal
RomanceTuğçe Aksal'ın şu an yayımlamakta olduğu Veliahtlar hikayesindeki Hale ve Asal karakteri için yazılan ve içerisinde birbirinden bağımsız hayal etlerin bulunduğu bir fan kitabıdır. •İzin almadan, etiketlemeden ya da haber vermeden paylaşmayın, al...