•Salıncak•

1.8K 68 6
                                    

#Etkinlik

"Gel benim kor zincirim, sarın dolan canıma.
Sensiz ben hiç kimseyim, yapayalnız ıssız ada. 
Gel benim kor zincirim, sarın dolan canıma 
Sensiz ben hiç kimseyim, yapayalnız ıssız ada."

Ufak bir mırıltıyla şarkıyı bitirdiğimde bir kulağımdan düşen kulaklığı düzelttim ve telefonun ekranını açarak başka bir şarkı dinlemek için müzik listemde gezinmeye başladım. Henüz bir şarkı çalmadığı için gök gürültüsünü rahatlıkla duymuştum. Şarkı seçmeyi bırakıp başımı kaldırdım ve biraz önce tüm canlılığıyla gökyüzünde bulunan güneşi kapatan gri bulutlara bakmaya başladım. Birazdan yağmur yağacak gibi duruyordu. Yeni bir şarkı dinlemek yerine telefonun ekranını kapattım ve kulaklıklarımı giydiğim mavi pantolonun cebine sıkıştırarak ayağa kalktım. Saatlerdir bu bankta oturuyordum ve sırtım ağrımaya başlamıştı.

Yürümeye başladığımda etraftaki insanları inceliyordum. Herkes gelecek yağmuru fark etmiş, hızla koşuşturuyordu. Başımı tekrar kaldırıp gökyüzüne baktım. Yaz kızı olmama rağmen yağmuru seviyordum. İçimdeki sıkıntıdan ve huzursuzluktan arınmama yardımcı oluyordu. Parkın önünden geçerken salıncaklara takıldı gözüm. Herhalde en son ilkokuldayken salıncağa binmiştim. Adımlarımı oraya yöneltip rüzgarın karıştırdığı saçlarımı düzelttim. Parka ulaştığımda parkta bir tek benim olacağımı düşünüyordum ancak Asal da buradaydı. Gelirken ağacın ve çalıların kapattığı bankta oturuyordu. Arkasından geldiğim için beni fark etmemişti. Anlık bir cesaretle yanına oturduğumda bana döndü ve bakışlarında kısa bir anlığına şaşkınlık yakalar gibi oldum. 

"Selam."

Cevap vermeden başını salladı. Öküz işte, ne olacak, diye düşünürken Asal bana döndü. Çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Anlamadığımı belirtircesine başımı iki yana salladım ve omuzlarımı biraz yukarı kaldırdım. 

"Ben mi öküzüm?"

Dudağımı ısırarak önüme döndüm. Dediklerimi duymuş muydu? Ama ben sesli olarak söylememiştim ki. Yoksa... Söylemiş miydim? Başımı ona çevirmeden kaçamak bir bakış attığımda bana baktığını gördüm. Utanarak başımı sağ tarafa çevirdim. Parmak uçlarıyla çeneme dokunduğunda elektrik çarpmış gibi irkildim. Çenemden tutarak başımı ona çevirdi. Gözlerinden başka bir şeye odaklanamayacak kadar yakınına çekmişti. 

"Şey..." diyerek yutkundum. Ne diyeceğimi unutmuştum. Kahkaha atarak çenemi bıraktı. Bankta kayarak kaşlarımı çattım. Neden kahkaha atıyordu?

"Tamam peri kızı, özür dilemene gerek yok."

Özür dileyeceğimi nereden anlamıştı? 

"Gel," diyerek ayağa kalktı. Peşinden ben de kalktığımda "Nereye?" diye sordum. Salıncağa doğru döndüğünde gülümsedim. Aklımdan geçen şeyi yapmayacaktı değil mi? Salıncağa doğru ilerledi ve arkasına geçti. Başıyla işaret ederek "Otur," dedi. Emir vermesini önemsemeden salıncağa oturdum. Kalbim heyecandan duracakmış gibi hissediyordum. Elleri sırtıma değdiğinde dokunduğu yer alev almıştı sanki. Bedenim yanıyordu. Birden havalandığımda düşmemek için çığlık atarak zincirlere tutundum. 

"Sıkı tutun."

Zincirleri sıkıca tutarken kendimi uçuyormuş gibi hissediyordum. Tarif edilemeyecek kadar güzeldi bu his... Küçükken bile ne Masal'ı ne de beni sallayan adam şimdi beni sallıyordu. Yağmur çiselemeye başladığında Asal beni sallamayı bırakmıştı. Salıncakları tutan demire yaslanmış bana bakıyordu. Utanarak başımı önüme çevirdiğimde hızım yavaşlamıştı. Yağmur hızını arttırdığında başımı kaldırdım ve gökyüzüne baktım. Öğleden sonraydı ama hava akşamı andırıyordu. "Yaz yağmuru," dediğimde başımı Asal'a çevirdim. Dikkatlice bana bakıyordu. Kısa bir anlığına havaya bakıp elini uzattı. Elini tuttuğumda salıncaktan kendine çekti. Neden elini uzattığını merak ediyordum ve bunu sorarsam kızıp kızmayacağından emin değildim. 

"Daha fazla ıslanmadan gidelim."

Sahil kenarına doğru yürümeye başladığımızda başımı ellerimize çevirip kısa bir anlığına ellerimize baktım. Ufak bir gülümseme yüzüme yayıldığında kendimi iyi hissediyordum. Asal biraz önce beni sallamıştı ve ilk defa elimi tutuyordu.

Yağan yağmur bizi ıslatmaya devam ederken üzerimiz sırıl sıklam olmuştu. Saçlarım yüzüme yapışmıştı. Elimi bırakıp bana döndüğünde başıyla önümüzdeki kulübeyi göstererek "İleride bir kulübe var," dedi. Göz göze geldiğimizde başımı çevirip kulübeye baktım. Tekrar ona döndüğümde kulübeye doğru yürümek yerine doğruca gözlerime bakıyordu. Elini kaldırarak yüzüme yapışan saçları düzeltti. Elini çekmek için hiçbir hamle yapmamıştı. Bu sefer emindim. Kalbim kesinlikle bu heyecana dayanamayıp duracaktı. Yüzüme yaklaştığını fark ettiğimde derin bir nefes aldım ve yutkundum. Burunlarımız birbirine değecek kadar yakın bir mesafede durduğunda gözlerimi kapattım. Nefes alamadığımı hissediyordum. Nefesi dudağıma çarpıyordu. Ayaklarımdaki bütün güç çekilmiş gibiydi. Kollarına tutundum. Gözlerimi açamayacak kadar utanıyordum. Kısa bir an sonra sanki dünya durmuştu, dudakları dudaklarımın üzerindeydi. 

Çocukluk Aşkı | HasalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin