3 ay olmuştu bugün.Hazal ailesini kaybedeli tam 3 ay olmuştu.Kendinde miydi? Yaşayan bir ölüden farksızdı artık. Yaşam sevinci bitmişti. Onu hayata bağlayan hiçbir şey kalmadı küçük dünyasında. Zaten yalnız biriydi. Tek limanıydı ailesi.
Şimdi kış gelmişti. Ailesiz geçecek ilk yılbaşıydı bu ve Deniz'siz. Ailesi gibi o da çıkmıştı hayatından. Belki başına bunların geldiğinden bile haberi yoktu şimdilerde. Çünkü o geceden sonra bir daha ulaşamamıştı ona. Ne Deniz denedi ne de Hazal. Gerçek sevginin anne-babada olduğunu düşünmeye başladı Hazal, bu süreçte. İnsanlar hayatınızdan gelip geçiyordu ama en çok acıtanı ailesiz kalmakmış bunu anlamıştı Hazal ve insanlara güvenmek... Deniz'den yanında olmasını beklerdi haliyle. Şu an depresyon ilaçları kullandığını düşünürsek durumunun pek de iyi olduğu söylenemezdi. O gülen kızdan eser yok dense yeriydi belki de. Hazal Aysima... Artık çok daha fazla öfke dolu, içi yanan, insanlara güvenmeyen biri olacaktı bundan sonra. Saf, temiz, neşeli kızdan eser yoktu şimdi. Aldığı kararlar arasında tek üzüldüğü konu Mira ve Sarp'ı da çevresinden uzaklaştırması oldu. O zor zamanlarında yanında olmak istemiştiler ama Hazal onları da istemedi yanında, ve artık son demlerini veriyordu bir günlük hayatında. Kelebekti Hazal, uzun dönem tırtıl kalmış umutla kelebek olmuş, kanadı muhteşemliğe ulaşırken koparılmış ve şimdi ölecek olan bir kelebekti. Ölüm dansına hazırlanıyordu şimdi. Yılbaşı gecesi, limanda tam 12 de vedasını yapacaktı dünyaya. Bu dünya ona bir güzel şey verdiyse en iyilerini almıştı elinden. Ona acımayan hayata karşı gücü kalmamıştı artık, hele ki ilaçsız yaşayamazken... Üzgündü, yine de Mira'ya, ona bu dönemde bakan teyzesine, amcasına, ona en güzel aşkı yaşatan -her ne kadar artık göremese de- Deniz'e ve yanında olan Sarp'a bir veda etmek istemişti. Kelebek olduğuna göre ölümü de muhteşem olmalıydı tabi ki. Karlar altında, en çok sevdiği boğaz manzarasına karşı. Ve tabi ki tam 12 de. Elvedası vardı dünyaya.......
Yolun ilerisinde kayalıklarda oturuyordu bir adam.Bira şişelerini açmış, ölürcesine içiyordu. Sigarayı içerken ise ısınmaması mümkün değildi. Biri bitmeden yenisini yakıyordu. Nefret ediyordu yaşamaktan. Bir nedeni yoktu ki yaşamak için. İnsanlar anlamsız, hayat anlamsızdı onun için. Her şeyini çoktan kaybetmişti. Ailesini, sevdiği kızı... İntikam için peşine düştüğü ailesini öldüren şerefsizleri ise bulamamıştı. Ailesi o kadar zengin değildi gerçi ama amcası ve kuzeni ona para konusunda yardım ediyordu. Yine de bu yardımı intikam peşine düşünce almak istememişti. Kendi başına kalmak istiyordu, küçük bir evde, onları aramak isterken. Ailesi varken de yalnız hissettiği olurdu gerçi, kardeşi yoktu çünkü. Küçükken hep okuyup kendi ayaklarının üstünde kalmak isterdi. Ama onları kaybedince okumayı da atmıştı bir kenara. Dostları da yoktu doğru düzgün. Hepsi aç köpekler gibi iyi gününde yanındaydı. Hep yalnız oldu hayatta, kimseyi sokamazdı bu yaşamına. Kendini duvarlarla örtmüştü adam. Bir ara tam toplamıştı kendini. Tanıyordu yeni sevdiği bir kızı. Uzun süredir hissetmediği şeyleri buluyordu. Bu sefer de geçmişi düştü peşine. Ailesini öldürenleri bulup intikamını almalıydı. Kızı da bu tehlikeye sokamazdı, uzaklaşmalıydı ondan. Bu kararı ani verdi ama. Onunla öpüştükten hemen sonra... Gözleri ateş püskürmüştü bir anda. Bir daha gidemedi sevdiği kızın yanına da. Korkuyordu ondan uzak kalamamaktan, ona zarar vermekten. 3 ay olmuştu bugün. Tam 3 ay geçmişti ona vedasının ardından. Bir haber de alamadı ondan. İntikam sarmıştı bütün vücudunu ama bulamamıştı ailesinin katillerini.
Külleri savrulurken kayalıklara izmaritinden... Yılbaşı olduğunu hatırladı bugün. "Acaba hatırlıyor mudur beni?" diye düşündü sevdiği kızı..."Kim bilir ne kadar öfkelidir bana?"...
Uzaktan bir kız göründü sonra. Çok fazla çaresiz görünüyordu. Üşümüştü, kızın üstünde onu bu kış gününde ısıtabilecek hiçbir şey yoktu. Ayakları çıplak, karda adama doğru yaklaşıyordu. Bu kadar çaresizliğe rağmen masumluğu, gözleri ve saçlarıyla o kadar güzeldi ki kadın... Etkileyemeyeceği erkek yoktu belki de. Ama bu onun cezasıydı belki de. Sokaklarda yaşarken güzel olmak kadar çaresiz bir şey yoktu sonuçta. Elinde son kalan kibritini çaktı ve kar tanelerinin düşüşüne karşı gözlerini kapadı, sonra gülümsedi..."Yanınıza geliyorum anne ve bundan güzel başka hiçbir şey olamaz.".Yere düştü kız aniden. Adam sigarasının bitiminde gördü kızı. Alkol onu sarhoş etmişti. Biraz sendeleyerek koştu yanına. Kafası sersemdi ama onu nerede görse tanırdı; Hazal'ıydı -En son hiçbir şey demeden bırakıp gittiği kız- o. Kim bilir başına neler gelmişti? "Koruyamadım işte seni de lanetime çektim." diye küfürler savurdu içinden. Isıtmak için montunu çıkardı üstünden ve ne kadar soğuk olduğunu fark etti. Kızın dayanıklılığına şaşkınca baktı. Yüzü bembeyaz kesilmişti ve o gülümsemesi dünyaya bedeldi. "İyi misin?" diye seslendi adam.Kadın baygındı. Saat gece 01.00'a yaklaşıyordu. Kar atıştırıyordu boğaza karşı. Adam kucağına aldı sevdiğini. Arabasını bırakmıştı artık ama onun da başının çaresine bakabileceği bir bisikleti vardı. Kızı bisikletin önüne koydu, hava çok soğuktu. Montunu verdiği için büyük ihtimal hasta olacaktı. Ama onun için bir önemi yoktu, zaten yaşamasında da bir anlam yoktu, cezaydı belki de."Biraz da hasta çekeriz cefamızı." dedi ve hızlandı hızlanabildiği kadar... Küçük evine getirdi kızı, evde sadece bir kanepe, soba, tuvalet ve mutfak vardı, bir de olmazsa olmazı eski plak ve radyosu ve belki bir gün çalarım umuduyla tuttuğu gitarıyla beraber. Televizyonu sevmezdi zaten. Gündemdeki o kadar sorunu dinleyecek ne zamanı ne de enerjisi vardı. Çalışmak ve kendi sorunlarını çözmek zorundaydı. Hazal'ı uyandırmaya çalıştı ama ateşi çok yüksekti ve sayıklıyordu.Deniz ateşini indirmek için bütün yolları denedi. Kızın başında sabahladı. Yatağı yani kanepesi de kızdaydı. Korkar ya da kızar diye yanına yatamadı adam. Kızın başını kucağına aldı ve "En azından oturarak soğuktan korunayım bari." dedi ve daldı uykuya... Rüyasına annesi girdi. Uzun zaman sonra görüyordu onları. Babası ve annesi... Özlemişti, hem de çok özlemişti onları. Yangında kaybetmişti. Onlardan uzakta olmaktan o gün nefret etmişti. Ölmeyi o kadar çok istedi ki. Onlarsız yapamazdı. Bu dayanılmazdı. Hayatta çok zengin biri ya da çok şanslı biri hiç olmadı ama onlar tek dayanağıydı. Onlarsız bir hiçti. Binlerce suçsuz insan gibi onlar da suçsuzdu. İsyan etmişti işte o gün. Dünyada adaletin olmadığına... Neyin değeri vardı ki burada? Bir gün ansızın suçsuz yere ölebilirken kimse bir şeyin değerinden bahsemedemezdi. Ailesinin gülümsemesini gördü adam. Uyuyordu ama gözünden yaş geliyordu. İlk damlası kızın gözlerine düştü. Kız kendini sıcakta, cennette gibi hissetti. Huysuzlandı sonra, gözlerini açmaktan korktu. Adama annesi seslendi rüyasında... "Bir gün geleceksin yanımıza.Güçlü kal oğlum.Sana daha çok ihtiyacı olanlar var.Seni seviyoruz.İntikamı değil o kızı düşün.O kız senin mucizen.."dedi ve el sallayarak hepsi uzaklaşmaya başladı, bağırdı"Anne!" diye ve uyandı aniden. Kız da açtı gözlerini korkudan."Neredeyim ben?" der demez Deniz'i gördü gözleri."İyi misin?" dedi Deniz'in gözünden akan yaşlara bakarak... Nerede olduğunu bile bilmiyordu. Ama bu kadar ağlamamak için kendini zor tutan ve asla ağlamayan Deniz'i görünce içini garip bir duygu kaplamıştı. Öfkeliydi ona, bağırıp çağırmak istiyordu. Ama donakalmıştı ikisi de o an. Ne diyeceklerini bilmiyorlardı. Uzun zaman geçmişti aradan. Ve onlar yine her şeye rağmen bir araya gelmişlerdi. Neydi bu? Kaderin bir oyunu mu? Yoksa daha çok acı mı çekmeleri gerekiyordu? Bilmiyorlardı. Tek bildikleri şuan yan yana olduklarıydı. .Şaşkındı Hazal. Gözyaşlarına dokundu adamın, sildi parmaklarıyla...Aşktı bu...
Kadınla, erkeğin arasındaki en büyük savaş, en büyük sevgi... En acı vereni, en mutlu edeni... Kolay değildi bir aşka sahip olmak. Sevmek değildi aşk. Karşılığı varsa aşktı bilirsiniz. Binlerce yıl anlatılanı da vardı, iki günde biteni de... Onların hikayesinde nasıl mı olacaktı? İnanın ki kimse bilmiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri
Teen FictionBir gün bir şehre bir yabancı gelir ve kader çarkı yeniden çevrilir. Hayattan aldığın her ödül senden bir bedel alırken kaderini değiştirebilir misin? Geçmişin gelecekle bağındasın, isteklerin uğruna ödeyeceğin bedellere hazır mısın? (Not: Bu kitapt...