Geçmişin Yüzü

101 6 1
                                    

"Oğlum olur da bir gün başıma bir şey gelirse diye sana bu mektubu Serhat Amca'n(Gamze'nin babası) olarak bırakıyorum, gerçekleri sadece baban ve Ferhat Aysima biliyordu. Biliyorsun biz polisiz onlar da bu yaşadığımız dönemler benim mesai arkadaşımdı. 12 Mayıs 1998 günü bize bir ihbar geldi. Bir kadın sahilde kendini bilmez bir halde dolanıyordu. Yanına gittiğimizde üstü başı dağınıktı, bu dağınıklığına rağmen çok güzeldi. Acaba istismara mı uğradı diye düşündük fakat öyle bir durum söz konusu değildi. Adının Serap Altınkaya olduğunu söyledi. Evet o senin annen. Onun sicil kaydına baktığımızda böyle bir kadın Ankara'da 3 yıl önce ölmüş gözüküyordu. O zamanlar dijitalleşme olmadığından dosyadaki kadının gerçekten annen olup olmadığını bilemedik. 3 yıl sonra ortaya çıkan bu kadına ne oldu ne yaşadı cidden çözemedik. Sanki dün o yangından çıkmış bugün onu bulmuşuz gibi davranıyordu. Annen oldukça sağlıklıydı, bilinci de yerindeydi. Baban onunla ilk gün bulduğundan beri çok ilgilendi,iş&ev buldu, annen de sadece onunla konuşuyordu, kimliğini baban ayarladı emin olamasak da annenin beyanı üzerine 3 yıl önce ölmediği kayıtlara geçti zaten kadının da yangında öldüğüne dair kesin bir sonuç yoktu, gaiplik kaydı vardı ve o yeniden Serap Altınkaya olarak hayata başladı. Babanla annenin bu süreçte birbirlerini tanımaları ve yakınlaşmaları oldu, sanki uzun süredir birbirlerine aşıklardı ve evlendiler bir müddet sonra. Sonra sen oldun. Babanla çok mutlulardı ama annen arada bir dalıp gidiyormuş baban böyle diyordu sana Boran dediği oluyormuş, kendine bir iki kere Sevda dediği de olmuş. Baban bunun üzerine şüphelenip doktora götürmüş. Doktor Alzheimer belirtilerini incelemiş ama annen oldukça zeki ve hafızası yerinde görünüyormuş. En sonunda yaşadığı bir hafıza kaybının arada böyle gitgellere neden olabileceğini söylemiş. Sonra baban annenin anlattığı yangını araştırmış. Serap Altınkaya hakkında gaiplik kaydı alınmış, evdekilerden anne&baba ölmüş ama Sevda adlı kız kardeş ise yaşıyor gözükmüş. Ve komple kül olan bir ceset daha çıkmış evden. Sevda'nın siciline bakmış Serdar Sertkaya ile evli ve Boran adında bir oğlu var gözüküyormuş. Ve kadın hakkında anneni buldukları sıralar kayıp ihbarı varmış. Baban bunları bize şok içinde anlatırken annenin Sevda olmasından korkuyordu. Bu yüzden konuyu araştırmayı bıraktı. Annen yangında hafızasını yitiren ve kendini kardeşi Sevda sanan Serap olabilir. Eğer Sevda, kaybolduğu gece hafızası yeniden yerine gelmiş Serap ise annen hem kardeşinin hem kendinin iki farklı hayatını yaşıyor olabilirmiş. Baban bunu annene anlatamadı, anlatsa ne diyeceğini bilemedi sen de vardın artık. Ve annen artık Serap Taşkıran'dı ve babanla birbirlerini çok seviyorlardı.
Tabi bir de annenin Sevda olma olasılığı da var. Ceset kime ait tespit edilemediği gibi annen iki yaşam sürmüş. Deniz, diğer kız kardeş galiba o ceset. Dikkat etmen gereken nokta Sevda'nın kocası da karısı Sevda'yı arıyordu baban bu konuyu inceledikçe anneni kaybetmekten korktu ve anneni gizledi zaten annen Serap Taşkıran'dı. Sevda'ya dair iz yoktu. Serdar Sertkaya da çevresi geniş bir iş adamıydı. Baban olur da bir gün başıma bir iş gelirse oğlum kendini korusun dedi ve sana anlatmamı istedi ben yaşlandım artık ve diğer sırdaş dostumuz Ferhat Aysima da Istanbul'a tayin olduktan sonra vefat etmişti malesef. Tek bilen ben kaldım ve seni yaralayanın Boran Sertkaya olduğunu öğrendiğimden beri bunu anlatmak için sana ulaşmaya çalışıyorum. Umarım bu geçmiş size daha fazla zarar vermez."
Evdekiler pür dikkat mektubun satırlarını dinlerken ne tepki vereceklerini bilemediler. Boran ve Deniz'in birbirlerine bakışları, donup kalışları... Ikisinin de geçmişlerinin son derece bulanıklığı annelerinin geçmişinin karmaşıklığına kadar iniyordu. Hazal'ın babasının ise Deniz'in babasıyla olan sırrı ve Istanbul'a tayinini istemesi boşa değildi. Geçmişteki iki sırdaş dost çocuklarının kaderini de birbirlerine bağlamış ve onları birbirine emanet etmişti aslında. Belki de Hazal'ın babası; Deniz Hazal'ı baloya götürürken tanımaktaydı.
Boran babasının Deniz'in ailesini neden yakmak istediğini de anlamıştı çünkü annesi babasının gözünde ilk yangında ölmemişti ve şimdi onları terk etmiş bir kadındı. Boran geçmişle ilgili şeyleri öğrenmek için Ceylan'a "Gitmeliyim." diyerek evden çıkmaya yeltendi. Deniz'e ilk kez "Her şey için özür dilerim, sen geçmişini öğrendin ben de öğrenmeliyim evde bir iz var mı bakacağım, seni ararım" diyerek veda etmek için elini uzattı. Deniz ve Boran ilk kez el sıkıştı. Aslında ikisi de ne yaptığının farkında değildi. Kafaları altüst olmuştu.
Boran eve girer girmez babasının çalışma odasına girdi, buraya daha önce hiç girmemişti. Tüm çekmeceleri karıştırdı, bir kutu buldu. Kutuda annesi ve babasının fotoğrafları ve mektuplar vardı. Boran kutuyu da alarak Denizlere koştu. Fotoğrafı direkt Deniz'e tuttu. "Annem annen miydi?" dedi. Deniz de kendi aile fotoğraflarından birini uzattı. "Annemdi." Sonra bir mektup açtı Boran. Annesinden babasınaydı.
"Hayatıma iyi ki girdin Serdar Sertkaya. Yangından sonra anne babasını yitirmiş umutsuz tek bir kızdım ben Sevda olarak. O gün sahilde seni tanımasaydım belki yangında değil ama ben de ölecektim. Tüm değer verdiklerimi kaybettim.Sonra sen girdin hayatıma bana umudun yeniden var olduğunu gösterdin. Seni çok seviyorum adam."
Selim atıldı söze polis olarak. "Boran'ın annesi kardeşinden hiç söz etmiyor, kendini Sevda sanan Serap muhtemelen. Böyle durumlarda kişi kendini unutur kaybettiklerinin yerini doldurmak, onu yaşatmak ister. Kendini kardeşi sanmış uzun süreli bir şok yaşamış gözüküyor, şoktan uyandığında ise Boran'ı Serdar'ı hatırlamamış çünkü o 3 yıl da geçse daha dün anne&baba ve kardeşini kaybetmiş Serap'mış. Ve amcamla tanışmış, Deniz olmuş. Bu kaldıralamayacak kadar büyük bir geçmiş. Ben ne diyeceğim bilemiyorum."

Hepsi yaşananlarla bir çözülme yaşıyordu. Geçmişteki tüm bağlar bir örümceğin ağ örmesine benzer. Avı ise bizizdir ya geçmişin bağlarını çözeriz ya da onlarda hapsolarak av olup boğuluruz. Işte Boran&Deniz&Hazal&Gamze de böyle geçmişin bağlarıyla birbirine bağlıydı ve belki de bilmedikleri daha bir çok sır vardı çözülmeyi bekleyen. Ne hissetmeleri gerektiğini de bilmiyorlardı artık. Nefret mi? Ne için? Mutluluk mu ne için? Kendi yaşadıklarını ve yaşattıklarını affedebilecekler miydi? Onu da kestiremiyorlardı. Tek istedikleri olan geleceklerini kurmakken önlerine daha geçmişten ne engeller çıkacak belirsizdi.
En azından bir sır açığa çıktığı için mutlulardı. Ne Sevda Sertkaya ailesini terk etmiş ne de Serap Taşkıran ailesini aldatmıştı. İkisi de bir bedende ayrı iki ruh olarak yaşamıştı. Bir bedene tek ruh sığardı normalde ancak bazen değişirdi sonuçlar; hayatın insanı ne kadar zorlayacağıydı önemli olan. O Altınkaya hem Serap olmuştu hem de Sevda. Bir yanı yanmıştı bir yanı hayata tutunmak zorundayken...
Arkadaşlar lütfen yorum atın kendi kendime yazıyor gibiyim.

SerseriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin