Okul Başa Bela

1.4K 57 12
                                    

Evlilik hayalleri iyi, güzel, hoştu tabi. Ama şöyle de bir gerçek vardı. Ara verdikleri okulda YGS denilen bir belada onları bekliyordu. Bu sınav Hazal'ın küçüklük korkusuydu. Liseden üniversiteye geçmek hem istemediği hem de zor gelen bir şeydi. Babası varken babasına son senem olduğundan yakınırdı. Annesi dersleri boşlamasını sürekli başına kakardı. O da çalışıyorum deyip odasına hapsolur, çalışan profili çizer, sevdiği romanları okur, Deniz'i stalklar, Mira'yla whatsappta okul magazini dedikoduları yapardı. Ama şu an o zamanlar çalışmadığı derslerden sorumlu olacağı bir sınava tabii kalacaktı. 3 aydır okula düzgün devam edememişti. Deniz'e bakınca onun da durumu Hazal'dan farksızdı. Ama matematik zekası bile YGS'de barajı geçeceğini garantilerdi ki fiziği, kimya bilgisi de kişiliğine aykırı olarak iyidi. Kötü desek yalan olurdu; sadece Türkçe ve paragrafları konusunda kötüydü. Oysa Hazal Türkçe'yi hallederdi ama matematik; xleriyle, çözülmez problemleriyle hep gafil avlardı. Sınavla uğraşmadan sporcu olmak istese de bir yanı hep hakim olmak istiyordu. Iyi bir sıralama ona şarttı ve kahrolası sınava sadece 17 gün vardı. Deniz de Hazal da yeteri kadar çalışmamıştı. Kabul etmelilerdi ki bu sefer kötü avlanmışlardı. Hazal daha ailesine yaşadığını bile söylememişti. Ne kadar garip bir hal içinde olduğunu o bile anlayamıyordu. Ertesi gün ilk işi teyzesigillere yaşadığını bildirmek olacaktı ki kıyamet koparacaklarına emindi. Sonrasında ise onları evleneceğine ikna etmek daha da zor olacaktı. Bundan emindi ve mahvolan hayatında bir de geleceğine yön verecek olan YGS'den sorumlu olacaktı. Hayat Hazal için acımasızdı. Ama Deniz her şeyi düşünmüştü ve özel hoca tutacaktı. Deniz'in kalitesiz hocayla işinin olmayacağından emindi. Tabi bundan Hazal da faydalanacaktı. Ne de olsa onunla aynı yere gitmesi gerekiyordu. Ikisi de çok zeki sayılmazdı ama iyidi seviyeleri. Tabi okula düzgün devam ederken durum böyleydi. Şimdi ise durum meçhuldu...
(1 gün sonra)
Okula yine motorla geldiler ama işte bazı olayların patlama anı gelmişti. Hazal'ın teyzesitle amcası okulda bekliyordu. Hazal, teyzesinin kocasını pek sevmezdi; soğuk biriydi ve onların yanında kalırken Hazal kendini sığıntı gibi hissediyordu. Bunda en büyük etken her ne kadar ailesini kaybettiğinde yardım etseler de iki tarafta aslında onu kendi hayatlarına sokmak istememişti. Amcasının eşi evinde istememişti, teyzesi ise iki çocuktan sonra kocasının bakacak durumda olmadığını söylemişti. Amcası Hazal'ı severdi, durumlar böyle olunca teyzesine Hazal için para yollamayı teklif etti ve sonuç olarak teyzesinde kalmıştı. Ruh halini ailesini kaybetmekle iyice bozmuşken bir de sığıntı gibi olmak ona acı vermişti. Dostları ve Deniz de hayatında olmayınca ölmek istemiş ve kendini boğazda bulmuştu. Sonrası malum Deniz sayesinde yeniden hayata başlamıştı.
Teyzesi ve amcası ona öfkeliydi. Deniz'de kaldığını duyunca ona orada amcası tokat attı ve hesap sordu. Hazal'ı  gözünden iki damla yaş aktı, ellerini iyice sıktı, çenesi sertleşmiş, gözleri keskinleşmişti. Amcası onu kolundan tutup sürüklemeye çalıştı. Hazal'a tokat attığını görünce Deniz yanına koştu. Amcasını itip Hazal'ın gözlerine baktı, yanağına elini koyup "İyi misin?"  dedi. Sonra amcasından hesap sorucaktı ki Hazal elini tutup geri çekti. Amcasının karşısına kendi dikildi.
"Ailemi kaybettiğimde perişan haldeydim ben. Sizse bunu bile fark etmediniz. Yüzlerce ilaç kullandım. En yakın arkadaşlarımı kaybetme noktasına geldim. Ben ailemi mezara gömerken siz benim kimde kalacağımın pazarlığını yapıyordunuz. Bir sığıntı gibi iki arada beni sürdünüz. Şimdi beni sahiplenip vurma hakkını mı elde ettiğini sanıyorsun? Bu adam olmasaydı, Deniz olmasaydı, şuan ben yaşamayacaktım. Ben sizden, biten hayatımdan ölüme sığınırken buldu beni. Eğer o olmasaydı, şuan ben boğazın sularındaydım. Duydun beni amca. Eğer üstümde hakkı olan varsa o Deniz'dir. Babamın emanetiyim diye para göndermek dışında ne yaptın söylesene! Ya sen teyze? Amcam para göndermese beni evine bile almayacaktın. Yazıklar olsun size tamam mı? Deniz sizden daha çok sahip çıktı bana, ailem oldu. Yine de sizi düğünüme beklerim. Yaza evleniyorum..." dedi Deniz'in elini tutarak. Hazal daha çok gönül alan bir konuşma yapmayı bekliyordu aslında ama o tokat onu sinirlendirmiş, öfke kusan biri yapmıştı. Amcası ve teyzesi sözlerini dinledikten sonra durulmuş, hatalarını anlayarak başlarını eğmişlerdi. Birbirlerine gitmek için işaret verdiler. Teyzesi dönüp "Umarım mutlu olursun Hazal" dedi. Işte artık Deniz'den başka gerçekten kimsesi kalmamıştı Hazal'ın.Deniz ise elini daha da sıktı.
"Ben hep yanında olacağım. Sakın üzülme tamam mı? Sen o tokatı hak etmedin. Onu hak eden onlardı. Sen ailen dışında da ne sorunlar yaşamışsın. Neden anlatmadın Hazal? Ben sana çok geç kalmışım. Kendimi asla affetmeyeceğim..." derken Deniz, Hazal Deniz'in yüzünü avuçlarının içine aldı. Yere çöktüler. Deniz alnını  Hazal'ıb alnına dayadı. Daha sonra sarıldı. Ikisinin de gözleri sulandı. Okula değil ama müdüre ve bazı hocalara madara oldukları gerçekti. Enes Hoca da onlardan biriydi. Yanlarına gelip onları ayağa kaldırdı. Müdürün duymayacağı şekilde "Siz birbirinizi ne olursa olsun kaybetmeyin" deyip Deniz'in omuzuna hafifçe vurdu. Sonra uzaklaştı. O ilişkilerine yabancıyken bile hallerine üzülmüştü.
Zaten kendilerinden başka kimseleri olduğu söylenemezdi. Tabi bir de mafya sorunları vardı ama o bu sıralar ortalıkta yok gibiydi. Anlaşılan şu ara tek sorun olarak YGS kalmıştı. O da tek başına yeterdi...
                    .........
Ertesi gün tuttukları hoca ile özel derslere başladılar. Oldukça zeki bir adamdı. Genç ve yakışıklı olmasından da olabilir Deniz pek ısınamadı fakat başarısı iyi olduğundan ses etmiyordu. Ama Hazal da adamda bir gariplikler hissetmişti. Ders anlatırken Deniz ile de Hazal ile de kesişmekten gözlerini kaçırıyordu. Alnı genelde gergin, kaşlarını keskinleştirmiş bir vaziyette, ellerine mimiklerine yön vermek için fazlasıyla kullanan ve çok kıpırdayan, konuşurken yutkunan, saçını geri doğru atıp, dudaklarını konuşurken diliyle ıslatan bir tipti.vVe konu arasında onlara aileleritle ilgili sorular sorması da Hazal'ın dikkatinden kaçmadı. Dost olmaya çalışan bir tip miydi yoksa onlar hakkında bir şeyler mi öğrenmek istiyordu emin değildi Hazal; tek bildiği onda şüphe uyandıran ve beğenmediği bir şeyler olduğuydu. Deniz'i de tedirgin etmek istemiyordu. Mafyatik olayları bir süredir atlatmış görünüyordular. Ama bu şüphe de onu içten içe yiyordu.
Akşam üstü okuldan gelince matematik dersleri vardı. Masanın başına oturduklarında Alper Hoca'nın beyazdan buzumsu maviye inen bir gömlek giydiğini, alnına koyduğu siyah dikdörtgen güneş gözlüklerini, sıkılmış vaziyette bir şey bekler gibi kolunda incelediği mavi renkli spor saatiyle bir uyum içinde beklediğini fark etti Hazal. Ama hali bugün daha garipti. Parmaklarıyla çok oynuyordu. Hazal bir şey olup olmadığını sorduğunda ne olabileceğini, hiçbir şey olmadığını söyledi. Deniz ve Hazal da okuldan yeni gelmişti ve açtı aslında. Deniz tost ve meyve suyu yapacaktı. Hocaya da sorduğunda "Neden olmasın?" yanıtını aldı. Saatine çok bakması Hazal'ı şüphelendirmişti. Ama ne olduğunu ilk sorduğunda yanıt vermediğinden yeniden sormadı. Deniz'e de şüphesini söylemedi. Deniz mutfağa hazırlığa gittiğinde meyve suyu kalmadığını markete gidip hemen geleceğini onların başlamasını söyledi. Alper Hoca'nın yüzüne bir gülümseme geldi. Sanki böyle bir hamle bekler gibiydi. Biraz ders çalışmaya başladıklarında Hazal yanında kahve içiyordu."Üzgünüm Hazal bunu yapmak zorundaydım." dedi. Hazal "Neyi?"diyemeden bayılmıştı. Ve yine olan olmuş yeniden kaçırılmıştı. Bu sefer planları gerçekten sağlamdı ama yine de Hazal şüphelerinde yanılmamıştı. Bir gariplik olduğunu sezmiş ama Deniz'e söylememişti. Uyandığında bir dağ evindeydi. Elleri ve gözleri bağlıydı.
"Kimse yok mu?İmdat.!!" diye bağırdığında eskiden kulağına tanıdık gelen o unutamadığı ses ilişti.
"Sakin ol Hazal Aysima.Oyun yeni başlıyor...Bu sefer kurallar benden.Piyonlar sizden.."

SerseriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin