"Evet?" dedim soru sorarcasına. Başımızda dikilmesinin bir sebebi olmalıydı.
"Bugün burada oturmak istiyorum." Dudaklarını nazlı bir şekilde büküp kirpiklerini kırpıştırırken verdiği cevap beni tiksindirmişti. Hala kısık, bana tehditkar gelen gözlerle bakıyordu. Burası iyice liseye dönmüştü.
"Üzgünüm burası dolu."
Olabildiğince tepkisiz bir yüz ifadesiyle cevap vermiştim ve bunun onu çıldırtacağını biliyordum. Böylelerini her zaman ilk bakışta tanırdım. Bakışlarımı elinde yiyecek dolu tepsiyle bir adım gerisinde bekleyen iki kıza çevirdim. İkisinin de gözleri irileşmiş, şaşkınlıktan hafifçe aralanmış dudaklarıyla balıklara benziyorlardı. Gülmemek için dudağımı ısırdığım sırada konuşmaya başlayarak dikkatimi kendisine çekmeyi başardı.
"Burada oturmak istiyorum ve ben ne dersem o olur."
Sesini yükselterek ellerini masaya koyduğunda, yaklaştırdığı yüzüne kafa atmak istedim. Kabus görüp görmediğimi anlayabilmek için bir an aklımdan kendimi Cleo'ya çimdikletmek geldiyse de yapmadım.
Uğultuların bıçak gibi kesildiği yemekhane, ergenlerin doluştuğu okulumun yemekhanesini hatırlatmıştı bana.
"Burada her istediğini yapabileceğini mi sanıyorsun? Günaydın. Sen fahişelik yapmak için el konulmuş bir sürtükten fazlası değilsin, bana emir veremezsin."
Gözleri faltaşı gibi açılmış kızdan bakışlarımı çekerek etrafımdaki dilini kedi yutmuş koyun sürüsüne çevirdim.
"Hepiniz kendinize gelseniz iyi olur. Burası tatil yaptığınız bir otel değil. Açık büfe yemekler, mağaza dolusu kıyafetler, rahat yataklar kaçırıldığınızı ve bu adamların sizi mal yerine koyup para için her gece pazarladığını unutturmasın. Bu kadar karakterinizden ödün vermeyin. Tabii eğer karakter denen bir şey sizde mümkünse."
Son sözlerimi ayağa kalkarak bitirdim ve duvara yaslanmış halde beni izleyen yeni korumam Erdinç ile göz göze geldim. Anlam veremesem de, nedense benimle aynı fikirde olduğu izlenimine kapıldım.
Çatalımı usulca masaya bırakarak yemekhanenin çıkışına ilerledim. Erdinç gölge moduna girmiş beni takip ederken daha bu sabah teslim edildiğim esmer adam yolumu kesmişti.
"Güzel konuşmaydı. Irina bazen hak etmiyor değil hani."
Bakışlarının omzumun üzerinden ela gözlü esmer kıza odaklandığını gördüm.
"Çok hırçınsın. Senin için iyi para ödeyecek birçok adam tanıyorum."
Parmaklarına saçımın ucunu dolayarak oynamaya başladığında, mide bulantımı yok sayarak elini sertçe ittirdim. Mide bulantımı ikiye katlayacak kadar sevimsiz bir şekilde güldü.
"Cleo, Nehir, Gizem. Hazırlanın. Bu gece oldukça yoğun olacaksınız."
Bakışları arkamdaki sandalyelerde bedenen donmuş olarak oturduklarını tahmin ettiğim kızlardan bana geri döndü ve fısıldadı.
"Ve sen."
Sonra arkasını döndü ve ben tek kelime bile etme fırsatı bulamadan gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOREL
Storie d'amoreROMANTİZM'DE #20 Sevgi dolu bir insandım ben, birkaç kez ölmeden önce. Neşeli ve hatta renklere sahip... Şimdi ise beni avlamak isteyen, yatağımın altında gizlenen canavarlarla boğuşuyorum. Hayatta kalmak ve sınırlarımı korumak için her canavarın da...