Endişelenmemi gerektiren konuları not aldığım zihnimin kara tahtasına boş boş baktım. Burnuma dolan buram buram bilinmezliğin getirdiği korkuya mı, Kaya’nın sesine yansıyan saf acıya mı, yoksa iç organlarımın yer değiştirmesine sebep olan gerilime mi öncelik vermeliydim? Kararsızlıkta yüksek lisans yapmış olmamı saymaz isek şu ana kadar iyi bir iş çıkarmışım gibi geliyordu. Ah, bir de cesetlerin üzerini karalayıp görmezden gelirsek.
Güvende sayılırdım.
“Bir katil ile birlikteyken ne kadar güvende olabilirsen, o kadar güvendesin işte.”
Gözlerimi kapatarak Kayla’nın sesini bastırmaya çalıştım. Zihnimde dönüp dolaşan, kararsızlığın cansız renklerine bulanmış soruların kuyruklarını birbirine bağladım.
“Sana olan güvenin nasıl sarsıldığını hala anlayamadım.” diye mırıldandım zihnimdeki ilk sorudan başlayarak. Çatık kaşlarıma iç geçirdi.
“Şöyle ki, kaçırdıkları kızın –yani senin- bir şeyler görmediğinden emin olduktan sonra gitmem gerekiyordu. Anlaşma buydu. Kız bir şey görmediğini iddia etti.”
“Akıllı kızmış.” diye mırıldandığımı duyunca gülümsedi.
“Kız bir şey görmediğini iddia etti ama ben kaldım. Kız ilk iş gecesinde önce müşterisini ve sonra korumasını ne olduğu belirsiz bir cisimle bayılttı ve kaçtı. Her nasıl olduysa onu buldum, teslim ettim. İkinci iş gecesinde müşterisinin yüzünü yeniden şekillendirdi. Fuhuş kısmından uyuşturucuya aktarılan kız bardaki ilk gecesini nasıl olduysa sorunsuz bitirdi ve bu üst düzey yöneticileri az da olsa tatmin etti, umutlandırdı.”
Zihnim hareketlendi. Savaş’ın mavi gözleri zihnimin loş ışığında titreşti.
‘Bardaki ilk iş gecem o kadar da olaysız geçmemişti aslında ama.’
“Sonra kız yeniden sorunlar çıkarmaya başladı. Yemekhanedeki kız kavgasını başlatarak beni bile şaşırttı. İkinci iş gecesinde barda, düzeltiyorum ve altını çiziyorum benim barımda, benim odamda bir cinayete karıştı.”
Sözünü kestim.
“Ben yapmadım demiştim!”
Dudaklarını ‘her neyse’ dercesine büktü ve omuz silkti.
“Kız işe yaramazdı. Ne yatakta iş görüyordu, ne uyuşturucu satabiliyordu. Çok şey görmüştü. Sonra bir de cinayete karışmıştı. Başa bela olması kaçınılmazdı.”
Buz mavisi gözlerini gözlerime dikti.
“Başa bela olman kaçınılmazdı. Yok edilmen gerekiyordu.”
Yutkundum.
“Ve Kaya Dinçer. Umursamaz bir katilin hayırseverlik yapacağı tutmuştu. Bir yardım kuruluşuna yüklü bir miktarda para bağışlamıyordu. Bir evsize yardım etmiyordu. Hayır. O nedense bu başbelası kızı ölümden kurtarmıştı. Çok tuhaf, değil mi?”
Yatağa çöktüm.
“Sana güvenmemeleri benim yüzümden.”
Omuz silkti.
“Kısmen.” Balkonun kapılarını yeniden açarak soğuk rüzgarı davetkar bir tavırla kucakladı. “Gidebilirdim. Ya da kalsam dahi seni defalarca kurtarmayabilirdim. Bunlar benim seçimlerimdi.”
Sessizleştim. Ne diyebilirdim? Ne denebilirdi ki zaten?
“Bir şey söyle. Ne olursa. Aklından ne geçiyorsa. Sessizliğin başımı ağrıtıyor.”
“Teşekkür ederim, her şey için.”
Başını iki yana salladı.
“Teşekkür etmeni istemiyorum.”
“Üzgünüm.” diye mırıldandım. Üzgündüm. Baştan sona attığım her adım yanlışlığın bataklığındaydı ve ben içine çekiliyordum.
“Üzgün olmanı da istemiyorum.”
Sonra ağzından yanlış bir şeyler kaçırmış gibi sessizliğe gömüldü. Rüzgara veda edercesine gülümseyip balkon kapısını örttü ve yatağın sağ tarafına, benden olabildiğince uzağa uzandı. Bu gecelik soru-cevap ve sohbet kotamızı doldurmuşuz gibi görünüyordu. Zihnimde sürünen sorulardan bazıları hala çaresizce ait oldukları cevapları arıyordu. Onlara bu gece bulamayacaklarını fısıldamalı mıydım?
Yatağın sağ köşesine tırmandım ve bana dönük sırtına fısıldadım.
“Babamın katili olmadığın için memnunum. Seni böyle hatırlamak istemiyorum.”
İçine hapsolduğumuz kirli hayattan beni kurtarmak için vazgeçmeyen bu adamı geçmişindeki tüm hatalarına rağmen iyi hatırlamak istiyordum. Kanlı ellerine rağmen.
Uyumam, yarının getireceği tüm iyi ve kötü şeyler için enerji toplamam gerekiyordu. Ama istemiyordum. Gözümü açtığımda aydınlık yeni bir gün yerine, yeni bir sorun yumağının arasında uyanmaktan korkuyordum.
Kayla’nın fısıldayan sesi zihnimi doldurdu.
“Gözlerini açık tuttuğunda kabuslardan uzak kalabilirsin. Ama güneş sonunda doğacak ve karanlık elini eteğini gökyüzünden çekecek. Bunu erteleyemezsin. Yeterince uzağa kaçamazsın. Şimdi uyu. Ve uyandığında sırtın her şeye rağmen dik dursun.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOREL
RomansaROMANTİZM'DE #20 Sevgi dolu bir insandım ben, birkaç kez ölmeden önce. Neşeli ve hatta renklere sahip... Şimdi ise beni avlamak isteyen, yatağımın altında gizlenen canavarlarla boğuşuyorum. Hayatta kalmak ve sınırlarımı korumak için her canavarın da...