Bölüm 15

261 25 1
                                    

Ne zamana kadar öylece Jongin'e baktım bilmiyorum. Ama cevap vermek istemedim. Beni eve bırakmasını dileyerek suskunluğumu sürdürüm uzunca bir süre daha. Ve en sonunda derin bir nefes verip arabayı bilmediğim bir yerlere sürdü. Yani, bir yere kadar bilmediğim bir yer. İlerledikçe sokaklar tanıdık gelmeye, nereye gidiyoruz sorusu beynimde cevabını bulmaya başladı. Haneul'ün evine gidiyorduk. Jongin beni ona emanet edecekti. Ama bunu istemiyordum. Şu an yanımda olmasını istediğim son kişi Haneul olabilirdi.

"Beni indir."

"Saçmalama."

"İndir dedim Jongin! Anlamıyor musun? İstemiyorum. Kaderimin seninle kesişmesini istemiyorum. Seninle olmak istemiyorum. Sana bağlı yaşamak istemiyorum!"

"Peki ya kime bağlı yaşamak istiyorsun? Ne olduğu belirsiz Changmin'e mi? Onu beklerken çürüyüp gideceksin! Oh... Yoksa Joonmyeon'a mı bağlı yaşayacaksın? Sana acı verici gerçeği tekrar hatırlatmamı ister misin, o Yifan'a aşık... Hem de senelerdir. Hiç sana o gözle bakmadı. Onun için ben neysem sen de oydun. Ve ne var biliyor musun? İn, in ve Joon'a koş. Eminim kollarını açmış seni bekliyordur."

"Aptalın tekisin."

"Gerçekleri söylemiş olmam canını yakıyor. Ama kusura bakma Luhan... Şu hayatta benim gibi seni sıkı sıkıya saracak başka bir insan yok. Bunu anlaman gerek."

"Sana güvenmiyorum."

Arabadan inip bir taksi çevirdim ve eve ilerledim. Jongin umrumda değildi. Ne yapacağımı biliyordum. Bana neyin iyi geleceğini çok iyi biliyordum. Ve eve gidip sadece acımı yaşamak istiyordum. Yalnız başıma.

***

JONGIN

Luhan arabadan indikten sonra sinirle Joonmyeon'un evine sürdüm. Hala nasıl olabiliyordu da benimle olmak yerine Joonmyeon'la olmayı tercih ediyordu? Aklıma yeni yeni dolan Haneul'ün sözleri kalbimdeki pişmanlık tohumlarını yeşertmekle kalmamış, tıpkı çocuk masalındaki fasülye tohumu gibi bir anda gökyüzüne kadar uzatıvermişti.

Kalp, bazen ait olduğu kişiyi bulurken çok uzun yollardan geçer. Senin yapman gereken sabırla onu beklemek. Eğer sen onu sıkboğaz edersen, o sana belki de asla gelmez. Peki ya sen Jongin? Luhan sana gelmezse... Yine böylesine mutlu olabilir miydin?

Uzunca bir süre düşünmüştüm ve sonra cevap vermemeye karar vermiştim. Ama hepimiz biliyorduk, ben Luhan'sız bir eksiktim. Keskin bir u dönüşünden sonra son sürat ezbere bildiğim yollardan geçtim. Luhan'ın evinin önünde durdum. Tanıdık iki araba daha vardı ama kimin olduklarını önemsemedim. Kapının hemen yanındaki pencereden içeri bakmaya çalıştım ama perdenin arasında sadece uzun bacaklar görebilmiştim. Changmin mi diye bir düşünmeden edemedim, eğer bu olanların üstüne geldiyse kaderlerimizin kesiştiği yolun tam üstüne kendi ellerimle onu koymuş gibi olmuştum. Ama elbette o değildi. İçeridekinin Chanyeol'ün arkadaşı olduğunu anlamam az bir zamanımı aldı. Suratını hatırlayamadığım oğlan Luhan'ı baya etkilemişe benziyordu. Bir anda açılan kapıyla yerimden sıçradım.

"Ben de Luhan avukatsız gezmez diyordum. Meğersem kapı dinletiyormuş."

"Ne?"

Luhan'ın masum sesini duyduğumda, ağlamış olduğunu fark ettim. Kimin yüzündendi? Şu an kapıda gereksiz gereksiz konuşan Kyungsoo'nun mu, Yifan'a aşkını ilân etmiş Joonmyeon'nun mu yoksa arabada ona aptalca sözler sarf edip kalbini kıran benim mi? Hangimizin yüzünden akıtmıştı değerli incilerini yine benim miniğim?

"Benim Luhan... Özür dilemeye geldim. Arabada olanlar için... pişman olmayacağımı düşünmüştüm ama sen indikten hemen sonra kalbimi öyle bir his sardı ki, senin yabancı olmadığın hisler. Bugün muhtemelen depoda yaşadığın o hisler sardı bedenimi. Ben de... Sana sarılmak; kokunu duymak istedim. Tıpkı senin bir başkasından umduğun gibi."

OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin