Bölüm 13

245 30 2
                                    

"Dikkatli ol Changmin, Haneul dedi ki şu aralar hayatımızda kötü bir şeyler yaşanabilirmiş. Jongin'le karşılaşırsan da aynısını söyle."

"Ona niye bu kadar iyi davranıyorsun? Fotoğrafları sana getirmedi."

"Ama onları kanıt olarak polise götürdü."

"Bir şey demeyeceğim. Hoşçakal öpücüğümü verirsen..."

"Uzat yanağını."

Dudaklarımı büzüp yanağına sesli bir öpücük bırakmayı kurgulamışken, birden bana doğru döndü ve dudağına bir öpücük bırakmış bulundum. Bunun üstüne şokla geri çekildim, hayır ilk öpücüğüm değildi ama onu dudağından öpmek pek de istediğim bir şey değildi yani. Göz kırpıp asansöre ilerledi.

Bu onu son görüşümdü, ondan sonra Changmin bir daha dönmedi. Veda öpücüğü müydü benden istediği emin olamadım. Ama pişmandım, ona verdiğim değeri açıklamak için yeterli zamana sahip olmama rağmen bunu yapmadığım için. Evin içinde kaçıncı turumu attığımı bilmez bir haldeyken kapı çaldığında bir haftanın sonunda Changmin'in döndüğünü düşünüp heyecanla kapıya koştum. Kapıdaki Jongdae yüzümdeki hayal kırıklığına şaşırmış olacak ki eeeh gibi bir ses çıkardı.

"Bizi gördüğüne sevinmedin herhalde?"

"Hayır... hayır. Sadece birini bekliyordum. Uzun zamandır."

"Minseok, meleğim içeri geçsene. Luhan bugün fazla bir tuhaf."

Jongdae bilmiş bilmiş konuşup içeri geçtiğinde tuhaf hissettim. Önceden tuhaf hissetmiyorum ama onun cümlesinden sonra cidden tuhaf hissetmiştim.

"Bir sorun mu var Luhan?"

Minseok yumuşak bir sesle konuştuğunda gülümsemeye çalıştım.

"Sorun var... ve Jongdae polis olduğu için bana yardım edebilir sanırım."

İkisi de pür dikkat beni izliyordu. Ama telaşlıydım, onlara güvenebileceğimden hala emin değildim. Ya onlar da Kyungsoo ve Chanyeol'ün tarafında ise, düşüncesi beynimi ağrıtıyordu.

"Changmin'i biliyorsun."

"Senin doktor."

"O-o bir haftadır yok. Eve uğramıyor yani... O asla böyle bir şey yapmazdı, saat tam sekizde kapıda olur, sekizi on geçe de sofraya oturmuş beni beklerdi ama... ama... yok. Bir haftadır sekizi on geçe masada oturup bekliyorum. Ama o gelmiyor."

"Sen de sekizi yirmi geçe bekle o zaman."

Jongdae umursamazca bir espri yaptığında Minseok onun koluna vurdu.

"Bu ciddi bir durum Dae. Kendine gel lütfen."

"Tamam... En son ne zaman gördün?"

"Uhm... Geçen hafta Salı. Hastaneye gitti, hastalarını kontrole gitmişti yani. Yalnız kalan bir hastası vardı, kimsesi olmadığı için sürekli onun yanına vakit geçiriyordu."

"Bu kişinin ismi ne, hastalığı ne biliyor musun?"

"Evet! Anlatırdı her akşam. Jung Yunho, kanser hastası. Akciğer kanseri."

"Senin için araştıracağım."

"Teşekkür ederim Jongdae."

Bütün akşam boyunca Minseok'la muhabbet etmiştim. Jongdae ise kocasına aşık bakışlar atmaktan sorularımı bile yanıtlayamamıştı. Gerçekten şanslılardı, bu dünyada böylesine bir aşkı bulmak zordu. Hatta imkansızdı ama onlar imkansızı başarmışlardı. Ve bunu böylesine mükemmel devam ettirmeleriyse daha büyülü geliyordu. İmrenmeden edemedim ne yalan söyleyeyim. Joonmyeon'la böyle bir çift olamayacağımızı hatırlamak beni üzmüştü.

OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin