Bölüm 14

233 26 5
                                    

Hala kendimi affedemiyordum. Changmin benim yüzümden uzaklarda bir yerlerde Chanyeol'ün psikopat ailesinin bir üyesiyle baş başaydı. Jongin'in salonumun ortasında oturmuş tuhaf fikirler ortaya atıyor oluşu da delirecekmişim gibi hissettiriyordu. Akıl hastanesine daha önce yanlış teşhis yüzünden kapatılmıştım ama şimdi tam da şu dakikalarda gerçek, tescilli bir deli olarak kapatılabilirdim.
Salonumda oturmuş ne yapmamız gerektiğini konuşan insanları dinlemek istemiyordum. Jongin onlardan sadece biriydi ama onun fikirleri beni iyice üzüyordu. Dediğine göre Changmin, Chanyeol'ün arkadaşıydı ve beni kullanmıştı. Ama öyle olmadığını biliyordum. Changmin'in gözleri içindekileri yansıtıyordu her zaman. Bana olan duygularının gerçek olduğunu biliyordum. Jongin ısrarla kurduğu cümleyi gün içinde yüz milyonuncu kez söylediğine alayla güldüm.

"Luhan, o çocuk kötü biriydi. Şimdi de iş birliği yaptığı adamlarla kaçtı. En başından beri ona güvenmemeliydin."

"Demek güvenmemeliydim. Kime güvenseydim?
Sana mı? Hani... Shi Xun'un fotoğraflarını beni kurtaracağını bile bile getirmeyen sen.
Ya da Chanyeol'le bir olup beni akıl hastanesine kapatan patronuma?
Ama en çok da... Hayatımın en büyük darbesini aldığımda beni kollarımdan tutup buradayım demeyip de beni yüzüstü bırakan Jongdae'ye güvenmeyi düşünüyorum.
Size güvenmeli miydim? Yoksa her zaman beni koruyan, o hücrede her gün yanıma gelip bana güç veren Changmin'e mi?"

Üçü de suçluluk duygusuyla bana baktığında tekrar gülüp odama çıktım. Arkamdan gelen ayak sesleri kime aitti bilmiyorum ama muhtemelen özür dilemek için geliyordu. Düşüncelerimi sonunda dışa vurmak beni öyle rahatlatmıştı ki; ama rahatlattığı kadar da rahatsız etmişti. Özellikle Joonmyeon'a karşı.

"Luhan..."

Joonmyeon'un pişman sesini duyduğumda arkama döndüm.

"Konuşalım mı?"

"Elbette."

Yatağıma doğru ilerledim. Joonmyeon derin bir nefes bıraktığında yanağına düşen yaşı gördüm. Bu sahne öylesine acıtmıştı ki... sevdiğim adam benim yüzümden ağlıyordu. Onu kolundan tutup yanıma oturttum.

"Ağlama Joon-ah..."

"Özür dilerim Luhan... Gerçekten... Neden sana değil de Chanyeol'e inandığımı anlamlandıramıyorum. Yani senin masum olduğun gerçeğini en iyi ben biliyordum ama o an elindeki belgelerle konuşunca ben de... Yalanlarına kanıverdim. Çabalamadım, kesinlikle seni oraya tıkmak için çabalamadım. Sadece Chanyeol bana onu içeri atacağım, Luhan dışarıda dolanamaz gibi şeyler saçmaladığında... ona izin verdim. İlk başlarda benimle çok iyi konuşuyordu yani demek istediğim kibardı sana hakaret etmiyordu aranızın düzgün olduğunu söyledi. Kyungsoo da ona bu konuda dargın olduğunu söylüyordu. Sen de uyuyordun ve ben kime inanacağımı bilemedim. Nereye gitsem, gerçekleri öğrenmek için, orada Chanyeol vardı. Ben de aptallık yaptım. Ve inandım ama köpek gibi pişmanım. Özür dilerim Luhan... Umarım beni affedebilirsin."

"Joonmyeon-ah... sana içimi döktüğüm o gün, neyi fark ettim biliyor musun? Sen bana yapabileceğin en acımasız şeyi yapsan da, ben seni yine affederim. Yine yanında olurum. Çünkü ben... ben..."

Beklentiyle gözlerimin içine baktı. Söylememi bekliyordu, ama emin değildim. Bunu yaparsam onunla olan arkadaşlığımı kaybetmeyi korkuyordum.

"Çünkü ben sana değer veriyorum. Sana, Jongin'e, Yifan'a, bir de şu aşağıda oturan baş belalarım Yixing, Tao ve Baekhyun'a elbette. Her ne kadar beni terketse de Jongdae'ye de veriyorum o değeri. Siz sahip olduğum tek ailesiniz. Bu yüzden sizden sizden vazgeçmem, vazgeçemem."

OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin