Bölüm 21

196 25 7
                                    

"Sana inanamıyorum."

Joonmyeon yüz bininci kez tekrarladı. Pişmandı, ama daha da önemlisi sinirliydi.

"Neden görüştün?"

Diye sordu Yifan Jongin'e. Herkes benim tarafıma geçivermişti. Haneul bile benim Jongin'i aldattığıma inanmıştı. Ama kimse Jongin'in böyle bir şey yapmasına olanak vermemişti.

"Kafam karışıktı."

"Hangi konuda acaba?"

Jongin'i anlıyordum. Gerçekten... o zaten ilk aşkının kardeşim olduğunu bana itiraf etmişti. Tabii ki kafası karışacaktı. Hem benimle kalmak zorunda değildi. Kaderi değiştirmekle uğraşabilirdi. Sehun'la olup, hep hayal ettiği hayatı yaşayabilirdi. Bu kesinlikle bana karşı yapılmış hata sayılmazdı. Beni üzen şey... onun duygularına karşılık verilmemesiydi. Sehun onu az önce bir daha Luhan'ı üzemeyeceksin, onu senden koruyacağım diyerek gitmişti. Ve ben Jongin'in gözlerindeki hayal kırıklığını en derin köşelerimde hissettim. Neden? Diye düşündüm bir an. Neden ben? Chanyeol'le, Kyungsoo'yla, Sehun'la, Jongin'in amcasıyla... hepsiyle karşı karşıyaydım. Sehun beni koruyacağını söylese de... Jongin ile olacaktı. Ve daha sonra... Karşıma geçecekti kaderim. Kim kazanabilir ki zaten sonra? Kim galip gelebilir kaderine?

"Özür dilerim... gerçekten benim kafam... çok karışık."

Ayağa kalktım ve odaya doğru ilerledim.

"Jongin, gel de uzan. Hastaneden yeni çıktın o koltukta oturmak bile yoruyordur seni şimdi."

Yatağın yorganını açtım, yastıkları düzelttim ve kendim için ayarladığım yeri gözlerimdeki yaşları geri göndermeye çalışarak kaldırdım. Tek kişilik bir yatak haline getirdim çünkü bu olaydan sonra yüzsüzce Jongin'le uyumayacaktım... umarım.

"Luhan, bizimle geliyorsun. Burada kalmana izin veremem."

Joonmyeon sinirle konuştu. Jongin bana baktığında içimdeki o kırgınlık yavaşça daha da belirgin hale geliyordu.

"Sehun bakar sana."

Diye söylendi Yifan. Ama kafamı salladım ve ikisini de reddettim.

"Siz gidebilirsiniz. Ben bakacağım Jongin'e. Hem... Önemli değil."

Haneul Joonmyeon ve Yifan'ı alıp kapıya doğru ilerledi. Bana doğru bakmadan önce Joonmyeon'a bir şeyler anlatıyordu.

"Akşam, ona git."

Diye söyledi. Kimden bahsettiğini anlamadım bile. Sorarcasına ona baktım.

"Ona git ki... kaderinizin ilk adımını at. Seni bekleyecektir. Seni almak için geldi. Seni almadan kimseyi bırakmayacak."

***

Ne yapacağımı şaşırmış halde, kapının önünde bekliyordum. Haneul, Chanyeol'den mi bahsetmişti? Yoksa ben mi yanlış anlamıştım? En sonunda cesaretimi topladım ve evden çıktım. Sahile gitmek aklımda yoktu. Ama onun beni orada beklediğini hissediyordum. Adımlarım gittikçe hızlanıyordu, bir an önce olacaksa olsun ve artık bitsin düşüncesinden midir... Bunalmıştım ne yalan söyleyeyim. Jongin'in bana yalan söyleyip, beni aldatması da son damlaydı sanki. İçim ağzına kadar dolu bir bardaktı ve o son damlayla taşmıştım. Tüm heveslerim akıp gitmişti. Umutlarım, mutluluklarım... Yalnız hissediyordum. Sanki şimdiye kadar yaşadığım her şey bir yalandan ibaretti. Denizin o korkutucu serinliği ve dalgalarının sesiyle vardığımı anladım. Etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Geçen seferki gibi oturup bekledim. Aklımdan geçen onca düşünce beynimi ağrıtıyordu ve denizin sesi bu ağrıyı iyice arttırıyordu. Evden çıkmadan önce ağrı kesici almadığıma pişman oldum bir an. Adım sesleri duyduğumda yana doğru döndüm. Sehun'u beklemiyordum. 

OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin