Bölüm 16

215 24 18
                                    

Evdeydim. Tek başıma, Jongin'i süpermarkette tek başına bırakmış gelmiştim. Aklımda binlerce şey dönüyordu. Changmin'in tehlikede oluşu beynimi yiyordu, Joonmyeon'un ellerimden kayışı kalbimi acıtıyordu. Üstüne üstlük Jongin benden ona gelmemi bekliyordu ama ben yaralı bir halde yolun ortasında kalmıştım. Yerde bitik halde oturuyordum. Her yer kan revan içindeydi. Görenim yoktu, duyanım desen hiç. Jongin'i bekliyordum umutsuzca sanki; ya da Changmin'i. Ben hep mi birilerini bekliyordum? Birilerinin beni hep mi kurtarması gerekiyordu? Acınası bir varlıktım işte. Kendi başına ölmeye mahkûm bir mahlukattım. Hak etmiyordum kimseyi. Ne Jongin'i, ne Changmin'i... Hele hele Yifan,Joonmyeon, Tao ve Yixing; hayatıma girmeden köşeden geçmesi gerekirken, takılıp düşüvermiş o temiz insanlar yani. Hiçbirini hak etmiyordum; hayır. Evet seviyordum ve iyi ki onları tanıdığımı düşünüyordum ama... Onlar burada olmamalılardı. Yani tam yanımda.
O anda kararımı verdim. Changmin'i kurtaracaktım ve kendimi verecektim onun uğruna. Chanyeol'ün istediği bendim. Onlar değil. Kyungsoo bunları hak etmiyordu mesela. Chanyeol'ün aptal aşk oyunlarını hak etmiyordu. Ya da... Baekhyun, Jongin ve diğerlerinin nefretini. O iyi bir insandı hep. Changmin hele, hiç değildi. Onun tek hatası beni sevmekti sanırım. Umarım şimdi bu kararından pişmanlık duyuyordur. Nefret ediyordur benden, umarım. Yoksa... Kendimi asla affetmem. Yani; demek istediğim onu kurtarmayı planlamadığımı bırak, aklıma bile gelmemişti. Joonmyeon yüzünden. Hoş şimdi Joonmyeon'a suç atıyor gibi olmayayım. O hayatımdaki en temiz insan. Hataları da olsa, ki zaten hatalarını yaparken bile benim iyiliğimi istiyordu.

Sonuç olarak... O gece kimseye haber vermeden Changmin'i bulmaya çıktım. İlk önce Kyungsoo'lara uğradım. Kapıyı çaldım ve açılmasını bekledim uzun süre.

"Ne işin var burada?"

"Seni özledim."

"N-Ne?"

"Duydun işte. Eski zamanlarımızı özledim ve geldim."

"Saçmalama git buradan."

"Özür dilerim... ama buna ihtiyacım var."

Derin bir nefes verdi ve beni içeri aldı. Yumuşak kalpli olduğunu söylemiştim daha önce. O hep bize karşı merhametliydi. Eskiden yani.

"Ne istiyorsun benden? Senden nefret ettiğimi biliyorsun."

"Çikolatalı pasta."

"Yüzsüz müsün Luhan?"

"Bugünlük evet Kyungsoo."

Gözlerini devirip mutfağa gittiğinde televizyonun önündeki telefonunu aldım. Tahmin ettiğim gibi şifresi yoktu. Kyungsoo, kimseden bir şeyini saklama gereği duymazdı. Arama kayıtlarına girdim ve en son aramasındaki Aptal Dev numarasını kaydettim. Geri yerine koyduğumda merdivenlerden gelen ses yüzünden yerimden sıçramıştım.

"LUHAN!"

"B-Baek... ödümü kopardın."

"Buradasın~ beni görmeye mi geldin?"

"Sizinle vakit geçirmek istedim."

"Bizimle?"

"Kyungsoo ve seninle."

"Ciddi misin?"

"Evet Baek ciddiyim. Gel de oturalım ayaklarım ağrıyor."

*

Kyungsoo'nun getirdiği pastayı bitirip ayaklandım.

"Eline sağlık. Gidiyorum."

Dedikten sonra Baek'in gözlerine kısa bir bakış atıp evden çıktım. Bunu yapmamın tek nedeni Chanyeol'e ulaşmaktı. Kyungsoo'yu kullanmış gibi olmuştum evet ama... yapmak zorundaydım. Numarayı aradığımda, üçüncü çalıştan sonra tanımadığım bir ses açtı.

OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin