***
JONGIN
Luhan'ın en yakın arkadaşı ve diğer uyuz olanları limana yanıma geldiklerinde şaşırmıştım.
"Seni merak ettim ben... Daha doğrusu Luhan seninle kalıyor diye duyunca ikinizi merak ettim. Özellikle Luhan."
ikimiz konuşurken Chanyeol denen de dışarıda duruyordu.
"Luhan burada, denizi izliyor. Bir de korktuğunu savunuyordu takıntılı manyak."
Hepimiz dışarı çıktığımızda Baekhyun, sanırım adı buydu, neşeyle Luhan'a seslendi.
"Han !"
ona doğru ilerleyecektim ama bir şeyler beni engelliyordu. Bir tuhaflık vardı. Luhan'ın bedeni soğuk suyla buluştuğunda Kyungsoo'nun ona doğru koştuğunu gördüm. Ama atlamadı, sadece baktı. Koşarak suya atladım. Neden bu kadar saat beklemiştim onu bilmiyordum. Ama sonunda onu hastaneye yetiştirmiştim, bitkin vücudunu sırtımda hastaneye taşırken aklımda dolanan tek şey Haneul'ün sözleriydi...
***
"Ondan uzak durmanı istemiştim ama... Onun sana ihtiyacı var Jongin. Senin onu kurtarman gerekecek. Onu koruyup, kollaman gerekecek... Ona sahip çıkman gerekecek. Yani... O senin kaderin. Onunla ol. Onu, kötülüklerden çıkarmak için ellerini tut."
***
"Seni kurtardım, Lu. Ne olur... Ne olur beni bırakma olur mu ? Ha-Haneul dedi ki sen benim kaderimmişsin. Seni yeni bulmuşken kaybedemem."
Sonrası benim için de karanlıktı.
Luhan'ın odasına bizi alacakları vakte kadar nasıl bekledim hatırlamıyorum ama, odaya girdiğimde onun beyaz yüzü içimde bir şeyleri kopardı. Neden böyle bir karar verdiğini düşünmekten beynim artık kullanılamaz hale gelmek üzereydi.
Aslında ne kadar düşünürsem düşüneyim onu anlamayacaktım.
Çünkü o acıyı çeken ben değildim.
Ona destek çıkıp geçecek diyebilirdim ama geçecek olan şeyi bilmiyordum.
Sen güçlüsün atlatırsın diyebilirdim ama atlatacağı şeyin büyüklüğünü bilmiyordum.
Üzülme, neşelen diyebilirdim ama yaşadıklarının kalbinde ne kadar derin yaralar bıraktığını bilmiyordum.Onun denize düşmanlığını da anlamıyordum.
Nasıl hayatına müdahale edebilirdim ki ?
Deniz benim her şeyimdi.
Annemdi, babamdı.
Hatta sevgilim denizdi benim.
Nereye gidersem gideyim, yine dönüp dolaşıp geleceğim evim denizdi benim.Zamanında anne ve babamla gemi kazasında beni kurtaran sonsuzluktu deniz.
O zamanlar küçüktüm tabii.
Beş yaşında masum bir çocuktum. Ailemle çıktığımız tekne turunda güvertede gördüğüm mutlu aileyi izliyordum. Ortalardan kaybolduğum için babamdan yiyeceğim dayak umrumda değildi. Ailenin en küçük oğlu o kadar mükemmeldi ki... Muhtemelen yabancılardı ve buraları gezmek için tekne turuna gelmişlerdi.
Babamın bana doğru geldiğini gördüm. Gözleri kan çanağıydı, yine soda içtiğini anneme kabul ettirmiş kafayı bulmuştu kesinlikle. Bunu kısa zaman önce fark etmiştim. O zamanlar ben de soda olduğuna inanırdım.
Tam o anda beklenmedik bir şekilde gemi bir yerlere çarptı. Babam kafasını demirlere vurduktan sonra yere düştüğünde şokla etrafıma bakıyordum. Gemi alev almıştı ve herkes kaçışıyordu. Güverteye doğru koştum ve benden büyük birilerine ulaşmaya çalıştım. Ama büyük bir patlama sonrası, kendimi denizin içinde bulmuştum. Yapabildiğim tek şeyi yaptım. Çırpındım. Ölümün ne olduğunu bile bilmiyordum. Gözlerim yavaşça kapanırken uyuyacağımı düşünüyordum.
Şans her zaman benimle olmasa da o gün benimleydi. Gözümü açtığımda bir kayıktaydım ve karşımda Haneul vardı. Duâ ederken ağlıyordu. Bana baktı ve gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ocean
FanfictionSenelerce tutkunu olduğum o sonsuz mavilik, tüm hayatımı dalgalarına katıp götürdüğünden beri tek korkumdu. Bu korkumu yenmek istesem de o, beni gittikçe bitirmeye devam ediyordu. Şimdiyse tek kurtuluş yolum o sonsuzluğun derinliklerinde kendini bul...