BİR KARTAL GİBİ UMUT ETMEK Bölüm 40

33 40 0
                                    

11

Nuh çok önemli bir parçasını geride bıramıştı. Hacer de hayati bir parçasını Nuh'da bırakmıştı.

Nuh, gözyaşlarını sildi. Bir salaklık yaptığını düşünüyordu. Yolun kenarına kör kör yanan sokak lambaları vardı, uzun aralıklarla... bazıları kırıktı ve hiç yanmıyordu,

Yağmur gücünü arttırdı. Nuh da adımlarını hızlandırdı.

Geceyi nerde geçirebileceğini düşünmeye başladı. Bu durum Hacer'le konuşurkenki cesaretle ettiği laflara hiç benzemiyordu. Ürkmüştü. Şaşkındı. Islanıp üşümüştü. "Eve geri mi dönsem? Yoksa Hacer'lerde mi kalsam?" Okulun resim atölyesi aklına geldi; ama daha çok yürümesi demekti bu, en az yarım saat.

Yokuşun sonuna, düzlüğe geldi. Bir sağına baktı, bir soluna. Asfalt yol bomboştu; aklı olan bu havada dışarı çıkmazdı. Evden aceleyle çıkarken şemsiye almayı akıl edememişti.

Montu da su geçiriyordu. Rüzgar da vardı.

Çift şeritli yolun karşısına geçti. Kaldırımda ileriyordu, şehir merkezine doğru. Bir yanı denizdi, ama deniz ilerdeydi. Kayalıkların gerisinde. Kayalıklara gitmeyi düşündü. Ama orası soğuk olurdu. Az sonra duvar ve demir parmaklıklı devlet arazininin yanından geçmeye başladı. İçerde ağaçlar ve yazlık lojmanlar vardı. Duvarın sonuna geldi.

Ipıslak bir kedi gibiydi. Gözüne güvenlik kulübesi ilişti. Üstünde dumanı tütüyordu. Nuh durdu, kulübedeki adama bakıyordu. Düşüncelere dalmıştı. Kafasında babasıyla yaşadığı sahneler dönüyordu. Kel başlı bekçi kapıya çıktı. El işaretiyle gel dedi.

Nuh kulübeye girdi. Göbekli adam ona sobanın üstünde kaynayan çaydan bir bardak verdi: "Titriyorsun evlat. Bu havada dışarda işin ne? Dikilmiş duruyordun orada. Zihinsel engelli gibi."

"Bilmem ki."

"Kafanda bir arıza yok değil mi? Okuyor musun?"

"Yok. Lisedeyim."

İKİ YALNIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin