BİR KARTAL GİBİ UMUT ETMEK Bölüm 47

36 38 0
                                    

18

Nuh oradan ayrıldı. Mehmet'in kamarasına girdi. Durumu anlattı.

Mehmet inanmak istemedi ama Nuh'un yanağında şamar izi vardı.

Mehmet çıldırmıştı: "Gidip o ayıya haddini bildireceğim! Ama beni gebertir, Rasim sen de gel. Sen karışmazsın. Sadece geride dur. Ben yapacağımı bilirim."

Mehmet yastığının altından bıçağını alıp belinin arkasına sokup sakladı. Rasim küçük bıçağını hep üstünde taşırdı.

İdris kamarasında yoktu. Araştırdılar, diğer kamaralarda da yoktu. Mutfağa çıktılar. Mutfak kalabalıktı. Aşçı Selim gündüz aldığı sucuklu pideleri ısıtmış mürettebata servis ediyordu çayla birlikte. Arada onlara moral olsun diye özel ve değişik şeyler alırdı. Çikolata ya da baklava, kadayıf ya da kıymalı vs.

Mehmet İdris'in yaptığını Selim'e anlattı Yeni bira istedi. Aşçı veremeyeceğini söyledi.

"Otur da pideni ye, bırak birayı şimdi." Selim onun öfkesini yatıştırmak için öğütler anlatıyordu. Nuh da masaya oturmuş pide yiyordu.

Ali, ötedeki tuzluğu istedi, tuzluk Rasim onu duymadı ve tuzluğu daha öteye koydu. Ali parlayıp bağırmaya başladı, ağzına ne gelirse söylüyordu.

Ve herkes sus pus olmuş, donmuş, hayretle ona bakıyordu.

"Bitiksiniz lan siz! Hiçbirşeysiniz! Aile değerleriniz yok!"

"Ya ne oldu bu okumuşa?"dedi Rasim.

Mehmet güldü: "Dur bi dinleyelim. Derdi var demek ki."

"Yeter ulan! Kaç gündür eziyorsunuz beni; okumuş aşağı okumuş yukarı! Kimsiniz lan siz? İçinize de sokmuyorsunuz?"

"Yavaş ol bilader! Kimse birden ısınamaz ki sana" dedi Mehmet.

"Kes be, en sevmediğim, en ters olan sensin!"

"Bak dalarım zaten canım burnumda!"

İKİ YALNIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin