Düşmemiş miydi yani? Ama nasıl oldu da yüzü koyun yere yapışmamıştı? Tabi ya şu an güçlü bir kol onu belinden sarmış ve düşmesini engellemişti. Güçlü? Kol mu?
"Hey sen! İyi misin?"
Gözlerini açtığında bir çift yeşil göz, karşısında içine işlercesisine kendisine bakıyordu. Beril şaşkınlığı yüzünden konuşma yeteneğini bir süreliğine yitirmiş gibiydi sanki.
"Sanırım dilsizsin. Kusura bakma öyleyse."
Beril söylenenleri algılamış olsa da ağzını açıp en ufak bir laf dahi edememişti. Çünkü dünyanın en harika varlığı tarafından sarmalanmıştı. Ve ne kadar kendisine itiraf edemese de, ergen bir liseli kız gibi davranıyordu. Oysa liseyi bitireli yıllar olmuştu.
Yakışıklı varlık kendisinin doğrulamasına yardım ettikten sonra kolunu Beril'in belinden çekti. Daha sonra masanın başındaki koltuğa yerleşti. Beril mıhlanmış çivi gibi yerinde durmuş onu izliyordu. Temizlik malzemeleri toplamalı ve ardına bile bakmadan çıkıp gitmeliydi oysa.
Akl-i dengesi yavaş yavaş yerine gelirken. Hızlıca hayal dünyasından çıkıp yere düşürdüklerini topladı. Tam viledayı da almış dışarı çıkıyordu ki, yeniden o erkeksi sesi duydu.
"Bir dakika bekle."
Beril arkasını dönmekte tereddüt yaşıyordu. Nitekimde dönmeden yerinde bekledi. Yaklaşan ayak seslerini duyuyordu. Sonra iyice yakınına geldiğinde, iri eller omuzlarından tutup yönünün çevrilmesini sağladılar. Gözler yine kendisini hapsetmeyi başarmışlardı.
"Temizlik için teşekkür ederim ufaklık."
Harika bir gülümseme bahşetmişti şimdide. Yalnız ilk seferinde onu konuşma yetisi olmayan biri zannetmesi yetmiyormuş gibi şimdi de ufaklık mı olmuştu yani? Beril tam ağzını açıp birşeyler demek üzereydi ki kapı birden açılmış ve içeriye Hilal Hanım girmişti.
"Hoşgeldiniz Arat Bey."
"Hoşbulduk Hilal."
Hilal Hanım'ın gözü Beril'e kaymıştı.
"Beril sen neden hala buradasın? İçeri geçip hazırlıklara yardım etmen gerekiyordu."
Arat, Hilal'in bu zavallı kızla konuşma şeklinden rahatsız olmuştu.
"Hilal. Dilsiz bir kızla daha sakin konuşmalısın."
Dilsiz mi? Kadın şaşkınlığını gizleyemedi. Kaşları hayretle yukarıya doğru kalkarken ağzından çıkacaklar yüzünden şaşırma sırası Arat'taydı.
"Siz Beril'i dilsiz mi zannettiniz?"
"Ne yani değil mi?"
"Hayır. Gayette sağlıklı hir genç hanım."
Arat tek kaşını kaldırıp Beril'e baktı.
"Öyle mi Beril Hanım?"
Cümlesi imâ doluydu. Kimbilir ne düşünüyor hakkımda diye geçirdi içinden Beril.
"E..evet."
Zoraki çıkmıştı evet kelimesi ağzından.
"Pekala. O halde işinizin başına Beril Hanım."
Başıyla onaylayıp odadan çıkacakken yine onun sesiyle durmak zorunda kalmıştı. İkinci kez...
"Ve mesai bitiminde odama gelin."
Yine mi kovulacaktı yani? Üzüntüsü şimdiden gözlerine yansımıştı. İlk kez bir işte çalışmayı bu kadar sevmişti ve onu da kaybedecekti.
"Peki efendim."
Başıyla selamlayıp dışarıya çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"
VampireBirbirlerinden başka kimsesi olmayan üç genç kız büyüdükleri yurdu kapanmaktan kurtarmak için "Günahlar evi'nde" çalısmaya başladılar. "Gece yarısı olduğunda asla odandan çıkma." Ve uymaları gereken en önemli kural buydu. İçlerinden birinin kuralı...