Multimedia Dolunay.. iyi okumalar :)
Aşçı başı Dolunay içinde bir tabak hazırlarken kızlar masada oturmuş muhabbet ediyorlardı.
"Kızlar size söylemem gereken birşey var."
"Hayırdır Dolunay?"
"Bilin bakalım hizmet ettiğim bey kim çıktı?"
"Aa tanıştın mı çoktan? Nasıl?"
"Mutfağa koşarken karşılaştık diyelim..."
Çarpıştıklarını ve sonrasını söylemedi tabi.
"Ee kimmiş söylesene? Hoş gerçi söylesende nereden tanıyacağız ki?"
"Talha Özbek."
Kızların ikisi de şaşkınlıkla bir ağızdan cevap verdiler.
"Sen ciddi misin?"
"Evet. Bende ki şansa bakar mısınız siz? Hoş, kuzeni olduğunu hesaba katarsak bu mümkün hale gelebilir."
"Dolunay istemezsen ben seve seve onun hizmetçisi olurum bak."
"Saçmalama Duru ya."
O sırada aşçı başı yemek tabağını masaya bıraktı.
"Al bakalım kızım. Bakalım beğenecek misin?"
Dolunay da yemek tabağını diğer kızlar gibi silip süpürmüştü. Böyle bir aşçı olması onlar için bulunmaz bir nimetti.
"Ee şimdi ne yapıyoruz kızlar?"
"Bilmem bahçeye falan mı çıksak?"
"Saçmalama Dolunay. Babanın evi mi sanki. Unutma burada çalışıyoruz."
"Beril haklı. Daha ilk günden bu kadar serbest davranmayalım."
"Of çok sıkıcısınız. Hem bugün resmi olarak başlamadık. Yani bir nevi izinli sayılırız değil mi? Hadi ama lütfen çıkıp bir bahçeyi dolanalım en azından."
Dolunay yavru köpek bakışlarını gösterdi. Bu her zaman işe yarardı.
"Bakma öyle Dolunay. Hem ben çok yorgunum. Odama çıkıp uyumak istiyorum sadece. Eğer isterse sen ve Duru çıkabilirsiniz."
"Yaşa sen. Hadi gidelim Duru."
İki kız gülüşerek mutfaktan dışarıya çıktılar. Beril de odasına doğru ilerledi. Acaba kendisi kime hizmet edecekti.
Odanın bulunduğu hole gelince aklına gelen fikirle yanında bulunan odanın önünde durdu. Açmalı mıydı? Meraktan ölüyordu kim olabilir diye. Belki odada fotoğraf tarzı birşey olabilirdi. Yakalanacak olursa da odaları karıştırdım der olup biterdi. Kapıyi yavaşça araladı ve başının ucunu içeriye doğru uzattı. Oda da kimse yoktu. Artık sahibi kimse gelmemişti daha eve muhtemelen. Biraz çekince olsa da içeriye girdi ve kapıyı kapattı. Oldukça lüks döşenmiş bir odaydı. Duvarlarda değerli olduğunu düşündüğü tablolar asılıydı. Etrafi incelemeye başladı. Nedense hiç fotoğraf yoktu. İlginç diye geçirdi Beril içinden. Odada bulunan başka bir kapı daha vardı. Muhtemelen banyo olmalıydı çünkü kendi odasında da bir tane vardı. Şaka gibi değil mi? Her odada bir banyo(!) Banyoyu gözleriyle taradıktan sonra odaya döndü tekrardan. Burada en çok dikkatini çeken şeylerden biride duvardan duvara olan kitaplıktı. Kitaplığa yaklaşıp her bir cildi incelemeye başladı. Nasıl olduğunu anlamadan bir kitaba çekildiğini hissetti sanki. İstemeden eli ona doğru uzandı. Eline aldığında tuhaf bir elektriklenme hissetmişti. Eski bir cildi vardı. Kabartma yazıları bilmediği bir dildeydi. Hani şu filmlerde olur ya büyü kitapları, aynı onları andırıyordu. Siyah eski bir kitap...
Tam açmak üzereydi ki izlendiği hissine kapılıp başını kapıdan yöne çevirdi.
İşte yine tüm ihtişamıyla karşısındaydı. Onu görür görmez elindeki kitabı yere düşümüştü. Arat bir kaç adımda yanına gelip eğildi ve kitabı yerden kaldırdı.
"Vitam aeternam"
"Ne?"
"Kitabın adı bu. Yani sonsuz yaşam demek. Latince."
"Sonsuz yaşam..."
Kitabı dikkatlice rafa bıraktıktan sonra Beril'e döndü. Beril utancından başını yere eğmiş yüzüne bakamıyordu. Resmen basılmıştı. Yani bu demek oluyordu ki hizmet edeceği kişi?
O sırada başını kaldırıp onun o yakışıklı simasına baktı. Arat ise gözlerini kısmış birşeyler düşünür gibi bakıyordu ona.
"Ben çok özür dilerim."
"Neden?"
"Böyle odanıza izinsiz girdiğim için."
"Demek yaptığın yanlışın farkındasın. Yinede odaları karıştırdım falan tarzında yalan söylemedin en azından. Bu da birşeydir."
Hafif bir tınıda gülümsedi Arat.
Sanki aklındakileri mi okuyordu bu adam? Evet Beril bunu ciddi ciddi düşünmüştü ama sonra dürüst bir şekilde cevaplamaktan alıkoyamamıştı kendisini.
"Ee neden buradasın peki?"
"Sadece kime hizmet edeceğimi merak etmiştim. Yöntemim yanlış olsa da gerçek bu."
Arat elini kaldırıp Beril'i kitaplıkla kendisi arasına aldı. Beril sırtını iyice kitaplığa yaslamıştı. Sanki içine girmek mümkünmüş gibi daha da bir geriledi. Yine aynı şeyi yapıp kendisini etkisi altına alıyordu bu adam. Ona neden karşı koyamıyordu?
"Odana git Beril. Şimdi."
Beril Arat'ın geri çekilmesinden istifade hemen olduğu konumdan ayrılıp odasına gitti. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"
VampireBirbirlerinden başka kimsesi olmayan üç genç kız büyüdükleri yurdu kapanmaktan kurtarmak için "Günahlar evi'nde" çalısmaya başladılar. "Gece yarısı olduğunda asla odandan çıkma." Ve uymaları gereken en önemli kural buydu. İçlerinden birinin kuralı...