Multimedia Yasir... İyi okumalar 😊
Duru ve Yasir'in gözleri birbirine kenetlenmişti. Duru onun mavilerine doğru çekildiğini hissediyordu.
"Bana bu şekilde bakmaya devam edersen Leydim, korkarım ki kendimi tutamayacağım."
Ne demek istediğini anladığında, kalbinde hissettiği heyecanla başını yana çevirdi.
"E....Egemen?"
Karşısında kendisine bakan siyah gözlerle olduğu yere çivilendi. Bakışları yörüngesini değiştirdiğinde Duru'nun da gözleri onun yanında ve üstelik koluna samimi bir şekilde girmiş kıza çevrildi.
Egemen kıza bakıp gülümsüyordu. Kendisine hiç bu şekilde içten gülümsediğini görmemişti. Sonra kız dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu.
Kalbi neden ağrıyordu?
Ne zamandır ağlıyordu?
Acıyla bir nefes çektiğinde, gözyaşları sicim olmuş yanaklarından süzülmekteydi.
Kalpsiz adamın kalbi o kadında mıydı?
Eteklerini tuttu ve Yasir'i orada bırakıp hızla koşmaya başladı. Bahçeye çıktığı anda sıcak hava tenine çarpmıştı.
Hava bu kadar sıcak, peki ben neden üşüyorum?
Koşmaya devam etti. Nereye gittiğini bilmeden pusulası sapmış bir şekilde labirente daldı. Koşmaktan nefesi kesilecek gibi olduğunda elini çalıya dayayıp ciğeri sökülürcesine öksürdü. Ardından yere çöküp dağılırcasına ağladı.
Hıçkırıkları gecenin sessizliğini bozan tek şeydi.
"Yıldızlar buradan daha bir belirgin görünmüyor mu sence de?"
Duru duyduğu sözle başını kaldırdı. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Hala iç çekiyordu yaşları akamaz duruma geldiğinde.
Yasir biraz ilerisinde gökyüzüne bakıp kendisine birşeyler söylemekteydi. Duru ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordu.
"Gecenin hikayesini biliyor musunuz Leydim?"
"Ben...üzgünüm..bilmiyorum."
Yasir yere bakıp gülümsedi. Sonra mavi gözlerini Duru'ya çevirdi. Eliyle maskesini tutup çıkarttı ve yanına eğildi. Aralarındaki mesafe o kadar azdı ki Duru yine onun etkisi altına girmişti.
Bu nasıl oluyordu? Onun yanında nasıl bütün sıkıntılarını unutabiliyordu böyle?
Yasir doğrudan gözlerinin içine bakıyordu.
"Gece herşeyi kendi karanlığıyla kaplayabildiğinden kendisini çok kusursuz ve güçlü zannedermiş.
Yine böyle böbürlendiği günlerden birinde iki küçük ateş böceğinin konuşması dikkatini çekmiş. Aralarında kim daha çok ışık veriyor diye tartışıyorlarmış. Gece dayanamayıp araya girmiş ve sizin ışığınız benim karanlığımı aydınlatamaz, bu yüzden ikinizinde yeterli ışık veremiyorsunuz diye bunlarla dalga geçmiş. Ateş böceklerinden biri demiş ki; sen ne kadar büyük ve heybetli olursan ol Güneş'i örtemezsin demişler.
Gece cevap verememiş.
O zamandan bu yana Gece hep beklemiş güneşi. Ama hiçbir zaman güneşi görememiş. Çünkü Gece'nin olduğu yerde Güneş, Güneşin olduğu yerde de Gece olmazmış."
Yasir'in sesi artık fısıldarcasına çıkıyordu.
"Sen geceyi örten güneş, ben güneşi bekleyen geceyim Duru."
Yüreğinin uçurumdan düşmesini izlerken Yasir onu tutmaya çalışıyordu. Neden sürekli karşısına çıkıyordu?
Söylediği son cümle yüzünden aklı çok karışmıştı. Zaten zihni şuanda o kadar karışıktı ki, muhtemelen sakinleşmeden dediklerine bir mana bulamayacaktı.
"Kalkabilecek misin?"
Duru onu başıyla onaylayıp çöktüğü yerden doğrulmaya çalıştı. Bir an başı dönünce tekrardan düşecek gibi oldu ama kendisine destek olan güçlü eller bunu engelledi.
"Ben özür dilerim. Bir an başım döndü."
Kendisini nazikçe Yasir'in kolları arasından çıkardı. Başı önde, saçları dağılmış ve yüzünde berbat olmuş makyajıyla yürümeye başladı. Şuan içinde bulunduğu durumu Yasir'in görmesinden dolayı utanç duyuyordu. Zavallı biri gibi gözüktüğüne emindi.
Yasir birşeyler söylemek istese de şuan susması gerektiğini biliyordu. Onun Egemen'e ve yanındaki kıza bakışlarını görmüştü. Bu halde olmasının sebebi muhtemelen karşılıksız aşkıydı.
Ona bütün yaşadıklarını ve acılarını unutturabilirdi. Ama onu etkisi altına almak yerine kendi özgür iradesiyle herşeyi unutmasını ve hayatına bakmasını istiyordu.
Duru malikanenin ana kapısını es geçip arka kapıya yöneldi. Kimsenin onu bu halde görmesini istemiyordu. Zira açıklama yapacak bir halde değildi.
Binadan içeriye girdiler. Duru önde, Yasir arkada ama her an onu tutabilecek bir hizada ilerliyordu. Pek iyi gözükmüyordu. Tepki vermeyeceğini bilse tutar kolundan götürürdü onu buradan. Belki bir gün o da kabul ederse neden olmasın?
Duru'nun odasının kapısına geldiklerinde durdular. Sırtı Yasir'e dönüktü. Elini kulba uzattı ve sonra derin bir nefes alıp yüzünü ona döndü.
"Bu gece için üzgünüm. Benim yüzümden sende eğlencenden oldun."
"Sorun değil. Kim olsa aynı şeyi yapardı. Seni tek başına bırakamazdım."
Kim olsa öyle mi?
Oysa Egemen onu tek bırakmıştı. Ben onu düşünürken, o beni bir kez olsun arayıp sormadı bile. Aptal olan her zaman ki gibi benim. Bana zerre değer vermeyen bir adama aşık oldum. Belki de artık vazgeçme vaktidir. Evet en doğrusu bu olurdu...
"Neyse ben artık odama girmeliyim. Bu gece için tekrardan teşekkür ederim. Görüşürüz Yasir."
"Hoşçakal Duru. Eminim yeniden karşılaşacağız."
Duru ona bir gülümseme bahşederken odanın kapısını açtı ve içeriye girdi. Bu gece ne çok şey yaşamıştı.
Ya şimdi ne yapacaktı? Egemen'in yüzüne bakmaya devam edebilecek miydi?
Peki Yasir kendisi için ne ifade ediyordu?
Duru için bir dönüm noktası oldu bu gece.
Bakalım kızımız Egemen'i unutup, gizemli prensimizin etkisi altına girecek mi?Yazmaya bayılıyorum
Yazarınız GathrieL...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"
VampirosBirbirlerinden başka kimsesi olmayan üç genç kız büyüdükleri yurdu kapanmaktan kurtarmak için "Günahlar evi'nde" çalısmaya başladılar. "Gece yarısı olduğunda asla odandan çıkma." Ve uymaları gereken en önemli kural buydu. İçlerinden birinin kuralı...