Dolunay odadan içeriye girer girmez tutmak zorunda kaldığı gözyaşlarını artık tutamayacağını anlayıp özgür bıraktı. Kalbi bir kez kırılmıştı. Onarmaya başladığını düşünürken kendisine kalan son parçalar daha da dağılmış, toz tanecikleri halini almıştı. Toparlanabileceğine inanmıyordu bu saatten sonra.
Ne kadar ağladığını bilmiyordu. Üzerindeki elbiseyi bile çıkartmamış öylece odanın ortasına çökmüş bir vaziyetteydi. Kendisine bile yavaş gelecek şekilde ayağa kalktı. Gözyaşları artık kurumuştu, akmıyorlardı. Makyajı yüzünün her bir yanına bulaşmış, gözyaşları boyunca koyu çizgiler oluşmuştu.
Penceresi açıktı. Perde dışarıdan esen hafif rüzgarla usul usul hareket ediyordu. Boydan camın yanına gitti. Perdeyi biraz daha açıp temiz havayı kokladı. Biraz daha sakinleşmişti. Gözlerini kapadığı anda daha farkli bir esinti hissetti. Sonra onun kokusunu aldı...
Arkasını hızla döndüğünde odanın ortasında dikilip kendisine bakmakta olan Talha şaşırmasına sebep oldu. Ve onun varlığı yine bir şekilde kendisini mutlu etse de son yaşananlar acıdan başka birşey vermiyordu. Şimdi daha bir kaç saat önce onu görmek istemediğini söylemesine rağmen tam olarak burnunda bitmişti. Neden gelmişti ki?
"Bak. Benim için güzel bir gece olmadı tamam mı? Lütfen sadece senden bir müddet yalnız kalmak için izin istiyorum. Bunca zaman sonra bunu isteyebilmek hakkım sanırım."
Talha sadece ona garip bir ifadeyle bakıyor ve konuşmuyordu.
"Pekala. Eğer sen gitmezsen ben giderim ve sakın beni takip etmeye kalkma!"
Biraz olsun anlayış bekliyordu ondan. Ama o her zaman ki gibi bencildi işte...
Yanından geçip gideceği esnada Talha onu kolundan yakaladı. Sonra ani bir hareketle kendisine çevirip bedenini duvara çiviledi. Dolunay çarpmanın etkisiyle sessiz bir şekilde inlediğinde Talha'nın bakışları daha da koyulaşmıştı.
"Sen ne yaptığını zannediyorsun psikopat herif! Beni hemen bırak? Amacın ne senin ya! Aklına estiği gibi davranamazsın sen bana! Sen kim oluyorsunda bana dokunuyorsun ve beni istemeden öpü...."
Talha dudaklarını dudaklarına kapayarak susturdu Dolunay'ı. Önce sadece bir dokunuştu bu dudaklarına. Daha sonra yavaşça hareket ettirmeye başladı.
Dolunay yaşadığı şokla öylece donakalmıştı. Ne onu itebiliyor, ne de karşılık verebiliyordu.
Talha dudaklarını onun dudaklarından çektiğinde Dolunay'ın yüz ifadesi görülmeye değerdi. Şaşkınlık, öfke, utanmışlık hepsi bir aradaydı. Gözlerinden aşağıya bir damla süzüldüğünde Talha elini yüzüne koyup baş parmağıyla akan yaşı sildi.
"Sor."
Dolunay konuşamayacak durumdaydı. Ayakları eğer Talha onu belinden tutmuyor olsaydı kendisini taşıyamazlardı.
"Sor Dolunay."
"N..Neyi?"
Sesini zoraki bulabilmişti.
"Seni neden öptüğümü bana yeniden sor."
Dolunay'ın gözleri bir cevap ararcasına onun yakışıklı yüzünde dolaştı. Ama bir cevap bulamayınca kelimeler dilinden dökülüverdi.
"Neden beni öptün Talha?"
"Çünkü.."
Talha onu yeniden öptü.
"Bu dudaklar öpülmek için yaratılmış adeta. Ama sadece benim tarafımdan."
Duydukları kafasını karıştırmıştı. Cevaptan ne anlamalıydı bilemedi Dolunay.
"Yani burada söz konusu olan testosteronların mı?"
Talha, Dolunay'ın sorusu karşısında kahkahasına engel olamadı.
Aman Yarabbi ne kadar da çekici bir adamdı bu böyle(!) Lütfen sen devamli böyle gül. Ama sadece benim için...
"Burada bir itiraf yapmaya çalışıyorum tamam mı? Kahretsin Dolunay, sayende kendimi ergen aşıklar gibi hissediyorum."
Dolunay'ı serbest bırakıp odada bir o yana bir bu yana gitmeye başladı. Elleriyle saçlarını karıştırıyor ve düşünceli bir tavır sergiliyordu.
"İyi misin Talha?"
"Ah inan bana iyi olmaktan çok uzağım. Daha önce hiç böyle bir şey başıma gelmemişti."
Talha çok garip davranıyordu. Mantıksız hareketlerine bir anlam yüklemeye çalışsa da, onun içsel dünyasında neler döndüğünden haberi yoktu Dolunay'ın.
"Şuan dengesiz davranıyor gibi durabilirim ama inan bana daha önce yapmadığım bir şeyi yapmak üzereyim."
"Ve bende ne olduğunu çok merak etmeye başladım açıkçası."
Yeniden Dolunay'ın karşısında dikildi. Ellerini onun başının iki yanından duvara sabitledi. Bakışları yine değişmişti ve içini delip geçiyorlardı adeta.
"Dolunay benimle çıkar mısın?"
Nasıl yani?
Talha tam itirafını yapmışken Dolunay onun yüzüne doğru bir kahkaha patlatmıştı.
"Komik olan ne???"
"Sen..hahaha...aman tanrım....hahah...şimdi bana..hahhaa liseliler gibi çıkma teklifimi ediyorsun?"
"Adamın asabını bozma! Ne var yani? Bizimkilere sordum git çıkma teklifi et dediler."
"Ve sende bu yüzden bana geldin öyle mi?"
Talha kendisiyle alaycı konuşması yüzünden kafasına dank eden şeyi yeni farketmişti.
"Lanet olası piç kuruları(!) Benimle dalga geçtiler yani!"
"Sen daha önce hiç bir kıza açılmadın mı yani?"
"Sanki vaktim mi var! Hem şimdiye kadar birinden senden etkilendiğim kadar etkilenmediğim için böyle bir durumla karşı karşıya gelmemiştim tamam mı? Hep ben kızlardan ilgi gördüm."
Bu kez sırıtma sırası Talha'daydı. Dolunay sinirden kızarmaya başladığını hissediyordu. Ego yığını ne olacak!
"Şişinmen bittiyse şimdi odamdan çıkabilir misin? Rahatsız ediyorsun beni."
Elleriyle itekleyerek onu kapıya kadar götürdü.
"Ama bir dakika beni kabul etmen gerekiyordu! Teklifimden sonra sevinçten üzerime atlayacağını söylemişlerdi!"
"Ahhh kafayı sıyıracağım şimdi!"
Zorda olsa onu odadan çıkarttığında kapıyı yüzüne çarptı.
"Sende iyi huy edindin bu suratıma çarpmaları ama. Halbuki nerede yanlış yaptım ki ben? Bundan sonra kendi yöntemlerimle sana geleceğim duyuyor musun beni! Seni benim yapacağım bunu o güzel kafana sok!"
Talha'nın homurdanmalarını duyuyordu. Utançtan yüzü kızarmıştı. Onun olacaktı öyle mi? Aptal Ego yığını ne olacak(!)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"
VampireBirbirlerinden başka kimsesi olmayan üç genç kız büyüdükleri yurdu kapanmaktan kurtarmak için "Günahlar evi'nde" çalısmaya başladılar. "Gece yarısı olduğunda asla odandan çıkma." Ve uymaları gereken en önemli kural buydu. İçlerinden birinin kuralı...