Dolunay'ın korkudan mı yoksa heyecandan mı bilinmez elleri titremeye başlamıştı. Talha elini, kolunun üzerinde duran Dolunay'ın elinin üzerine koydu güven vermek istercesine. Gülümseyip birbirlerine baktılar. Derin bir nefes çekti içine Dolunay ve beraberce kalabalığa doğru ilerlediler.
Masanın birinin başında durduklarında Talha söze girdi.
"Ne olursa olsun yanımdan ayrılmak yok tamam mı?"
"Zaten nereye ayrılabilirim ki? Onlardan biri olmamış olsam sanki beni yiyecekmiş gibi bakıyorlar derdim."
"Çünkü çok güzelsin."
Gerçekten güzeldi Dolunay. Ölümsüzlük ona daha bir farklı hava katmıştı. Zaten beyaz olan teni iyice solgunlaşıp beyazlaşmış sarı saçlarıyla çok güzel uyum sağlamışlardı. Vücudu solgun olsada hastalıklı gibi değil aksine dipdiri bir görüntü çiziyordu. Kırmızı elbiseyle göz alıcıydı. Kızarabilse şuan utancından eminim kıpkırmızı olmuştu.
"Te...teşekkürler..."
Utancından hemen yüzünü yere eğdi. Talha elinin avuç kısmı Dolunay'a bakacak şekilde uzattı.
"Dans edelim mi?"
Dolunay ondaki bu değişime anlam veremiyordu. Aralarındaki buzlar sanki hiç oluşmamıştı. Elini Talha'nın eline bıraktı. Birlikte piste doğru ilerlediler.
Talha elini nazikçe beline doladı. Diğer eliyle elini tutuyordu. Dolunay da elini usulca omuzuna bıraktı. Eli kırılgan bir varlıkmış gibi narin bir şekilde tutulmuştu. Birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.
İkiside suskundu. Dolunay ona bu kadar yakın olmanın kendisine işkence etmekten başka bir işe yaramadığını düşünüyordu. Ona aşık olmaktan korkuyordu. Belki de çoktan aşık olmuştu ya kim bilir? Kendi düşüncelerine şaşırarak onları kovmak istercesine gözlerini çekti.
Talha, Dolunay'ın çenesi tutup kendisine bakmasını sağladı.
"Gözlerini benden kaçırma."
Dolunay anlamamış ifadeyle baktı.
"Gözlerin sadece bana baksın. Sadece bana bu şekilde bak istiyorum."
"Söylediklerin... Anlamlandıramıyorum Talha."
Endişeyle gözlerini gözlerinde gezdirdi Dolunay. Saklamaya çalıştığı şeyi anlamış mıydı yoksa? Daha kendisi bile emin olamamışken?
"Boşver. Sen sadece bu şekilde bakmaya devam et. Seni ne kadar kızdırsam da asla benden vazgeçme."
"Talha ben.."
"Hişşt.. Şuan konuşmanı istemiyorum. Anın tadını çıkarsak sadece olmaz mı?"
Dolunay başını Talha'nın göğsüne dayadı. Sadece anın tadını çıkar diye geçirdi içinden. Yarın bütün bu büyü bozulacak ikisi yine hizmetçi - efendi ilişkilerine dönecek ve belkide bir daha hiçbir zaman bu kadar yakın olamayacaklardı.
"Beni neden buraya getirdin?"
"Seni takdim etmek zorundaydım. Ve sahipli olduğunu bilsinler istedim."
"Benim bir sahibim yok Talha."
"Artık var. Yaratıcın ben olduğuma göre artık benimsin demektir bu."
"Saçmalık. Beni dönüştürdün diye başkasıyla olamayacağım anlamına gelmez."
Başkasıyla olmak istiyor muydu? Aslına bakarsanız hayır.. Sadece şimdiye kadar ki yaşattıkları için öyle düşünmesini istiyordu.
"Bana bak güzelim."
Talha'nın gözleri iyice koyulaşmış ve kaşları çatılmıştı.
"Seni başkasıyla paylaşacağımı düşünüyorsan bu fikri hemen aklından çıkarmanı öneririm. Aksi halde..."
"Aksi halde ne?"
Dolunay biraz daha Talha'ya sokulup yüzünü yüzüne yaklaştırdı. Talha bu meydan okumayı farketmişti. Gülümsemesine engel olamamıştı.
"O zaman görürsün sarışın."
Dolunay da gülümsemesine engel olamadı.
Bir müddet dans ettikten sonra masalarına geri döndüler. Saat bire geliyordu. Talha duvardaki saate bakıp konuştu.
"Şimdi olacak olanlara hazırlıklı ol tamam mı?"
Ne olacağı merakı içerisinde başını salladı Dolunay. Neyle karşılaşacağını bilmeden nasıl hazırlıklı olabilirdi ki gerçi?
Talha kolunu Dolunay'ın beline sardı sanki onu sahiplenmek istercesine.
Pistin arkasından mikrofon sesi yükseldi.
"Beyler ve bayanlar! Ölümsüzlüğün asilzadeleri""
Bir alkış tufanı kopmuştu. Mikrofonu elinde tutan fiziken ellilerinde görünen karizmatik hoş görünümlü bir vampirdi. Gözlerinde bilgelik hakimdi. Bunu bir bakışta anlayabiliyordunuz.
"O benim büyükbabam Vahdettin."
"Gerçekten mi? Ama hiç benzemiyorsunuz."
"Evet çünkü kendisi iki bin yaşından fazla."
İki bin mi? Hadi canım???...
Vahdettin konuşmaya devam ediyordu o sırada.
"Sizlerle bu gece de buluştuğum için gerçekten gururluyum. Sözü fazla uzatmadan hepinize iyi eğlenceler diliyorum! Gece başlasın!"
Salonda vahşi sesler yükselirken kendi içinde de birşeylerin kıpırdandığını hissetti. Burnuna yoğun şekilde kan kokusu geliyordu. Birden kan yağmuru yağmaya başladı. Kan gittikçe cezbedici hale gelirken kendisini kaybetmek üzereydi. Talha onu daha da sıkı tutmuş sanki engellemeye çalışıyor gibiydi. Her yer kırmızıya dönmüştü. Yağmur azalmış ama hala yağmaktaydı. Salona ilk girdiklerinde ki aristokrat görüntü kaybolmuş adeta vahşet partisine dönüşmüştü. Demek Talha'nın uyardığı durum buydu.
"Talha ben dayanamıyorum. İstiyorum..."
Talha, Dolunay'ın neyden bahsettiğini çok iyi anlamıştı. Masanın üzerinde duran kadehi uzattı. İçindeki kırmızı sıvıyı açlıkla ağzına götürdü Dolunay. O kadar iştahla içiyordu ki sıvıyı Talha bu görüntü karşısında onu arzulamaktan geri duramıyordu. Dolunay bardağı dudaklarından çektiğinde dudakları kıpkırmızı renge boyanmıştı.
Talha içinde bir şeylerin yükseldiğini hissetti. İki elini Dolunay'ın yanaklarına yerleştirip, açlıkla dudaklarını dudaklarına sabitledi. Dolunay hala kendinden geçmiş bir haldeyken birde Talha'nın kendisini öpmesi karşısında daha fazla direnemedi ve karşılık vermeye başladı. İkiside kan ve zevkin tadına varıyorlardı birlikte. Dudaklarını birbirlerinden güçlükle ayırdıklarında nefes nefese kalmışlardı. Talha alnını alnına dayadı.
"Tanrım. Sen müthiş birşeysin."
◆◆◆◆◆
Gecenin ilerleyen saatleride ortamdaki herkes kendinden geçmiş bir halde sarmaş dolaş olmaya başlamışken Talha daha fazla kalmak istemediğine karar verdi. Eğer kalsa kendine hakim olamayacağını ve Dolunay'ın bu zayıf halinden faydalanırsa kendini asla affetmeyeceğinin farkındaydı.
Dolunay'in elinden tutup salondan dışarıya çıkardı. Kendinden geçmiş bir vaziyette olan kızın görüntüsü şehvet uyandırıcıydı.
"Kendine gel Talha. Bunu yapmayacaksın."
Bu böyle olmayacak deyip kızı kucakladığı gibi hızla odasına götürdü onu. Eğer biraz daha kokusuna maruz kalsa kendini kaybedebilirdi.
Odaya girdiğinde kızı yatağa bıraktı. Ardından kendiside odasına döndü. Yatağa uzandığında aklındaki tek görüntü dudaklarının birbiriyle buluştuğu dakikalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"
VampireBirbirlerinden başka kimsesi olmayan üç genç kız büyüdükleri yurdu kapanmaktan kurtarmak için "Günahlar evi'nde" çalısmaya başladılar. "Gece yarısı olduğunda asla odandan çıkma." Ve uymaları gereken en önemli kural buydu. İçlerinden birinin kuralı...