Beril sahnede dans eden arkadaşının özgüvenine hayran olmuştu. Kendisi asla bu şekilde dans etmeye cesaret edemezdi. Pistte adeta müzikle bir bütün olmuş halde hareket ediyordu.
Elini bira bardağına uzattı. Hala Arat'ı görememişti. Lanet olası adamı bir dakika düşünmeden duramıyordu. Tuttuğu bardağı tekrardan bırakıp kalktı oturduğu sandalyeden.
"Dolunay ben lavaboya gidip geliyorum hemen."
"Tamam canım."
Beril lavaboların bulunduğu koridora girdi. Biraz daha ilerlese ofisin olduğu kısma gidebilirdi. Ama ne diyecekti? Kaç gündür neredesin mi? Yoksa seni özledim mi?
Beril lavaboya girip aynadaki görüntüsüne baktı. Beğenilmeyecek bir kız değildi. Güzel sıfatı rahatlıkla yakıştırılabilecek biriydi. Peki neden bu adamın ilgisini bir türlü çekemiyordu?
Lavabo kapısı açılıp içeriye birileri girmeye başlayınca dışarı çıktı. Ofisin kapısına bir kez daha baktı sonra arkasını dönüp adım atacağı esnada ismini duydu. Hayal etmiş olabilir miydi? Tereddütle arkasına doğru baktı. Özlemini iliklerine kadar hissettiği adam tam karşısındaydı. Yine heybetli ve kendinden emin duruşuyla ona gülümsüyordu. Koşup kollarına atılmak ve hasret kaldığı kokusunu içine doya doya çekmek istiyordu.
Ne ara bu kadar takıntılı olmuştu bu adama karşı?
Ona karşı inanılmaz bir çekip hissettiği kaçınılmaz bir gerçekti.
"Burada ne arıyorsun?"
Arat'ın sorusu karşısında, onun bakışlarında yakaladığı değişim yüzünden ne diyeceğini bilemedi.
"Neden ofisime gelmiyorsun Beril?"
Onu ofise davet edip kendisi içeriye girdi. Beril içinde büyüyen heyecan dalgasıyla kapıya doğru ilerledi. Ofisten adımını atar atmaz kapı sertçe kapandı. Arat kapıya dayanmış elleri göğsünde birleşmiş bir şekilde kendisine bakıyordu. İfadesi kızgındı.
"Unuttuğunuz bir şey yok mu Beril Hanım?"
"Anlamadım?"
Kollarının bağını çözmeden işaret parmağıyla Beril'in elbisesini işaret etti.
"Sanırım kıyafet giymeyi unutmuşsun."
"Farkındaysan üzerimde zaten bir elbise var. Ayrıca nasıl giyindiğim seni ilgilendirmez."
Arat'ın bakışları koyulaşırken üzerine doğru gelmeye başladı. Bir yandan da konuşuyordu.
"Ben seni barda görmüş herhangi bir erkek olsam..."
Daha da yaklaştı.
"Seni bu kıyafetler içinde gördükten sonra...Aklıma yapacak fena şeyler gelirdi."
Birkaç adımda Beril'i kendisiyle masa arasına sıkıştırmıştı. Beril arkadan kollarını masaya dayayıp geriye doğru yaslandı. Aralarındaki mesafeyi açmaya çalışsa da Arat her saniye daha da yaklaşıyordu. Bir elini kaldırıp Arat'ın göğsüne koydu. Bu güçsüz kollar kendisine doğru eğilen erkeğe engel olabilecek durumda değilleri. Hele ki o karşısındaki adam Arat gibi görkemli bir adamsa..
Beril kulağının dibinde hissettiği nefesle gözlerini kapadı. Erkeksi kokusu buram buram burnundan içerisine doluyor, onu büyülüyor ve baştan çıkarıyordu. Arat'ın kolu Beril'in incecik beline dolandı.
"Arat..Ne.. Ne yapıyorsun?"
"Bana istemediğim şeyler yapmak zorunda bırakma Beril. İnan bana acımam. Hele sen bu haldeyken sana bakan hemcinslerimin eceli olurum bilmiş ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"
VampireBirbirlerinden başka kimsesi olmayan üç genç kız büyüdükleri yurdu kapanmaktan kurtarmak için "Günahlar evi'nde" çalısmaya başladılar. "Gece yarısı olduğunda asla odandan çıkma." Ve uymaları gereken en önemli kural buydu. İçlerinden birinin kuralı...