Talha'nın bu kadar çabuk öfkelendiğine şahit olmamıştım şimdiye kadar. Genelde öfkesini gizleyemeyen Egemen olurdu. Tabi öncelikle de ben. O gece Dolunay'ın etrafta dolaşmıyor olması gerekirdi. Saat on ikiye vardığında bizim gibi olanlar toplanıp insanların şahit olmaması gereken şeyler yapardık. Özellikle kızların... Evin uyulması gereken en önemli kuralını çiğnemişti ve şimdi bu durumdaydı. Şanslıydı ki Talha o gece yakınlarındaydı. Aksi taktirde şimdiye mezarda yatıyor olacaktı. Beni şaşırtan diğer şeyde olduğu duruma çabuk uyum sağlıyor oluşuydu. Genelde yeni dönüşen genç vampirler oldukları durumu kabul edemeyip saldırganlaşır ve bizde ortadan kaldırmak zorunda kalırdık. İfşa olmak, isteyeceğimiz en son şeydi. Kulağa ne kadar acımasızca geldiğinin farkındayım ama bizim dünyamızda da değişmez kurallar var. Ve bizler bu kurallara uymak mecburiyetindeyiz. Yoksa varlığımız tehlikeye girer. Neyse ki o zavallı kız gerçekten güçlü çıkmıştı. Tabi bunun sağlanmasında Talha'nın katkısı inkar edilemezdi.
Sıkkınlıkla elimdeki gazeteyi çalışma masasının üzerine bıraktım. Bugün Sakli Bahçe'ye gitmeye pek hevesli değildim. Telefonu çıkarıp Hilal'e gelmeyeceğimi belirten bir mesaj attım ve telefonu da masanın üzerine bırakıp yatağıma uzandım. Üzerimdekiler bir an fazla gelince tişörtümü çıkarıp yere fırlattım. Ellerimi başımın altına gelecek şekilde koyup sırt üstü uzandım ve tavanı izlemeye başladım. Artık ailemize yeni biri daha katılmıştı ve esas zor olanı birbirlerini kardeş gibi gören o kızların Dolunay'daki değişimi farketmemelerini sağlamak olacaktı. Aklımdaki düşünceler kapının çalmasıyla dağıldı.
"Gir."
Kimin geldiğini biliyordum. Nereden mi? Tabiki kokusundan....
İstifimi hiç bozmadan kapıdan tarafa baktım. Bu kızın şaşkın ve utangaç halleri beni keyiflendiriyordu nedense. Benim üstsüz halimi görünce bir an donakalsa da hemen bakışlarını yere çevirdi.
"Şey. Ben rahatsız etmek istememiştim ama...?"
"Neden buradasın?"
Derin bir nefes aldı. Güc toplamaya çalıştığını anlamıştım. Sebebini de, soracağı şeyi de biliyordum çünkü yaklaşık bir haftadır arkadaşından haber alamadığı için hayıflanıyordu. Endişelendiği gözlerinden belli oluyordu. Gece de sürekli homurdanıyordu. Yanımdaki odanın sesini rahatça duyabiliyordum. Ama dışarıdan odalar ses geçirmezdi. Bu onları korumak içindi elbette.
Başını dikleştirip konuşmaya başladı.
"Dolunay ne zaman gelecek?"
Güldüm ve yerimden doğruldum. Ani kalkışım üzerinde yine bir etki yaratmıştı. Ürkek ceylan... Birde ne olduğumu bilse eminim arkasına bile bakmadan kaçardı.
"En yakın zamanda dönerler diye umuyorum."
"Arat Bey bu hiç açıklayıcı bir cevap olmadı. Bakın sizi rahatsız etmek istemezdim ama o benim kardeşim. Merak etmeden duramıyorum. Gözüme uyku bile girmiyor. İzin verin en azından sesini duyayım, iyi olduğunu bileyim."
Dolunay'ın adaptasyon sürecinde Beril'in veya diğer kızın sesini duymasına izin veremezdim. Duyguları yükselirse mantıklı düşünemez ve yanlarına gelmek isterdi. Ve kendini henüz kontrol edemiyorken bu çok tehlikeli olurdu. Bana kızacağını bilsem de yine de onu alacağı cevaptan tatmin olmayacak bir vaziyette bırakacaktım. Yeniden...
"Üzgünüm. Bunu bilemem. Ayrıca ona telefonla ulaşabileceğini sanmıyorum çünkü Talha konserleri sırasında telefonu yanına almaz."
Kimseye zarar veremeyecek olan sevimli öfkesi yanaklarına hücum eden kanla baş göstermişti. Damarlarındaki kanın hızı artarken terliyordu hafif hafif. Hele kanının o yakıcı kokusu...
Lanet olsun...
Hızla arkamı döndüm ve belirginleşen dişlerimi gizlemeye çalıştım. Nasıl bir tehlikede olduğunu bilmiyordu. Onu hemen göndermeliydim.
"Duş alacağım. Eğer sırtımı keselemek istiyorsan kalabilirsin."
"Ke.. Kesinlikle çıkıyorum Arat Bey. İyi günler!"
Çıkarken sessiz mırıldanışını duymuştum keskin işitme duyum sayesinde. Ama o bunu bilmiyordu. Patronu hakkında egoist serseri, gıcık herif dediğini şimdilik duymazdan gelecektim. Nasıl olsa elime düşerdi.
Kendi kendime gülümseyip kapıdan çıkmasını bekledim. Acele eden ayak sesleri hızla odayı terketmişlerdi. Bende gerçekten duş almak üzere banyoya ilerledim. Dolunay bir an önce gelişmezse bu kızdan çekeceğim vardı benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"
VampirosBirbirlerinden başka kimsesi olmayan üç genç kız büyüdükleri yurdu kapanmaktan kurtarmak için "Günahlar evi'nde" çalısmaya başladılar. "Gece yarısı olduğunda asla odandan çıkma." Ve uymaları gereken en önemli kural buydu. İçlerinden birinin kuralı...