"Kızlar bir çekiştirip durmayın zaten zar zor ilerliyorum"
"Kim dedi sana topuklu giy diye Çağla. Ağzımı açtırma benim şimdi."
"Çiğdem kalabalığı görmüyor musun? Ayakkabılarımla ne alakası var? Sen de bugün bana taktın ya!"
"Takılıyordur. Dimi Çiğdem?!" Selin sinirlenmeye başlamıştı. Yol boyunca Çiğdem, Çağla'nın yavaş yürümesini şikayet ediyordu. Ortam iyice gerilmişti. "Takılıyor o kızım sana. Çekemiyor işte seni ondan çamur atıp duruyor. Boşver sen önüne bak yeter."
"Allah'ını seversen Selin şunun neyini kıskanayım ya. Kendine güvenmiyorsan yürüyemiyorsan giymeyeceksin kardeşim. Zaten geciktik."
"Çiğdem geç kalırsak kalalım ya aman ne büyüttün sen de. Biz de kendimiz eğleniriz. Dimi Selinciğim? Hatta bence ne yapalım biz seninle biliyor musun? Bunları bir odaya kilitleyelim yesinler birbirlerini biz güzelce gezelim eğlenelim." Sahra eğleniyordu.
"Sahra haklı vallaha bu akşam ne çektik sizden. Neyse bu konuyu bu akşamdan sonra konuşacağız. Ortamın hatrına surat asmayın eğlenmenize bakın. Ben şu çocuğu arayayım da gelsin bizi alsın ya bu böyle olmaz."
Çiğdem durdu bir anda, "Bir dakika ya ben yolu biliyorum kanka siz bana güvenin azıcık. Şuradan sola döneceğiz sonra biraz daha yürüyüp bi sokağa gireceğiz heh orada sağda bi yerde. Siz bana güvenin yol işi bende"
"Yaa ne demezsin!" hepsi bir ağızdan söylemişti Çiğdem'e.
Önceki sene okulca kampa gitmişlerdi. Yine aynı dörtlü hava karardıktan sonra gizlice çadırlarından çıkıp ormanın içine doğru yürüyüşe çıktılar. Çiğdem dönüş yolunu bildiğini söyleyip hepsini yanlışlıkla kamp alanından çok uzağa götürmüştü. Çok korktukları için öğretmenlerini aramak zorunda kalmışlardı. Öğretmenleri de bu hareketlerine karşılık sabaha kadar kampta nöbet tutma cezası vermişti hepsine.
Bu anıyı hatırlayınca Sahra gülümsedi. Herkes başka şehirleri kazanınca arkadaşlarını özleyecekti.
"Aha da buldum. Vallaha buldum. Haydi kızlar takip edin bakalım GPS inizi"
"Şükür Çiğdem. Bir an Çeşme'ye gideceğiz sandım."
"Ha ha haaa. Aman ne komiksin Çağla. Tamam neyse Mert'i gördüm. Meert!" Çiğdem kalabalığa aldırmadan Mert'e yüksek sesle seslendi. Mert de onları görünce hızlı adımlarla yanlarına geldi. Kızların hepsiyle merhabalaştıktan sonra, "Kızlar hoş geldiniz. Nerede kaldınız? Herkes toplandı. Çok da şık olmuşsunuz."
Selin Sahra'yı göstererek"Çok teşekkür ederiz. Bu hanım kızımızı bekledik biraz, Mert." Çiğdem Selin'e Niye yalan söylüyorsun? der gibi baktı. Sahra bu bakışı yakalar yakalamaz Çiğdem'in konuşmasını engellemek için aray girdi; "Kusuruma bakma Mert. Ya annemlerden izin almam uzun sürdü de biraz"
"Tamam tamam sıkıntı yok. Hadi Tuğrul'un yanına gidelim."
*** *** ***
Özgür abisinin kolunu dürttü. "Abi bak şurası galiba. Hadi gidelim. Herkes toplanmıştır."
"Tamam gördüm mekanı. Mert'i arayalım da saf gibi dolanmayalım içerde" Telefonunu çıkardı Mert'i aradı. "Kanka mekandaysan dışarı çıksana sana zahmet, geldik kapıdayız biz....Hıı iyi bari tamamdır, bekliyoruz"
Özgür aniden abisinin önüne geçti. "Abi bak kızlarla tanışırsın. Sakın eski günlerden bahsetme tamam mı? Eğlenmene bak sen."
"Tamam merak etme." Çağlar sözünü bitirir bitirmez Mert kapıda göründü; "Çağlar! Kardeşim hoşgeldin! " Mert'in yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Gülümsemekten çok sırıtmaya benziyordu. Çağlar da onu görünce güldü. "Oğlum Mert bu ne hal ağzı açık ayran delisi gibi gülüyorsun?" Birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. Mert Özgür'e sarılırken Çağlar'la konuşmaya devam ediyordu. "Ya kanka gelmezsin sandım. Gelince çok mutlu oldum. Hasret gideririz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ UMUT
Teen FictionLiselerinin başlarından birbirlerine sadık ama birbirlerini hiç görmeyen bu iki kişi, tüm bağlarını koparıp hatta birbirlerini tamamen unutup, bambaşka bir yerde bambaşka hikayelerle karşılaşsaydı ne olurdu diye merak edip dururken, aslında karşılaş...