-7-

166 43 9
                                    

Çağlar, sesini çok iyi hatırladığı kıza şöyle dönüp bir baktı. Kız da kaşlarını çatmış onu süzüyordu. Niye böyle tuhaf bakıyor bu kız bana? diye düşündü Çağlar. Hafifçe gülümsedi. Adını bir türlü hatırlayamıyordu, çekinerek, "Merhaba" diyebildi. Ortada neyin kavgası dönüyordu bilmiyordu ama kızlar çok sinirli gözüküyordu. Özgür'ün gün içinde gösterdiği fotoğraflarda Çağla'yı tanıyabilmişti aralarında. Çağla telefonunu sert bir hareketle çantasının içine attı. "Mert gidelim. Maalesef kızlar bugün ters taraflarından kalkmışlar. Ağzımı bozmak istemiyorum."
"Ya Çağla bir dakika ya." Mert Çağla'ya doğru yaklaşırken Çağla hızlıca aralarından ayrılıp arabaya doğru yürümeye başladı. Elini havaya kaldırıp küstah bir ifadeyle "Arkamdan konuşurken size iyi eğlenceler kızlar." dedi. Özgür de Çağla'yı takip ederek "Ben en iyisi onunla gideyim." dedi ve peşinden gitti.

Mert, Çiğdem'in kolunu tuttu, "Çiğdem, ne olduğunu anlatacak mısın? Siz çok yakın arkadaşsınız, ayıp olmuyor mu?" dedi.

"Mert burada konuşamam. Daha sonra uzun uzun anlatırım." Çiğdem canı sıkkın şekilde Çağla'nın arkasından baktı. Mert Çiğdem'i çekiştirerek, çok sert bir şekilde, "Şimdi anlatıyorsun Çiğdem!" dedi. Çiğdem gözlerini Çağla'dan ayırmadan "İyi, peki" dedi. Çağla'nın çok mutlu şekilde Özgür'le arabaya bindiğini görünce Çiğdem köpürdü. Mert bıkkın şekilde, "Tamam gel şöyle ben çözeceğim sizin derdinizi. Bakma artık peşinden sen de. Hem kızıyorsun hem pişman oluyorsun."

"Ne pişman olacağım ya. Kendisi gitti. Neyi çözeceksin boş ver." Çağla'nın olduğu yöne doğru dönüp "Değmez kanka ya" diye bağırdı. Mert eliyle sus işareti yaptı. Yürümeye devam ettiler.

Çiğdem ile Mert yavaşça denize doğru yürürken Sahra ile Çağlar yalnız kalmıştı. Sahra sessizce söylenirken bir yandan da telefonuyla uğraşıyordu. Telefonuna boş baktığı belliydi çünkü sürekli kafasını kaldırıp bir Çağla'nın gittiği tarafa bir denize bakıp iç çekiyordu.

Çağlar güzel olduğunu düşündüğü önceki gecenin verdiği cesaretle Sahra'ya bir anda, "Arkasından o kadar da düşünmemelisin. Aranızda ne geçti bilmiyorum ama arkadaşlar arasında olur öyle şeyler. Anlatmak istersen dinlerim" dedi.

Sahra önceki gece herkes gülüp eğlenirken öylece oturup içkilerin dibine vuran tipin karşısına geçip 'geçer ya' tavrıyla konuşmasına sinirlenerek; "O yüzden mi geçen akşam içip basıp gittin" dedi. Aynı sinirle devam etti, "Bak canım, sevgilinden ayrılıp sıkıntılar yaşamışsın tamam. Üstüne triplere girdin ortamı aniden terk ettin. Hayır asıl senin bizim gibi 'normal' insanlardan akıl alacağına gelmişsin bana akıl vermeye çalışıyorsun. Teşekkür ederim ama gerek yok." dedi.

Çağlar iyi anlaştıklarını düşündüğü Sahra'nın sert bir şekilde ona çıkışmasına anlam verememişti. Dahası söylediklerine inanamamıştı. Asıl kendisi normal değildi. Kendini cevap vermek zorunda gibi hissetti,

"Asıl sen kendine bak. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun. Dün öldün mü kaldın mı bilemedim. Ayrıca mekanı beraber terk etmedik mi?"

Sahra daha fazla dayanamadı, Çağlar'ın sözünü kesti,

"Çağlar mısın nesin, sen ne saçmalıyorsun ya? Köşene çekildin kimseyle konuşmadın bile. Sadece içtin. Bir de Çağla gelmiş senin için eğlenceli diyor, onun lafını bile açmıyorum zaten. Şuursuzsun oğlum sen. Bence kız arkadaşın az bile yapmış. Tanımadığın insanlar için böyle hikayeler kuruyorsan tanıdıklarına ne yaparsın Allah bilir. Şizofrenimiz eksik bir de."

Çağlar afallamıştı. Sahra bir an Çağlar'ı öyle görünce söyledikleri için pişman olmuştu ama sonra kendince haklı oluğunu düşündü. Çağlar'ı öylece bırakıp Mert'le Çiğdem'in yanına doğru yürüdü.

Çağlar ne olduğuna bir türlü anlam veremiyordu. Gece beraber gezip evinin önünde baygın yatan kızın bu olduğuna, onu görür görmez emin olmuştu. Ayrıca aynı kolyeyi takıyordu. Kafamda mı kuruyorum? diye düşündü. Kızı dün Tuğrul'un doğum gününde görmüştü evet ama onu kafasında kuracak kadar da aklını kaybetmemişti. Ayrıca kafasında kursa bile o kadar kızla aynı gece takılmıştı, neden sadece bu kızı düşünüyordu. Daha sonra Sahra'nın söylediklerine sinirlenmişti. Sahra'nın ondan özür dilemesi gerekiyordu ama sonradan böyle düşünmekten vazgeçti. Nedense onu karşısında sapasağlam görmesi Çağlar'ı önce rahatlatmış daha sonra sinirini yatıştırmıştı. Sahra hayattaydı, sağlıklıydı ama onu hiç tanımıyor gibiydi. Ne olup bittiğini, dün gece neler yaşadığımı öğrenmem gerek dedi kendi kendine. Telefonunu çıkardı paylaşımda bulunduğu bulunmadığı bütün fotoğraf ve videolara baktı, telefonunun rehberini karıştırdı, gelen mesajlara göz attı. Hiçbir şekilde Sahra'yla ilgili bir bilgi yoktu. Birkaç saat de olsa ne yaşanmışlarsa sanki zamandan silinmişti. Tüm bu bağırış çağırış ve kınamalara rağmen Sahra'ya karşı en ufak bir kin beslemiyor aksine tuhaf bir mutlulukla saf saf etrafına sırıtıyordu. Kafasında karışıklık oluşturan bir gecelik boşluğun hakkında azıcık da olsa bilgi almak için arabaya kardeşinin yanına döndü. Sahra'nın söyledikleri onu kırmıştı ama yine de onun hakkında dün geceye dair ne varsa öğrenmek, hatırlamak istiyordu. Arabaya yaklaştığında Özgür'ü yanına çağırdı. Özgür abisini görünce susmak bilmeyen Çağla'yı tek bir hareketle susturdu ve abisinin yanına gitti.

Çağlar sesini alçaltarak, kardeşinin kulağına doğru konuştu; "Özgür, dün ben mekandan ne zaman ayrıldım?"

"Hangi mekan abi? Bir sürü mekanda gezindin dün akşam sen." Özgür iğneleyici konuşunca sırıttı.

"Oğlum işte doğum günü yok mu ya Tuğrul'un"

"Abi en son Çiğdem, Sahra, sen masada kalmıştınız. Ben o ara malum Çağla'yla ilgilendim. Sonra bir baktım yoktun." Özgür abisine kaşlarını çatarak meraklı bakışlarla bakıyordu.

"Sahra şu diğer kahverengi saçlı kız değil mi?"

"Evet abi. Biraz önce konuştuğun kız. Ya da sana bağıran kız mı desem? Neden ne oldu ki? Aklına bir şeyler mi geldi?" Özgür önce gülmüştü sonra ciddileşmişti.

"Hayır tam değil ama sanki o kızı tanıyor gibiyim. Sahra ne zaman ayrıldı mekandan peki?"

"Abi sen de ne meraklı çıktın ya. Hayırdır sen kıza mı asılıyorsun?" Önceki gün bir sürü güzel kızla eğlenen abisinin şimdi sıradan birine karşı meraklı olmasına anlam veremeyen Özgür devam etti, "Neyse biz hep beraber dağıldık. O zaten Çiğdem'le gitti. Annesiyle babası geldi hatta kapıda bekliyorlardı. O da ne öyle ya çocuk gibi peşinde annenle baban. Bu kadar sinirli olması normal. Düş.."

"Bir dur ya iki dakika da arkasından konuşmaya başladın. Birincisi ben bu Çağla'yı sevmedim haberin olsun. Dikkatli ol ona karşı. İkincisi ben nedense bu Sahra'yla zaman geçirdim diye hatırlıyorum." Çağlar'ın aklı iyice karışmıştı. Özgür gözlerini devirdi

"Abi bilmiyorum ama siz konuşmadınız resmen. Zaten sen sürekli içmişsin. Çağla görmüş seni, bana da o söyledi. Ben pek dikkat etmedim şahsen. Sızdığında rüyanda filan mı gördün abi yoksa? Eğer öyle bir şey olduysa erdin sen haberin olsun." Özgür kahkaha attı.

"Aman ne komik. Gerçi olabilir, biliyor musun? Çünkü internette veya telefonda bir tane ortak fotoğrafımız yok. Ben kızı en son bayıldı diye hatırlıyorum bakıyorum gayet normal gözüküyor. Eğer rüyaysa gördüklerim..." Bir an sustu, daha fazla hakkında konuşmak istemiyordu, yorum dahi yapmaktan kaçınıyordu. Çok mutlu hissetmişti uyandığında, ferahlamış gibiydi, sanki çok yüksek dağın tepesinde nefes alıyordu. Uyandığında işte böyle mutluydu fakat iç karartıcı sonu hatırlayınca daha fazla konuşmaktan çekindi. "Neyse sen iç seni göreceğim ben. Peki bu kızın numarası var mı sende? Çağla'dan filan alabilir miyiz?"

"Abi senin de içinde olduğun bir grup var zaten. Farkında değilsin sanırım. Sürekli meajlaşılıyor. Gerçi senin telefonuna bildirim yağdığı için gözünden kaçmıştır."

"Ciddi misin? Hayır ne bileyim ben. Akıl mı kaldı bende. Tamam o zaman daha dikkatli bakarım." Çağlar göz kırpmıştı.

Arabadan gelen irite edici sesle dikkati dağılmıştı Çağlar'ın, "Hadi eğlenmeye gitmiyor muyuz ya?" Çağla bağırıyordu.

"Mert gelsin gidiyoruz Çağla'cım. Abi hadi biz arabaya geçelim Mert de geliyor zaten."

Mert, Çiğdem'le Sahra'ya sarılıp onlardan ayrıldı. Arabaya binip yola koyuldular.

KARANLIĞIMDAKİ UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin