Merhaba sevgili okuyucularım. Yeni bölüm geç geldi kusura bakmayın. Biraz yoğun bir hafta geçirdim (Bizden yoğun olamaz diye içinizden geçirenleriniz olacaktır YGSden dolayı. HAKLISINIZ). Pazar günü YGS sınavının gazabına uğrayan tüm arkadaşlara bu bölüm armağanım olsun. Hepimiz bu yollardan geçtik hepimiz o sınavlara girdik, sizi az da olsa anlarım.
Umudunuzu kaybetmeyin...
Bu bölümde unutulmaya yüz tutmuş gizemleri hafifçe ortaya çıkardım. ;)
Her şey gönlünüzce olsun, iyi okumalar...Motorun üstünde kaskını çıkartıp telefonunun ekranında saçını kontrol ederken Çağlar'ın yanına inmişti Sahra. Çağlar'ı cenazeden sonra ilk defa görüyordu. Çok daha iyi gözüküyordu Çağlar; daha neşeli, daha az karamsar. Çağlar'ın liseli kızlar gibi saçlarını kontrol etmesi komiğine gitmişti, kendisi bile evden eşofmanla çıkmıştı. Çağlar'la nasılsa çok kısa sürede mesaj ve aramalar sayesinde çok yakın olmuştu. Eskiden Çağlar hakkında düşündüklerine rağmen şimdi onu daha samimi buluyordu. Hayat bazen acılarla insana daha iyi biri olmayı öğretiyordu belli ki, bunun en güzel örneği karşısında duruyordu. Tüm bu düşüncelerden sıyrılıp neşeli bir tavırla Çağlar'a doğru yürürken gülerek;
"Şşt! Yakışıklı! Gezmelik yer var mı bize de?" dedi.
Çağlar da Sahra'nın iltifatına karşılık verdi, "Tabi ki güzelim, her zaman... Atla" dedi gülerek. Sahra şaşkın şaşkın kırptı gözlerini,
"Yok kanka dalgasına dedim zaten." dedi. Çağlar'dan böyle bir teklif gelmesini hiç beklemiyordu. Hafif bir rüzgar esince ürperdi. Üstündeki ince eşofman üstünün önünü kapattı. Bir yandan da gözü Çağlar'ın üstündeydi. Çağlar siyah bir kot üstüne gri bir tişört geçirmiş üstüne de kalın olduğu rahatça belli olan bir deri ceket giymişti. Bu giydiklerini ben de giysem ben de üşümezdim diye geçirdi içinden. Çağlar kılıfıyla daha da heybetli duran telefonunu zorla da olsa kot pantolonunun cebine soktu. Bir yandan konuşmasına devam ederken bir yandan da sol ayağıyla motorun ayaklığını kapatıp bu canavarı yeniden özgürlüğüne kavuşturdu,
"Olmaz öyle şey. Laf ağızdan bir kere çıkar. Tak da şu kaskı gezelim. Gezelim de Ankara İzmirli görsün" Çağlar kendi kaskını Sahra'ya uzattı. Sahra yapacak bir şeyi olmadığını düşündü, zaten evde de canı sıkılmıştı. Bir kaç kere Çağlar'ın bu teklifini reddetse de çok ısrar ettirmeden Çağlar'ın teklifini kabul etti, kaskı takarken daha fazla şaşkınlığını gizleyemedi ve konuşmasına devam etti,
"Hayırdır bu ne hal oğlum? Bir anda çok değişmişsin." Çağlar'ın bu kadar pozitif gözükmesi onu ciddi anlamda şaşırmıştı. Çağlar göz kırparak sorusunun havada kalmasını sağladı sonra da gülerek ekledi hafif İzmir ağzıyla,
"Serseri dedikleri bizler miyiz cici kız.." Sahra'nın gülmesine fırsat vermeden, "Sıkı tutun, eski hızlılardanım" dedi ve kendi de söylediği cümlelere güldü. Sahra kıkırdadı, çok da sıkı olmayacak şekilde Çağlar'ın beline doladı bir elini, bir elini de oturduğu yerin arkasına koydu destek için. Sahra'nın kayıtsızca gülmesini duyan Çağlar, motoru hareket ettirmeden kulakları sağır edecek derecede ses çıkartacak güçte olan motora gaz verdi ve arka lastiğin asfaltta ufacık(!) iz birakmasının ardından da sis bombası gibi etrafının dumanla kaplamasına izin verdi. Sahra çıkan ses ve duman bulutunun arasından kendini duyurmak için Çağlar'a doğru iyice yaklaşıp,
"Oğlum manyak mısın bu ne duman? Nefessiz kaldım." dedi bağırarak. Çağlar sırıttı,
"Alış kızım alııış" dedi internette gördüğü videodaki tipler gibi alaycı bir tavırla. Ardından da Sahra'nın koluna omzuyla vurdu. Sahra da Çağlar'ın bu hareketini karşılıksız bırakmadan koluyla dürttü, hadi der gibi başıyla hareket yaptı, tek eliyle tuttuğu Çağlar'ın ceketine parmaklarını iyice geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ UMUT
Teen FictionLiselerinin başlarından birbirlerine sadık ama birbirlerini hiç görmeyen bu iki kişi, tüm bağlarını koparıp hatta birbirlerini tamamen unutup, bambaşka bir yerde bambaşka hikayelerle karşılaşsaydı ne olurdu diye merak edip dururken, aslında karşılaş...