Herkese yeni bir bölümden merhaba! Bir kaç gündür oldukça hastayım. Bölümü kurgulamakta fazlasıyla zorlandım. Bu bölümün tamamını yorganın altına girip hasta bir şekilde yazdım diyebilirim.Umarım bekleyişinize layık bir bölüm olmuştur. Düşüncelerinizi çok merak ediyorum, öpülesi yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyiin! :)"Seni ağlatan şarkıları unutma/ Ve hayatını kurtaran şarkıları..." -The Smiths
Bölüm Şarkısı: Kalben- Haydi Söyle (ilk defa türkçe bir şarkı seçtim, umarım beğenirsiniz.)
Bölüm 19| Geçmişin ayak izleri.
Yeni bir yıl, benim için yine aynı rutin günlerin ertesi sabahıydı. Yılbaşına çok anlam yükleyen biri değildim. Günler akıp gider ve bizi o akıntının içine alır. Ne yaşanırsa yaşansın yaşam bir akıştır, ve o akışa katılırsın. Her sene olduğu gibi tüm yaşanmışlıkları anımsar, bu yılın daha iyi geçmesini temenni ederim. Evet, yarın yeni bir yıla giriyorduk. Annem içeri girdi.
Yatağımın ucuna oturdu, bense camın önünden syrılıp yanına çömeldim. Düşünceli bir şekilde bana bakıp saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirdi. Ev çok sessizdi,bu sessizliği sadece kalorifer peteğinden çıkan ses bozuyordu.
"Hiç unutmam bundan otuz yıl evveldi, yani ben daha on-on iki yaşlarındaydım. Annem o yokluğumuza rağmen şahane bir yılbaşı sofrası hazırlamıştı. Hepimiz babamızın gelmesini bekledik o güzel masaya oturabilmek için. Annem cam kenarında babamı beklerken, yemekler buz tutmuştu." Dedi yere bakarak.
"Sonra ne oldu?" Diye sordum.
"Sonra babam eve sarhoş geldi. Annem heyecanla onu karşıladı, onu beklediğimizi ve en sevdiği yemeği yaptığını söyledi. Babam annemin saçına yapışınca hepimiz bir köşeye sindik. 'Olan üç kuruşumuzu da bunlara mı verdin? Geberin domuzlar zıkkım yiyin, bir kurtulamadım sizden.' Diyerek rahmetli kardeşimle yaptığım meyveli pastaya annemin suratına bastı." Sesi titremişti. Babası alkolik ve şiddet uygulayan biriymiş. Üstelik de anneannemle zorla evlendirilmiş olduğu için ondan ve çocuklarından da nefret etmiş onlara dünyayı zindan, zehir etmiş. Yani annem hep öyle anlatırdı.
Anneme sarıldım.
"Geçmiş bazen çok acı. Ama sen çok güçlü bir kadınsın." Dedim.
Zoraki güldü. "Evde tek okuyan çocuk bendim, diğer kardeşlerim okulu bırakıp çalışma mecburiyetini kabullenmişti. Okumak için çok uğraş verdim. En sonunda babam okumamı zor da olsa kabullenmiş ona para getireceğim için umutlanmıştı." Diye açıkladı.
"Nasıl yani, kazandığım parayı onun eline say diye mi seni okutmayı kabullenmişti?"
"Ona bile razıydım. Sonra evden kaçtım zaten ardından da babam ölmüştü."
"Neden ölmüştü?"
"Soba zehirlenmesi."
Başımı omzuna yasladım. Kader miydi bu? Kaderse neden bu kadar acımasızd? Hiç mi vicdanı yoktu bu kaderin? Bazen ağladığım şeyler için kendimden utanıyorum. Annemin geçmişte yaşadıkları ve halen yaşamakta olduğu şeylere karşı böyle sapasağlam kalmış olması beni de güçlendiriyordu.
"Bana da o meyveli pastadan yapar mısın?" Dedim ona sokularak.
Gülümsedi ve başımı öptü. "Sen iste yeter." Dedi.
Onu neşelendirmeye çalışarak yanaklarını sıktım. "Oy iyi ki doğurmuşum." Dedim onu taklit ederek. Annemin telefonu çalınca yanımdan ayrıldı. Ben de okul için hazırlandım.
![](https://img.wattpad.com/cover/70291779-288-k155689.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günahkâr Serseri
Teen FictionOn sekiz yaşındaki Hande binlerce kurduğu sahte dostlukların ardından içine kapanan biri haline dönüşmüştür. Ta ki ani bir kararla şehir değişikliği yapılıncaya dek. Onun hikayesi asıl şimdi başlıyor. Yirmi yaşındaki cipa hastası Destan, insanlarda...