Bölüm Şarkısı: Julia Stone- Maybe
Hastalıkla ilgili sorularınız varsa internette birçok cevabı var arkadaşlar. Ama ben yine de buraya açıklamasını bırakıyorum.
CİPA HASTALIĞI NEDİR? Kişi acı, sıcak ve soğuğu asla hissetmez, milyonda bir görülen bir hastalıktır. Acı, sıcak ve soğuk gibi duyuları beyne ileten küçük sinir uçlarının görev yapamaması olarak tanımlanmakta. Ayrıca tıp dünyasında gizemi ve nedeni bir türlü çözülememiş hastalıklar listesinde ilk sıralarda yer alır, tedavisi yoktur ve hala bulunamamıştır.
Bu hastalığa sahip olan kişilerin fiziksel hisleri çok güçlü değildir. Bazen acıyı anlamak için en başta kendilerine ve başkalarına zarar verebilirler. Duygu karmaşası ve iniş çıkışlar çok yaşarlar. Bu hastalık kişilerde psikolojik olarak dillerini ve ellerini yemesi üzerine etki gösterir.
***
Akrep ve yelkovanın savaşı günleri alıp götürüyordu. Hayatımın hızlı değişimine ayak uydurmaya çalışırken bir de sınav haftasına uyum sağlamaya çalışıyordum. Günler akıp giderken içimde ki gelecek kaygısı günden güne beni rahatsız ediyordu. Sayısal zekamın olmadığı yetmezmiş gibi şuan matematik sınavında can çekişiyordum. Kağıt bana, ben kağıda bakıyordum. Vaziyetim içler acısıydı. Genel olarak çoğu dersim iyiydi, fakat matematik beni yerle yeksan ediyordu. Sınıf korkutucu bir sessizliğe bürünmüştü. Bu sessilikte kendimi rakiplerimin çok daha gerisindeymişim gibi hissettim.
Yan gözle Destan'a baktım. Rahat bir tavırla kağıdını dolduruyordu, kesinlikle bana nispet yapıyordu. Bugüne kadar çoğu sınavı umursamaz başını koyar uyurdu. Ya da rahatsız edercesine beni incelerdi. Kağıdını bitirdikten sonra gevşeklikten bir tık geride bir rahatlıkla arkasına yaslandı. Çaresizce tekrar kağıdıma döndüm. O geceden beri pek konuşmamıştık. Uyandığımda Sırma'nın yanındaydım. Açıkçası kötü bir kabus görmüş olabileceğimden şüpheliydim. Çünkü o geceye dair hiçbir kalıntı, iz veya anı yoktu. Kim bilir, belki de delirmişimdir.
Kağıt usulca ellerimin arasından kaydı. Gözlerimi Destan'a çevirdiğimde temkinli bir şekilde kağıtlarımızı değiştirdi. Aldığı kağıdımın üzerinde yazılı olan adımı ve soyadımı silip yerine kendi ismini yazdı. Şaşkınlıkla ona bakarken, iki soru çözüp tekrar arkasına yaslandı. Verdiği kağıtla şuan ki kağıdının arasında en az yetmiş puan fark vardı. Özellikle göz teması bile kurmuyordu. Zil yankılanırken hoca kağıtları teker teker topladı. Sınıf tekrar eski gürültülü haline bürünmüştü.
"Bunu neden yaptın?" diye sordum şaşkınlığımı gizlemeye gerek duymadan. Gözlerini yüzümde dolaştırdı. Saçlarını bugün özensiz taramıştı. Ama gene de güzelliğinden ödün vermiyordu.
"Benim gibi iki sene kaybetseydin, geleceği parlak bir cadıya yardım ederdin." dedi.
"Nasıl yani?" Gözlerini devirip sıradan kalkacakken onu kolundan tuttum. Kaslı kollarında asılı duran ellerime ters bir bakış fırlattı. "Yani kaç yaşında oluyorsun?" diye devam ettim sorularıma.
"Yirmi." dedi kayıtsızca. Tekrar kalkmak için doğrulduğunda ellerimi daha da sıkılaştırdım ama hiç tepki vermemişti. Kalkmasına rağmen elim hala kolundaydı. Hatta yeterince sıkmadığımı düşünüp ellerimi daha da sıklaştırdım. Daha sonra önüne geçerek onu durdurdum. Ellerim hala kolunda asılıydı.
Kaşlarım çatılmıştı, "Durman için kolunu sıktığım halde aldırmadan gidiyorsun. Daha sorularım bitmedi." diye çıkıştım.
"Sorularını kendine sakla. Ve çekil önümden." dedi kolundaki elimi ittirerek. Arkasından yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günahkâr Serseri
Novela JuvenilOn sekiz yaşındaki Hande binlerce kurduğu sahte dostlukların ardından içine kapanan biri haline dönüşmüştür. Ta ki ani bir kararla şehir değişikliği yapılıncaya dek. Onun hikayesi asıl şimdi başlıyor. Yirmi yaşındaki cipa hastası Destan, insanlarda...