Bölüm Şarkısı: Ed Sheeran- Photograph | (Güzel şarkıdır)
Yıldızı es geçtim beni asıl mutlu eden yorumlarınız :)
Lütfen yorumlarınızı esirgemeyiniz. :*
Alarm çalmaya başladığında ben çoktan uyanmıştım, ama hala yataktaydım. Bu yüzden kalkmak zor gelmemişti. Lavaboya geçip yüzüme soğuk sular çarptım, daha sonra saçımdaki örgüleri çözüp dalgalarını havalandırdım. Okul formamı giyip aynanın karşısına geçtim.
Ölü gibi gözüküyordum, göz altlarım mosmordu. Beyaz tenli olduğum için morluklar daha da göze batıyordu. Solgun yanaklarımı allıkla biraz belirginleştirip canlandırdım. Öyle ki eski arkadaşlarım bana peynir derdi. Aslında hiçbir zaman o güzel arkadaş grubuna sahip olamadım. İnsanlarla iletişim kurmaya çalışmazdım ve bu beni soğuk kılıyordu, ama esasen öyle biri değildim. Ardımda bıraktığım çok arkadaşlıklarım vardı, zamanla hayatıma daha az insan sokar olmuştum.
Bunun sebebi de insanların nasıl olsa hayatımdan yine çıkacağı ya da çıkartırılacağı içindi. Artık gerçek dostluklara ihtiyacım vardı. Gerçek dostluk var mıydı? Varsa nerelerdeydi hep merak etmiştim. Mutfağa geçtiğimde annem salatalık doğramakla meşguldü arkasından sarıldım.
"Günaydın Yüsra sultan." dedim.
"Günaydın yavru kuşum. Geç masaya kahvaltını et, geç kalma."
Kahvaltı masasına geçip labne peynirinin üstüne çilek reçelini sürdüm. Çok zamanım olmadığı için seri davranıp evden çıktım, okul yürüme mesafesinde sayılırdı. Okula varmam on beş dakika sürüyordu. Hava oldukça sıcaktı. Burada ilk defa kışı geçirecektim, buranın iklim tipi İstanbul'dan çok farklıydı. Yolda küçük bir çakıl taşı sayesinde tökezleyip yere çakıldım. Çok güzel. Etrafıma baktığımda kimselerin olmadığını görmemle rahatlamıştım. En azından sadece kendime rezil olmuştum. Sağ dizimde ufak bir soyulma olmuştu çorabımı çekerek yarayı gizledim. Hafif bir sızıyla baş edebilirdim. Okul binasına girip sınıfıma geçtim. Sırma boynuma atlayarak;
"Günaydın!" deyip geri çekildi. Çok sıcak bir kızdı ve içinin temizliği yüzüne vuruyordu bunu görebiliyordum. Gerçekten böyle insanların var olduğunu bilmek çok güzeldi.
"Günaydın." dedim gülümseyerek. O'nun aksine daha soğuktum, aslında bu soğukluğun ardında temkin ve korku yatıyordu. Hoca sınıfa girdiğinde hepimiz yerlerimizi aldık. Kısa bir süre sonra sınıftan içeri Destan ve Koray girmişti. Destan yanıma doğru ilerlerken bana öyle soğuk, öyle yoğun bir şekilde bakıyordu ki gerilmemek elde değildi. Tam o sırada Koray'ın bana göz kırparak selam vermesi beni biraz olsun rahatlatmıştı. Gülümseyerek karşılık vermiştim.
Yanıma yerleştiğinde çaktırmadan o'na baktım. Saçları nemliydi belliki duş alıp gelmişti, üstelik çok güzel kokuyordu. Öyle pahalı bir parfüm kokusu değildi bu. Kendi teniyle harmanlanmış hoş odunsu bir kokuydu. Tam da karakterine yakışır kokuyordu; Odunsu. Hocanın anlattığı derse odaklanmıştım, bu sene bizi büyük bir sınav bekliyordu ve ben elimden gelenin fazlasını yapmak zorundaydım.
Bana özgürlük nedir diye sorduklarında hep şu cevabı vermişimdir; İnsanın kendini hayal ettiklerini yaşarken bulmasıdır. Hayal ettiklerimi yaşamak için çabalamam gerekiyordu ve ben çabalamayı severdim. İki kızın bana bakıp bir şeyler konuştuklarını fark ettim hala "yeni kız" konumundaydım. İtici bakışları beni irite ediyordu.
Ders boyunca hiç konuşmadık. Teneffüs zili çaldığında hep beraber kantine çıktık. Yağmur'da aramıza dahil olmuştu, Koray önüme kahveyi koyarken ekledi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günahkâr Serseri
Roman pour AdolescentsOn sekiz yaşındaki Hande binlerce kurduğu sahte dostlukların ardından içine kapanan biri haline dönüşmüştür. Ta ki ani bir kararla şehir değişikliği yapılıncaya dek. Onun hikayesi asıl şimdi başlıyor. Yirmi yaşındaki cipa hastası Destan, insanlarda...